- 8.02.2015 00:00
Anlaşılan AK Parti- CHP koalisyonu için umutlar azalıyor. Herkes tıkanmanın nereden kaynaklandığını gayet iyi biliyor. Seçmen faturayı keserken buna dikkat edecektir. Hiç şüpheniz olmasın.
Bir önceki yazımda AK Parti’nin seçimleri hazmetmekte zorlandığını dile getirmiştim. Şimdi kumar oynayarak tek parti iktidarı hayalinin peşine düşmek isteyenler var. Ama şunu görmüyorlar: Seçimde bir kez daha tökezlerlerse partinin çözülüşü ciddi bir ihtimal hâline gelir.
AK Parti- CHP koalisyonu neleri başarabilirdi ve halen başarabilir?
AK Parti’nin yalpaladığı dış politikada revizyon imkânı doğardı. Zira CHP, Ortadoğu’da AK Parti’nin görüşemediği pek çok aktörle görüşebilir.
Yine bu koalisyon seçeneği, Davutoğlu’na Erdoğan karşısında, aradığını bildiğimiz özerk hareket etme alanını getirebilirdi.
Bu büyük koalisyon, sivil anayasa masasının yeniden kurulmasını mümkün kılabilirdi. İki parti de görünüşte bunu istiyorlar. İki partinin temsil ettiği zıt kutupların aynı masada buluşmaları, diğer pek çok konuda olduğu gibi sivil anayasa için de önemli bir umut yaratırdı. Unutmayalım iki partinin sandalye toplamı 389.
Yine bu koalisyon bizi toplum olmaktan hızla uzaklaştıran kutuplaşma kangrenimize çare olabilirdi.
Sözgelimi derin bir yabancılaşmaya savrulan Alevilerin gönlü alınabilirdi. Elbette güzel sözlerle değil, icraatla.
CHP, bugün istikrar yanlısı çevrelerin en çok güvendikleri parti hâline gelmiştir. Ekonominin düze çıkması için de CHP’nin koalisyonda olması fark yaratabilirdi.
AB ile ilişkiler konusunda da aynı fark hissedilebilirdi.
Tüm bunlar içerisinde bana göre en önemlisi, Çözüm Süreci’nin TBMM çatısı altında, şeffaf bir şekilde ve yine sivil anayasa yapımıyla da ilişkilendirilerek devamının sağlanabilmesiydi.
CHP, AK Parti ve HDP için aslında altın bir fırsatı temsil ediyor. Elbette iki tarafın da savaş değil, barış istediklerini varsaymak istiyorum. CHP bu süreçte kolaylaştırıcı kilit parti olma imkânına sahiptir.
Koalisyon kurulsa da kurulmasa da CHP, bu işlevini sürdürmeye gayret etmelidir. Zira bu ülkemizin geleceği açısından asla kaçılmaması gereken yaşamsal bir sorumluluktur.
CHP’nin bu konuda da önemli adımlar attığı teslim edilmelidir. Parti, son bir hafta devreye sokulan militarist milliyetçi ajitasyon dalgasından uzak durmuştur.
Yine HDP’nin şeytanlaştırılmaya çalışıldığı bu dönemde, CHP- HDP görüşmesi siyasetin medeni ölçülerini anımsatmak bakımından oldukça yerinde bir girişimdi.
CHP geçen hafta sonu Diyarbakır’da 30’a yakın STK’yla görüşerek taleplerini not etmiştir.
Tüm bunlar CHP’nin önümüzdeki süreçte izleyeceği politikalar açısından da önemli ipuçları barındırmaktadır.
Bu ülkenin sağ partileri, hiç olmadıkları kadar sert ideolojik duruşa savrulmuşlardır. Sağ cenah ve özellikle de AK Parti, esnek, pragmatik tavırlar üretmekten uzaktır.
MHP’nin bu hâliyle demokratikleşmeyi kilitleyen parti olduğunu söyleyebiliriz.
Sağın bu kadar körleştiği, sorun çözmekten ziyade sorun yarattığı, adeta toplumun sırtında kambur hâline geldiği bir dönemde, CHP’nin üstlenmesi gereken rol bellidir:
Toplumsal barış adına mutedil, uzlaştırıcı bir konum almalıdır. Elbette bunun en önemli bileşeni Çözüm Süreci’dir.
CHP’nin ana stratejisi, demokratikleşme kilidini açan parti olmak üzerine bina edilmelidir. Geçen seçimde sadece ekonominin öne çıkarılması, CHP’nin daha önce ulaşamadığı kesimlerle en azından bir bağ kurmasına yardım etti.
Ama ekonomik gelişmenin, güvenliğin, refahın en başta işleyen bir demokrasiyle mümkün olduğu mesajı, önümüzdeki seçimlerin ana stratejisi olmalıdır.
Türkiye’de otoriterler- demokratlar bölünmesinde ikinci kulvarda yer almayı tercih edenlerin yolu açıktır.
ytaskin@marmara.edu.tr
Yorum Yap