- 18.07.2015 00:00
New York Times’da çıkan, 16 Temmuz tarihli bir Mısır analizi, “Washington’un suç ortaklığıyla Kahire eleştirileri boğuyor” başlığını taşıyor.
Yazı, Sisi’nin mevcut olağanüstü hâl uygulamasının imkân tanıdığı oldukça kapsamlı anti-terör yasasının daha da genişletilmeye çalışıldığı uyarısını yapıyor.
Zaten bir polis devleti olan Mısır’ın, bu yeni düzenlemelerle devlet şiddetine yönelik her türlü eleştiriyi boğabileceği vurgulanıyor. Taslak, terörle mücadelede etkin olacağı varsayılan özel mahkemeler kurulmasını da öngörüyor.
Mevcut askerî mahkemelerin sivilleri yargılama konusundaki geniş yetkileri anımsandığında, bu uygulamalarla Mısır rejiminin militarizasyonunda yeni bir aşamaya geçilmiş olacak.
Yazı, kısa süre önce Obama Yönetimi’nin, Sisi’nin askerî darbesi üzerine askıya aldığı askerî yardımı yeniden devreye sokmasını eleştiriyor. ABD’de Mısır’a askerî yardımın koşulu, Dışişleri Bakanlığı’nın demokratik standartlara dair olumlu görüş belirtmesiydi.
Şimdi bu karar yok sayılarak, “ulusal çıkar” kavramının arkasına saklanılıyor. Bu “çıkar” da, Mısır’ın 1979’de İsrail’le yapılan anlaşmaya sadık olması ve ABD’nin müttefiki olmaya devam etmesidir. Yazı, ABD’nin böyle yaparak Mısır’daki baskıcı rejime ortak olduğu eleştirisinde bulunuyor.
Obama, Mısır konusundaki tarihî hatalarıyla, İran’la yaptığı nükleer anlaşmayı dahi gölgeleyebilir. Zira Mısır böyle yönetilemez. Kısa vadeli çıkarları merkeze alan bu bakış, Mısır’ın işlemeyen, çökmüş bir devlet olmasına da katkı vermiş olur. Mısır’ın teröre tamamen teslim olması, bir iç savaşa yuvarlanması, bugün dünden daha büyük bir olasılıktır.
Sisi, Mısır’ı demir yumrukla yönetebileceğine inanıyor. Daha da kötüsü, Batı’daki müttefiklerini de buna inandırmış olması. Sisi, tam da IŞİD’in görmek isteyeceği bir lider. Canı yananların “tek yol savaş” doktrinine kolaylıkla sarılabilecekleri bir ortam, Mısır’da da oluşmuş durumda.
İçeride kendisini güvende hissetmeyen Sisi’nin, dış politikada maceracı tutumlara sürüklenerek kendisini vazgeçilmez göstermeye çalışması da bir olasılık. Mısır, nesnel zayıflığına rağmen, kendisini öznel düzlemde “vazgeçilmez bölgesel güç” olarak görmeye teşnedir. Sisi de milliyetçilik kartını oynamaktan geri durmuyor zaten.
Nasıl Nasır, gücünü abartarak, Suriye’den İsrail’e, oradan Yemen’e bir dizi alanda etkinlik kurmaya çalışarak kendisini tükettiyse, Sisi de Libya’dan Yemen’e etkinlik arayarak aynı hatayı tekrarlayabilir.
Sisi, Libya’da terör karşıtı bazı operasyonlara imza atarken, Yemen’de Sünni eksenli askerî güçte yer almaya fazlaca hevesli. İçeride demokrasi ve istikrar olmadığında, liderleri sağduyulu davranmaya zorlayacak mekanizmalar da ortadan kalkıyor.
Kısa süre önce Mısır Başsavcısı, bir suikast sonucu öldürüldü. Yakın zamanda hedef alınan en üst düzey devlet görevlisiydi, Başsavcı. Sina’daki olaylarda yüzlerce ölü var. Çok sayıda vatandaş, bölgeden zorunlu göçe tabi tutulmuş durumda.
Sisi, sadece İslamcıları değil, 2011 Devrimi’ne katılan ve askerî darbeyi desteklemeyen sekülerleri de hedef alıyor. Onları da hapse tıkıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) raporuna göre, Mısır’da 14 Ağustos 2013’te, 900’e yakın göstericinin ölümüne yol açan devlet şiddeti nedeniyle yargılanan kimse yok.
2013-14’teki şiddet olaylarında toplam 2600 kişi öldürüldü. Bunların 1250’si Müslüman Kardeşler üyesiyken, 700’ü güvenlik güçlerine mensuptu.
Temmuz 2013’le Mayıs 2014 arasında toplam 41.000 kişi gözaltına alındı veya tutuklandı. Darbeden beri gözaltında ölenlerin sayısı 124’ü geçti.
Mısır cuntası, Müslüman Kardeşler örgütünün liderlerine ölüm cezaları yağdırarak ülkeyi güvenliğe kavuşturabileceğine inanıyor. Bugüne kadar çoğu İhvan üyesi 547 kişiye ölüm cezası, yüzlercesine de ömür boyu hapis cezası verildi.
Kanlı bir isyan ve iç savaşa sürüklenmek için Sisi’nin başka yapması gereken ne kaldı dersiniz?
Komşularımızın ve bizlerin huzurlu bayramlar görebilmemiz dileğiyle…
ytaskin@marmara.edu.tr
Yorum Yap