Demokratların gündemi

  • 10.05.2014 00:00

 2007-2010 arasındaki yoğunlaşmış mücadeleler sonunda Kemalist vesayetçiliğin devlet içindeki son kaleleri denetim altına alındı. Bundan sonra AKP’nin, merkez sağın muhafazakâr modernleşmeci geleneğini otoriter bir yöne doğru zorlamaya başladığını gördük. 2010’a kadar siyasi aktörler, devlet korkusuyla hareket ederlerken, 2010 sonrasında bu baskı büyük ölçüde ortadan kalktı. Şimdi siyasi aktörlerin “toplum korkusunu” deneyimlemeleri gerekiyor.

AKP’nin toplum korkusu yaşadığı en önemli kırılma Gezi sürecinde ortaya çıktı. Gezi’den hemen önce Başbakan, buraya AVM yapmayı göze alabilecek bir özgüvene sahip görünüyordu. Yine 2011 seçimlerinden sonra, “asli tabanını” mutlu edecek hamleler yapma yönünde bir engeli kalmadığını hissediyordu. Kendi tabanına hizmet etmek istemesi elbette anlaşılırdır. Ama bunu her kesime yönelik bir özgürlük söylemi ve pratiği üzerinden yapmadı.

Kutuplaştırıcı ve dışlayıcı söylemi nedeniyle, “ötekilere” 2010 yılına kadar mecburen katlandığı yönünde haklı bir algı ortaya çıktı. Başbakan sürekli televizyonlardaydı ve sevmediği kesimleri kırmaktan, incitmekten kendini alamayan hırçın bir görüntü sergiliyordu.

AKP’lilerin 2014 yerel seçimlerinden sonra otoriter yönelimlerini devam ettireceklerine dair çok sayıda işaret var. Yaklaşan HSYK seçimlerine Yürütme’nin nasıl el koyduğuna yakından bakmak, bize ileriye dönük yeterince veri sağlıyor.

Demokratların görevi tam da burada başlıyor. Erdoğan’ın mevcut sistemi başkanlık yönünde zorlamasına yaratıcı ve ikna edici biçimlerle karşı çıkmamız gerekiyor. “Türk tipi başkanlığın”, üstelik merkeziyetçi yönetim sistemimizde reform yapmadan devreye sokulması, onlarca yıl içerisinde boğuşacağımız istikrarsız bir Türkiye getirir. Yüzde on barajı gibi bir ilkesizliği 30 yılda ortadan kaldıramayan bir siyaset kurumunun, “Türk tipi başkanlığın” toplumsal tahribatını yok edebilmesi, kimbilir kaç yıl sürecektir?

Bu da demokratların ikinci ilişkili sorumluluklarını akla getiriyor: Kürtlerle birarada yaşayabilmenin anayasal çerçevesinin ne olması gerektiği konusunu gündeme getirmek ve önerilerde bulunmak. Bir tarafta “Ulus-devlet kurmaktan vazgeçtik” diyerek, HDP üzerinden Türkiyeli bir parti oluşturma gayreti varken, bu çabalara sessiz kalmak, başını kuma gömmekten farklı olmayacaktır.

Demokratlar, yeni ve sivil anayasa yapımı konusunu gündeme taşımaya gayret göstermeliler. Yeni anayasa için masa başına oturmadan, başkanlık sistemi yönünde yapılan her zorlama, seçim sisteminde başka bir fırsatçılığa meyletme arayışları, kısa vadeli çıkarlar uğruna toplumu ciddi çatışmalara sürükleme riskine sahiptir.

Tam da bu noktada İslami hassasiyetlere sahip çevrelerin nasıl tutum alacakları önem kazanıyor. Gezi’ye “darbe girişimi” diyerek, büyük bir genellemeyle Başbakan’ın otoriter ve kutuplaştırıcı tavrına destek oldular. AKP’nin otoriterliğine İslamcı bir meşruiyet sağlamanın, sivil İslamcılığa vereceği zarar öngörülemiyor mu? Dünyanın her yerinde devlet eliyle İslamcılık arayışları başarısız olmuştur.

Müteahhitlerin ihalelerden vurdukları volelerin bir kısmıyla İmam- Hatipler açmaları mıdır, İslamcılık adına desteklenilen duruş? Eğer öyle değilse, bugün AKP’yi tehdit eden ciddi bir yapı da olmadığına göre, artık AKP eleştirisi yapmaya başlamak gerekmiyor mu?

2000’lerin başında Erbakan’a karşı Yenilikçi adayları destekleyen İslamcı kalemler, “önemli olan davadır, şahıslar değil” diyorlardı. Peki, şimdi önemli olan nedir?

ytaskin@marmara.edu.tr

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums