- 8.02.2014 00:00
Yaklaşan yerel seçimlerde CHP’nin ne yapacağı merak konusu. Yerel seçimlerde oy verecek çok sayıda insan, Kemal Kılıçdaroğlu’nu başbakan adayı olarak da tartıyor. Bu tespit bile, yerel ve genel seçim dinamiklerinin ne kadar iç içe geçtiğinin göstergesi.
Kılıçdaroğlu parti içerisindeki liderliğini pekiştirmiş görünüyor. Kriz zamanlarında acele adım atmıyor. Partiye uzun vadede zarar verecek hamlelerden uzak durmayı başarıyor. Anadilde eğitim ve Meclis’e başörtüsüyle girilmesi konularında, hem Kürtler arasında hem de mütedeyyin çevrelerde CHP’yi zor duruma düşürecek adımlardan uzak duruldu.
Daha da önemlisi, CHP’nin Özgürlükler ve Demokrasi Bildirgesi’ni kamuoyuna duyurarak, sadece savunmacı bir konumda durmadığını, yakıcı sorunlar konusunda somut önerilerinin de olduğunu göstermeye çalışmasıdır. Seçim barajının yüzde 3’e düşürülmesinden, “düşünce, ifade ve inanç özgürlüğünü” güvence altına almaya kadar çok sayıda konuda önerilerde bulunuldu. Bildirge’nin, CHP’yi itibarsızlaştırma ihalesini hevesle yerine getiren hükümetçi medyada yer almaması anlaşılır. Diğer medya kuruluşlarının daha yoğun ilgi göstermeleri beklenirdi.
Yaklaşan seçimlerde AKP, CHP’ye dört noktadan yüklenecek: “Mütedeyyinlere yabancı, hatta karşı parti”, “Beceriksiz parti” ve “Barış Süreci’ne karşı parti” algısı yaratmaya çalışacak. Yine “Muhtemel bir CHP-MHP koalisyonunun ülkeyi darboğaza sürükleyeceği” söylemine abanacak. Görüldüğü gibi AKP’nin ana stratejisi, yerel-genel seçim ayrımına dayanmıyor.
Özgürlükler ve Demokrasi Bildirgesi’nde de yer bulan; mütedeyyinlerin özgürlüklerine dokunulmayacağı gibi, bunların güvencesinin CHP olacağı vurgusunun açık ve anlaşılır mesajlarla yaygınlaştırılması gerekiyor. CHP’nin 2009 İstanbul Kampanyası’nda hayat tarzı meseleleri ikinci planda kaldığı için, partiye oy vermesi zor kesimlerden de oy gelmişti.
CHP’nin Barış Süreci’ne karşı durma lüksü yok. Mevcut durumda maksimum oyu yüzde 35 olan nispeten yaşlı CHP örgütünün, iktidara gelebilmesi için mütedeyyinlerin ve Kürtlerin gönlünü kazanması gerekiyor. Sadece iktidara gelebilmesi için mi? Sosyal demokrat bir kitle partisi olmanın yolu da buradan geçiyor.
CHP’nin, her kesimin “düşünce, ifade ve inanç özgürlüğünü” savunduğunun somut biçimde gösterilebileceği yerler elbette yerel yönetimler. İstanbul’da 2009’da AKP’den alınan belediyelere baktığımızda, CHP’li belediyelerin “ibadethanelere destek” gibi somut meselelerde AKP’lilerden geri kalmadıkları; hatta daha hakkaniyetli davrandıkları söylenebilir.
“Beceriksizlik” eleştirilerine en iyi cevap aslında Sosyal Demokrat Belediyeler Fuarı’nda mevcut. CHP’li 61 belediyenin hizmetlerinin tanıtıldığı bu fuar, “Kentine Güvenen Kentler” sloganıyla açılmıştı. Sözkonusu belediyelerin, AKP hükümetinin baskılarına rağmen, çok iyi uygulamalara imza attıklarını düşünüyorum. AKP’li belediyelerle kıyaslandığında, kamu hizmetleri daha etkin ve ucuz. İlginç olan nokta, yoğun devlet baskısının mevcut CHP’li belediyeleri yaratıcılığa ve disipline sevk etmesi.
CHP’nin 2009’da İstanbul’da kıl payı kazandığı belediyelerde başarılı çalışmalar yapıldığı görülüyor. Buralarda AKP ile rekabet çok yoğun yaşandığından, atalete düşme lüksü yok. Demek ki iyi belediyecilik yapmak için seçim kaybetme riskinin salgıladığı adrenaline ihtiyaç var. Kaybetme korkusu iyidir...
ytaskin@marmara.edu.tr
Yorum Yap