- 18.01.2014 00:00
Hükümet ve Cemaat kavgasında çok az sayıda gazeteci meseleye tarafsız yaklaşabiliyor. Şahsi menfaat ve gurup çıkarına göre kalem oynatanlar olduğu gibi, geçmişte yaşanılan kişisel ve siyasal travmalardan yola çıkarak, son derece abartılı yorumlar yapanlar da var.
Cemaat veya hükümetin gönüllü kalemleri, olaylara bir gözlerini kapatarak bakıyorlar ve bizlerin de böyle görmemiz için müthiş bir çaba harcıyorlar. Kendilerine eleştirel gözle bakmaları gerekirken “ötekileriyle” çarpışmayı tercih ediyorlar. Ötekilerle benzerliklerinin vicdani rahatsızlığını ötelemeye çalışıyorlar.
Cemaat ve hükümet kalemşorlarının kavgaları bana İttihatçı- İtilafçı gazeteciler arasındaki “kalem savaşlarını” anımsatıyor. Zaten bir türlü kurtulamadığımız “ergen kalmış köşe yazarları kavgalarının” kökleri, Osmanlı’nın son dönemine kadar geri götürülebilir. Yakup K. Karaosmanoğlu’nun Hüküm Gecesi romanı, İttihatçı karşıtı bir gazeteciyle ilgilidir. Gazeteci İttihatçılara düşmandır ama bunun fikrî nedenlerini anlayamayız. Davası uğruna neredeyse idam edilecektir ama içinden hâlâ “Acaba ittihatçılar haklı mıydı” sorusu geçer. “Fikir olmayan yerde suikastlar devreye girer” diyen Kemal Tahir ne kadar da haklı.
Türkiye’de yaşanan, açık söyleyelim, kirin kirle yıkanma çabasıdır. İki kesimi de Makyavelist bir devlet mantığı veya mantıksızlığı esir almış, iki taraf da giderek kirlenmişlerdir. Dahası kirli yöntemlerle birbirlerini tasfiye etmeye çalışırlarken bunun “yüksek davalar” adına olduğuna inanmamızı beklemektedirler.
Sahiden de Bank Asya’yı veya Koç Grubu’nu çökertmek veya baskı altına almaya çalışmakla, dershane krizinden sonra bazı savcıların “soruşturma bombaları patlatarak” hükümete çakmaları arasında ne fark vardır? İki yaklaşım da kamu gücünü grup çıkarı için kullanmaları bakımından benzerlik göstermektedir.
Taraf Gazetesi’nde tam da yukarıdaki eleştirileri benimseyen ve iki kesime de eleştirel mesafe tutturmaya özen gösteren çok değerli köşe yazarları ve gazeteciler var. Bu bakış açısına sahip olanlar gazetede ve özellikle büyük özveri gerektiren gazete mutfağında çoğunluktalar. Ne var ki Taraf’taki köşelerini Cemaat’in kavgası için devreye sokanların varlığı, bu değerli duruşu gölgeliyor.
Taraf yazarlarından Emre Uslu, “yakında çok güzel şeyler olacak” şeklinde mesajlar paylaşırken, bu tavrın bir örneğini sergiliyor. Neymiş o güzel şeyler? AKP’nin bir foyasının daha ortaya çıkması mı? Bunun için neden sevinmeliyiz? 1990’ların yolsuzluğa batmış Türkiye’si geri geliyor diye mutlu mu olmalıyız? Verilen mücadele temiz toplum mücadelesiyse, bu ilkeli kavgayı verenler zaten belli. “Güzel şey”den kasıt, Erdoğan’ın köşeye sıkıştırılması ise, bunu gazeteci kimliğiyle yapmak ne kadar doğru?
Taraf, Gezi sürecinde çok tutarlı bir doğrultu yakaladı ve kısa süre önce yaşadığı sıkıntılara rağmen tirajını korudu. Okurları gazeteye sahip çıktı çünkü Taraf, iktidar analizini güncellediğine dair işaretler vermişti. Taraf’ın farklı renkleriyle beraber, özgür ve demokratik bir Türkiye için mücadele etme anlamında ciddi bir potansiyeli var. Taraf, Cemaat’in devlet ve medyadaki uzantılarının bugüne kadar yarattıkları ve yaratmakta oldukları mağduriyetleri de önemsediğini gösteren bir çizgi tuttursa, AKP’nin yanlışlarının üzerine giderken gösterdiği cesur duruşu, ayrıca değer kazanacaktır.
ytaskin@marmara.edu.tr
Yorum Yap