- 7.01.2014 00:00
Mısır’da 3 Temmuz darbesinin ardından iplerin yeniden Ordu’nun eline geçtiği malum. Savunma BakanıSisi’nin de “terörle savaş” söylemiyle adım adım tek adamlığa doğru ilerlediği görülüyor. Yakın zamanda “rüyasında Cumhurbaşkanı olacağına dair işaretler gördüğünü” söyleyen Sisi için kampanyalar başlatılmış durumda.
Cumhurbaşkanı Adli Mansur’un, “14-15 Ocak’ta yapılacak Anayasa Halkoylamasından sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidebiliriz” demesi de hayra alamet değil. Daha önceki Geçiş Planı’nda, yeni anayasa kabul edildikten sonraki altı ay içerisinde önce Parlamento daha sonra da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağı duyurulmuştu.
Plan açık: Önce Sisi veya ona benzer bir isim Cumhurbaşkanı seçilirse, kendisine yakın parti veya partiler ittifakı yoluyla Parlamento seçimlerini de etkileyebilir. Darbecilerinin ilk işlerinden birisinin,Mübarek’in Ulusal Demokrasi Partisi üyelerine getirilen siyaset yasağının kaldırılması olduğu unutulmamalıdır.
Hatırlanacağı gibi 2012 yılının aralık ayında bir halkoylaması yapılmış, halkın yüzde 32’sinin katıldığı halkoylaması sonucunda yüzde 64 “evet” oyu verilmişti. Yaklaşık bir yıl sonra Mısır’ın yeni bir anayasayı oylayacak olması, ülkedeki siyasal istikrarsızlığın çarpıcı bir göstergesi.
Bir önceki anayasa daha çok İslamcıları memnun ederken, bu anayasanın laik kesimleri memnun etmesi bekleniyor. Birbirlerini meşru görmemekte ısrarcı bu çevrelerin, uzlaşma yoluyla yeni bir anayasa yazmaları başka bir bahara kalmış görünüyor.
İlginç olan, Ordu’nun iki anayasada da benzer güvencelere kavuşturulmuş olması: İki anayasa da Ordu’nun sivilleri yargılama yetkisini tanıyor, Ordu bütçesini Meclis denetiminin dışına çıkarıyor ve Savunma Bakanı’nı atama yetkisini Ordu’ya devrediyor.
Yakın zamanda yaşanan iki olumsuz gelişme, Mısır’ın Mübarek döneminden bile daha geriye gidebileceğini düşündürüyor. 25 Aralık günü Mansura’da Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan bombalı saldırıda 16 kişi öldürüldü. Saldırıyı El Kaide bağlantılı bir gurubun üstlenmesine rağmen, Bakanlar Kurulu Müslüman Kardeşler’i (MK) sorumlu tutarak, terör örgütü ilan etti. Örgüte üye olmak, maddi destekte bulunmak veya bir etkinliğinde katılmak dahi terör örgütü üyesi olarak yargılanmanıza yol açabilir.
Mübarek bile MK’ya karşı bu kadar sert bir tavır içerisine girmemişti. Mübarek, MK’nın siyasete katılımına sınırlı da olsa imkân tanırken, örgütün hayır işlerine müdahale etmiyordu. Şimdi MK’nın yüzlerce hayır kuruluşunun da kapatılabileceği, hem siyasal hem sosyal hayattan silinmeye çalışılacağı bir mücadele dönemine girilmiş gibi. On yıllardır şiddetten uzak duran örgütün gençlerinin şiddete yönelmeleri, Ordu’ya aradığı “terörle savaş” bahanesini de vermiş olacak.
Yakın zamanda 6 Nisan Hareketi’nin önemli isimlerinden Ahmet Maher, Muhammed Adil veAhmet Douma, üç yıl hapis cezasına çarptırıldılar. 25 Ocak Devrimi’nin liderlerinin bu cezalara çarptırılmaları ne anlama geliyor? Bu tavır açıkça rövanşist izler taşıyor. İslamcı olmayan muhaliflere “Uslu durun, sıra size de gelebilir” uyarısında bulunuluyor.
Darbeye giden Haziran eylemlerinde darbecileri destekler duruma düşen 6 Nisan Hareketi, zamanla darbe karşıtı bir duruşa yöneldi. Ocak ortasındaki Anayasa Halkoylamasında da, Ordu’ya verilen geniş yetkileri gerekçe göstererek, “Hayır” oyu vereceğini duyurdu. Anlaşılan bu dik duruşun bedelini ödüyorlar.
ytaskin@marmara.edu.tr
Yorum Yap