- 20.08.2013 00:00
Mısır’da seküler demokratların Tahrir Meydanı’nda yakaladıkları meşruiyeti koruyabilmeleri için, ne Ordu ne de Müslüman Kardeşler (MK) kaynaklı otoriter arayışlara destek vermeleri gerekiyordu. Mübarek devrildikten sonra yapılan her seçimde ciddi hayal kırıklığı yaşayan seküler demokratların, kısa vadede siyasal güç edinmeleri kolay değildi. Bunun için sabırlı olmaları; MK ve Ordu’nun temsil ettiği “eski Mısır’dan” daha yaşanabilir bir ülke vizyonuna sahip olduklarını göstermeleri gerekiyordu.
Sonuçta bu başarılamadı ve Tahrir’de kanla, direnişle kazanılan ahlaki üstünlük büyük ölçüde yitirildi. Seküler kesim, kestirme bir yolla veya mızıkçılıkla hedeflerine ulaşabileceğini sandı. Oysa bu kestirmecilik, ürktükleri şeyin başlarına gelmesine yol açabilir. Ordu’nun ipiyle kuyudan çıkılmaz...
Mursi’nin giderek artan otoriterliğine karşı muhalif gurupların yan yana gelmeleriyle kurulan Ulusal Selamet Cephesi (USC), ilk başlarda haklı bir zemine sahipti. USC ilk hatasını, demokrat eğilimleri olan ve Mursi’yi eleştiren İslamcıları içerisine kabul etmeyerek yaptı. Yeni anayasanın yapım sürecinde USC ve Mursi karşılıklı olarak inatlaştılar ve ortak bir uzlaşma zemini yaratamadılar. Seçmenlerin yüzde 30’unun sandığa gitmesiyle kabul edilen yeni anayasa, MK için ciddi bir yenilgiydi. Mursi bir kumar oynamış, önemli bir seçmen gövdesini sandığa taşıyabilirse meşruiyet sorununu aşabileceğini düşünmüştü. Mursi’nin anayasayı bu şekilde dayatması, seküler muhalefetle köprülerin atılmasına yol açtı.
Ne var ki izleyen süreçte Mursi’nin tüm diyalog çağrıları USC tarafından geri çevrildi. Mursi, yeni anayasada bazı tadilatlar yapılabileceğini söylüyor, buna rağmen seküler muhalefet, Mursi’nin diktatörlüğünden dem vurarak uzlaşmaya yanaşmıyordu. USC’nin katı tavrı, “Her İslamcı diktatördür!” noktasına kadar ulaşmaktaydı. Bu tavrın, bugün “Her laik diktatördür!” demekten farkı yok. Bu aşamada da USC’nin hatalı davrandığını teslim etmeliyiz.
Mursi, Devlet’te bir türlü hâkimiyet kuramadığını, toplum desteğini de yitirdiğini hissettiği için taviz vermeye daha yatkındı. Bu noktada USC, Mursi’yle parlamento seçimlerine gitmek ve ardından Anayasa’da bazı değişiklikler yapmak konusunda anlaşabilirdi. USC’nin, kısa süre önce seçilmiş Mursi’nin istifa etmesinde ısrarcı olması, Mısır demokrasisinin geleceği açısından da sakıncalıydı.
Bu arada nasıl ortaya çıktığı, kimlerin destek verdiği ilk başlarda anlaşılmayan Temerrüd (İsyan)Hareketi de USC’nin kafasını karıştırdı. USC’nin içerisinde yer alan “tabela partileri”, zemin yitirdikleri korkusuyla Temerrüd’den daha “isyankâr” bir duruşa meylettiler. 3 Temmuz Darbesi öncesi, yukarıda özetlediğimiz gerçekçi taleplerle Mursi’yi zorlasalardı, sonuç alabilirlerdi. Bu başarılamayınca, “Temerrüd Hareketi’ni çaktırmadan ben destekledim” itirafında bulunan işadamı Necip Sawiris gibilerin simgelediği Müesses Nizam (Ordu, Yargı ve Mübarek“burjuvazisi”), kendi darbe planını devreye sokup aradan sıyrıldı.
Kendisine darbecilerce bahşedilen Cumhurbaşkanı yardımcılığı görevini kabul eden USC sözcüsü “Monşer Baradey”, sonunda merdiven yapıldıklarını anladı ve istifa ederek Viyana’sına sığındı. Aslında kaçmaması, “Hata ettik, daha demokratik bir Mısır ancak sivil ve demokratik güçlerce kurulabilir. Devrim’i düştüğü yerden kaldıralım” demesi gerekirdi. Seküler demokratlar, darbecilerden açık bir mesafe alıp, Devrim mirasına sahip çıkarlarsa, bu sadece kendileri için değil, tüm Mısır için hayat öpücüğü olacaktır. Henüz “nispeten etkin” konumlara sahipken, bu şanslarını kullanmalılar...esad'ı eleştirip erdoğan'ı destekleyenlerden bıktım! artık nefes alamıyorum. mülteci düşmanlığı yapanlardan, her mülteciye el kaideli muamelesi yapanlardan , suriyeli mültecileri kendi siyasi çıkarları için kullananlardan, mülteciler üzerinden rant edinenlerden bıktım. rojavaya ilaç kampanyası yapan bazı tarafların geçen yıl kapısını çalmıştık, suriyeye ilaç kampanyası için yardımcı olur musunuz diye, reddetmişlerdi. bu kişilerden ve kurumlardan bıktım. suriyeli kürtlere her hangi bir yardımın ulaşmasını engellemek için elinden gelen her şeyi yapan akp'den ve yandaş kurumlarından bıktım. ben bunlardan bıkarken ve nefes alamazken 100 bin insan öldürüldü suriyede ve öldürülmeye devam ediyor."
ytaskin@marmara.edu.tr
Yorum Yap