Kimin tarafından kandırıldığını bilemeyecek kadar kandırılmış olmak...

  • 28.10.2015 00:00

 Kandırılmanın en ileri aşaması bu olmalı; Seni kimin kandırdığını bilemeyecek kadar kandırılmış olmak....


Murat Belge’nin Bugün gazetesine verdiği röportaj literatüre bunun  bir örneği olarak girebilir.
O kısmını hatırlayalım;

“2010 
Referandumuyla birlikte hem partide hem de hükümet politikalarında 
değişmelerin başladığı söylendi. Referandumla düzenlenen yasalardan bir 
dönüş olduğu görülüyor. 

‘Evet’ diyenler kandırıldı mı?

Bence 
evet. Zaten bütün bu olanlar bir kandırmaca haline geldi sonunda. Ben 
de doğrusu kendimi kandırılmış hissediyorum. ‘Elim kırılaydı da oy 
vermeseydim’ diyecek halim yok. O zamanın şartlarında doğru davrandığımı 
düşünüyorum. Ama yanıltan bir şey olduğu besbelli. Sanıyorum olay şu; Türkiye’de 
İslamcı hareket kendini her zaman bir tehdit altında hissettiği için, 
korunma ihtiyacı duyuyordu. Sanırım genel olarak demokrasi ve AB 
karşısındaki tavır, bu korunma ihtiyacıydı. Ama ondan sonra kendini 
iktidar sahibi hissetmeye başlayınca memleket için demokrasiden 
vazgeçmeye başladı. Yani ‘Ben burada 150 gram daha garantideyim’ dediği 
zaman 150 gram daha eksiltti demokrasiyi.”

Sahiden olay bir kandırılma gibi duruyor.

Meğerse 
9 seçimdir ortalama yüzde 40 üstü oy alan bir parti “İslamcı 
hareketmiş”.  28 Şubatçılar, Kemalistler diyordu da inanmıyordunuz.

Ama 
ne ilginç bir İslamcı hareketmiş ki 2010 referandumunda istese rahatça 
yapabilecekken üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakacak bir madde 
bile eklememiş. Hatta referandumda oylanan o 26 madde içinde; (Unutanlar 
için http://www.anayasa.gen.tr/5982.htm)

Kenan 
Evren’e mahkeme yolu açan madde, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru 
hakkını getiren madde, askerî yargıyı siviller lehine gerileten madde, 
yargıdaki eski yapılaşmayı bitirip çoğulculaştırmak için yapılan 
düzenlemeler falan varmış.

Ama bir tane bile İslamcı hareket maddesi yokmuş.

Daha çok liberal demokratlar İslamcıları kandırmış gibi gözüküyor.

Aslında bunlar bir demokratın yetmez ama evet demek için kandırılmasına dahi gerek olmayan maddeler.

Tabii 
AKP Türkiye’ye eşcinsel evlilik hakkını getirse “bu dincilerle yan yana 
görünmek doğru mu” diye bir ön dertleri, bitmek bilmez mahalle 
baskıları olanlar için belki birkaç diyazem iğnesiyle mümkün olmuştur bu 
evetler. Sonra da yaralı parmağa ömründe bir kez faydalı olmaktan 
dolayı ilk fırsatta pişmanlıklar, mahalleye geri dönüş bileti için 
itiraflar…

Esasında esaslı bir kandırılma hikayesidir 2010 
referandumu. Ama Murat Belge’nin son iki yıldır bir türlü Taraf’taki 
köşesinin penceresindeki cehalet perdesini açıp bakmak istemediği bir 
kandırılma hikayesi bu…

Kısaca şöyle özetleyelim; 
Referandumdan sonra daha çoğulcu bir yapılanma için yapısı değiştirilen 
HSYK, Yargıtay ve Danıştay seçimlerinde cemaatin hükümeti fena halde 
kandırmasının hikayesi. (Bir an için cesaretini toplayıp okumak 
isterse) http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yildiray-ogur/577752.aspx)

Tabii kandırıldığını Bugün gazetesine açıklayan birinin içinden çıkamayacağı bir Inception filmi bu…

Ne kötü bir tesadüf.

Belki 
röportaj bir gün önceki Bugün gazetesinde çıksaydı, Nazlı Ilıcak’ın 
köşesinde -şöyle diyelim bu kez kendi adıyla- tam tekmil çıkan “Ali Fuat 
Yılmazer’in Mektubu-3”ü group, bir an için belki şüphelenebilirdi hangi 
filmin içinde olduğundan…

Herhalde şunu biliyordur. Ali Fuat Yılmazer, Hrant Dink cinayeti soruşturmasından tutuklu eski polis şefi.

Savcılığın 
hazırladığı yeni iddianamede de şöyle suçlanıyor: “Fethullah Gülen 
cemaati adına kurulan suç örgütünün yöneticileri olmak, Hrant Dink 
cinayetini tetikçinin adını bile bilmelerine rağmen örgüt menfaatleri 
için izlemekle yetinmek ve böylece tasarlayarak bir kişiyi kasten 
öldürmeye yardım etmek.”

Savcı cinayetten dört ay öncesinde 
polisin katilin adının “Ogün” olduğunu dahi bildiğini, cinayetten sadece 
iki gün öncesinde ise Trabzon Emniyeti’nin, Ogün Samast’ın eline silah 
ve bayrak vererek terminalden İstanbul’da gönderdiği gün dahi Yasin 
Hayal’i takip etmekte olduğunu gösteren belgeleri ortaya çıkardı..

Hem de bütün kilitleri Cumhurbaşkanı’nın açtığı bir soruşturmayla…

Daha dün açıklanan bir iddianameyle bu cemaatin Akil İnsanları dahi dinlediği ortaya çıktı.

Başka 
bir iddianamede bir polis tanık ise, dinlemede olan bir medya patronu, 
Altunizade’deki santralden Fethullah Gülen’e bağlanınca dinleyen polisin 
“birkaç gün kendine gelemediğini ve hoca efendiyi doğrudan dinleme 
şerefine nail oldum diye sevindiğini” söylemişti.

Aynı duyguları sizin için de hissettiklerini pek sanmıyorum.

Ali 
Fuat Yılmazer’in hapse girmeden önce saatlerce çıkıp içini döktüğü, 
mektuplarını gönderdiği medya grubunun önüne desteğe gelen “Hrant’ın 
arkadaşı” kadrosundan bir milletvekiline ise herhalde en fazla 
gülüyorlardır. Hem de Hrant Dink’in yaşadığı Kamp Armen’in devlet 
tarafından Ermeni Kilisesi  vakfına iade edildiği gün, bir el koymayı 
protesto ederken…

Günün sonunda insan hiçbir şeyden utanmasa 
Hrant Dink’in öldürülmesini cemaatsel çıkarları için izlemiş (şimdilik, 
en azından) bir çetenin yanında tarihe böyle poz verdiği için utanır.

Bunu bir de diktatörlüğe karşı çıkmak zannettiği için bir daha utanır.

Bu 
uğurda bütün demokratlık sicilini, “Darbe de olabilir belki de iç savaş 
çıkar, hatta oluk oluk kan akar AKP kalırsa” gevelemeleriyle bozduğu 
için utanır.

Artık sizi aslında kimin kandırdığını öğrendiniz.

Bunca 
yılın, entelektüel hayatımıza, demokrasimize, İstanbul’a olan bunca 
katkının hatırına son kez buyrun aldatılma anınızın fotoğrafları, o 
melunun ses kayıtları…

Eh bundan sonrasına kandırıldım denmiyor artık...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums