- 9.08.2011 00:00
Diyelim ki gece üstünüz açık yatmışsınız. CHP iktidarda. Hayal mi kâbus mu siz karar verin. Yazarken bile inandırıcı durmuyor tamam, ama hadi diyelim ki başbakan da Kemal Kılıçdaroğlu.
İktidara gelince yeni gömleğini çıkarıp, eski fötr şapkalı kolu yakası çekmiş eski gömleğini giyiyor CHP ve kamusal alanda başörtüsünü yasaklıyor.
Ve TSK bir cuma günü geceyarısı bir bildiri yayınlıyor ve şöyle diyor:
“Başörtüsü yasağını kaygıyla izliyoruz. Türk ordusu demokrasi ve özgürlüklerin teminatıdır. Demokrasiye inanmayanlar Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.”
Ne diyorsunuz? Ordunun bu bildirisi yerinde midir? Böyle bir ordunuz olsun ister miydiniz?
Bu soruyu sordum çünkü son Yüksek Askerî Şûra’nın ardından yapılan bazı yorumlar bazılarımızın sivilleşmeden muradının böyle bir ordu olduğunu düşündürüyor artık.
Soruyu apaçık soralım: Biz demokrat, mevcut hükümete karşı olmayan, “halkın değerlerine saygılı” bir ordu mu istiyoruz, yoksa sadece hukukun içinde kalarak işini yapan başka hiçbir şeye de karışmayan, mümkünse demokrat bile olmayacak kadar apolitik bir ordu mu?
Bu hayaller ve sorular öyle durup dururken insanın aklına gelmiyor.
İlham kaynaklarımdan biri geçen hafta Habertürk Tv’de neredeyse balkon konuşması kıvamında yeni Türkiye’den, güçlü ordudan bahseden Fehmi Koru.
Taraf’ın YAŞ kararları sonrası attığı “Diklendi ama dik duramadı” manşeti için söylediği “Bunu iki takım arasındaki maç sanıyorlar herhalde. Hâlbuki hepsi aynı takımda” dediği anda özellikle.
Koru, her ne kadar hemen ardından “karşılıklı jestlerden” bahsedip teşbihinde epeyce hata yapmış olsa da bu teşbihi, yeni muktedirin erken yeni düzen kurma amatörlükleri diye geçiştirmeyecek bir lapsusu dışarı vurmakta.
Devlet-ebed-müddetçi sağ-muhafazakârlarımız güçlü orduyu hep sevmiştir. Memleketin en irtica paranoyası yaratan kalkışmalarından birinin Atatürk’ün Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ın cenazesi olduğunu unutmak ne mümkün. “Ordumuz iyi, komutanlarımız kötü” olmuştur en fazla. Hükümetler hep orduyla uyum içinde çalışmıştır. 28 Şubat’ta Erbakan’ın son âna kadar komutanları kapılardan karşıladığı fotoğrafları da unutmak zor. Bu uyum iktidarların orduya uyması anlamına gelmiştir tabii.
Şimdi ordu iktidara kendini uyduruyormuş gibi görününce yeniden piyasaya sürülen bu sağ muhafazakâr devletçi ezberleri tedavülden kalkalı epey oldu.
O yüzden Fehmi Koru’nun “ordu hükümet takım arkadaşı” teşbihini mesela Kayseri’deki bir konferansı sırasında anlayabilen çıkmayacaktır. Hele de bu halk son 10 yılda bu ordunun takım arkadaşının ayağına çelme takanını da, yüzde yüz gollük pozisyonda topu dışarı atanını da, boş adama pas vermeyenini de görmüşken.
Bu takım pek takım oyunu oynamıyor galiba. En azından son dokuz yılda AKP’nin sahadaki tek dişli rakibi bu takım arkadaşlarından başkası değildi. Bu ezeli rekabet sahada da kalmadı. Takım arkadaşının eşini davetine çağırmayan, onun olduğu davete gitmeyen, takım arkadaşının eşinin hastaneye girişine bile izin vermeyen bir takımdaşlık Koru’nun bahsettiği.
Star’da yazmaya başlayan Fehmi Koru’nun (Hayırlı olsun) yakın arkadaşı Taha Kıvanç da böyle düşünüyor. “İstifa için biraz geç kalmadınız mı” sorusunu, mizah dergisi kapaklarında dalga geçilmesi teklif dahi edilemez ordumuzla dalga geçmeye cüret ederek “Daha karpuz kesecektik”e çeviren Taraf’ı makul bulmadığını yazmış. “Diklendi ama dik durmadı” manşeti içinse “Sonuçta kendi ordusuyla savaşacak değil ya bir hükümet” diyor.
Maalesef dünya Koru’nun zannettiği kadar masum bir yer değil. Dün bu takım arkadaşlarından bir kısmı hakkında, hem de diğer takım arkadaşları aleyhinde psikolojik savaş siteleri kurmaktan tutuklama kararı çıktı.
Eğer Koru’nun teşbihinde hata yoksa aynı takımın oyuncusu hükümetin, arkadaşlarını bu zor günde yalnız bırakmaması beklenir.
Demek ki teşbihte epeyce büyük bir hata varmış.
Erkenden yeni statükonun sınırlı sorumlu kooperatif sözcülüğüne soyunanlar, normal ülkelerdeki gibi bir ordumuz olmasından başka hiçbir radikal talebi olmayanları marjinalleştirip bunun üzerinden bir Ankara uzlaşması kurmayı düşünenleri uyarmak isterim.
90 dakika bitmeden maçın skorundan memnun olduğu için tribünden düdük çalan fanatik taraftarlara benziyorsunuz.
Maçın doksan dakika olduğunu unutmayın derim.
Tabii bir de bu 90 dakika boyunca birlikte ter döktüğünüz gerçek takım arkadaşlarınızı...
yildirayogur@gmail.com
Yorum Yap