- 6.04.2014 00:00
Meseleye bakışımızı değiştirecek, ilişki ağlarının karmaşıklığını gösterecek,
“Bir Ortadoğu sporu olarak komploculuk işte” klişesini en azından bu
örnekte hükümsüz kılacak, “paralel devlet de ne” dense “işte bu” diye bu
uzatılacak bir kaset düştü Youtube’a.
Bu kez devlet cephesinden paralel devlet cephesine atılmış bir kasetti bu.
Sabah gazetesinin manşetten duyurduğu kayıt (çok muhtemelen yasadışı)
henüz yalanlanmadı. Seçim öncesine, Suriye kriz yönetim toplantısının
ses kaydının sızdığı, turbun büyüğünün beklendiği bir döneme denk
gelince de gözlerden kaçtı.
Halbuki bugüne kadarki kontr-kasetlerin en ilginci, turbun büyüğü listelerine en üst
sıradan gireceklerden biriydi. O yüzden de göz ardı edilemeyecek olanı…
(Yasa dışı kayıtların Meclis kürsülerinden dinlendiği, Başbakan’a soru
olarak sorulduğu, Twitter’da tape dilenildiği o etik perdenin epey bir
süre önce yırtıldığı bir Hobbesian savaş hali pozisyonunda özellikle)
Telefon görüşmesi Fethullah Gülen ile cemaatin Türkiye’deki en önde gelen isimlerinden Mustafa Özcan arasındaydı.
Önce aylardır sık sık yapıldığı gibi tapeyi bir okuyalım.
M.Ö: Bu Özbek dostumuz var ya efendim.
Gülen: Evet, biliyorum.
M.Ö: O,
bu şeye gitti, sizin oradaki yetkililerle. Bu Almanya'da görüştüler.
Zaman zaman görüşüyorlarmış bu şeyle ilgili. Bizim Doktor Sinan Bey'in
şirketi varya efendim...
Gülen: Evet, evet...
M.Ö: O şirket oraya, onların da dikkatini çekecek şekilde, bazı elemanlar
göndermişler. Onun için, orada oturan, orada görünen Türklerin, yani
sizin oraya giriş, çıkışlarına biraz daha dikkatli olmalarını şöyle bir
şey yapsak, iyi olur dedi.
Gülen: Almanya için değil mi?
M.Ö: Değil efendim, sizin orayla ilgili. Oranın yetkililerinin dikkatini çekmiş.
Gülen: Evet, pekala.
Tabii sadece okuyunca bazı nüansları kaçırmak mümkün. “Mesela Bir Özbek
dostumuz”, “Doktor Sinan Bey'in şirketi varya efendim...” lerden hemen
sonraki Gülen’in heyecanlı “evetleri”, “evet biliyorum”larında sesine
yansıyan “mahremiyeti fazla deşifre etmeyelim” tınıları okurken
duyulmuyor. Merak edenler için kayıt bir Google uzakta.
Bu tape tek başına o kadar çok şeyin somut kanıtı ki o yüzden
duymamazlıktan gelinemezdi. Eegemen Bağış ses kaydının AK Parti içinde
de yankılanması gibi, Cemaatin içinde de yankılanacak bir ses bu…
“Bizim Dr. Sinan Bey” denen kişi bir kod adı. Daha önce haberleri çıkmasa
sağlık alanında çalışan biri zannedebilirdik Sinan Bey’i. Ama hayır,
cemaatin MİT imamı Murat Karabulut’un kod adının “Sinan” olduğunu yine
daha önce Sabah’ta çıkan bir haberden biliyoruz.
Yani “Doktor Sinan Bey'in şirketi” de bir kod adı ve kastedilen MİT. Bir dini
cemaatin kod adlı, kriptolu istihbarı dili ilk kez kendi ağızlarından
duyulmuş oluyor.
Komplo-gerçek-propagandanın birbirine karıştığı bu günlerde önce bir dini cemaatin MİT imamı olmasına şaşırmaya devam edelim. Ve yüzümüzdeki şaşkınlık ifadesi bu imamın tam
da illegal örgütlerde olduğu bir kod adı olmasıyla lütfen daha da
büyüsün. Çünkü şaşırma hissimizi kaybedersek hakikati kaçıracağız.
Ve şimdi turbun büyüğüne doğru yavaş yavaş gelebiliriz. Şunu bir daha okuyalım:
M.Ö: Bu Özbek dostumuz var ya efendim.
Gülen: Evet, biliyorum.
M.Ö: O,
bu şeye gitti, sizin oradaki yetkililerle. Bu Almanya'da görüştüler. Zaman zaman görüşüyorlarmış bu şeyle ilgili. Bizim Doktor Sinan Bey'in şirketi varya efendim...
Gülen: Evet, evet...
M.Ö: O şirket oraya, onların da dikkatini çekecek şekilde, bazı elemanlar
göndermişler. Onun için, orada oturan, orada görünen Türklerin, yani
sizin oraya giriş, çıkışlarına biraz daha dikkatli olmalarını şöyle bir
şey yapsak, iyi olur dedi.
Kriptolojiyle çözüp, konuşmayı
günümüzün normal sıradan insanlarının saf ve masum Türkçesine tercüme
etmek gerekirse: Cemaatin Özbek dostu Almanya’da cemaatin
Pensilvanya’daki, muhtemelen istihbarat meselelerine hakim, adamlarıyla
bir görüşme yapmış. Daha doğrusu tek bir görüşme değil, zaman zaman
yaptıkları görüşmelerden biriymiş bu. Bu “Özbek dost” her kimse cemaatin
adamlarına, MİT’in Pensilvanya’ya elemanlar gönderdiğini, giriş
çıkışlara dikkat etmeleri gerektiğini söylemiş. Bunun bir dost uyarısı
olduğu açık. Peki kim adına yapmış bu dost uyarısını “Özbek dost”?
Şifreli cümle: “O şirket oraya, onların da dikkatini çekecek şekilde, bazı
elemanlar göndermişler”. Şifreli kelime ise “onların.”
Pensilvanya’ya giden MİT’çilerin faaliyetleri dikkatlerini çektiğine göre o “onlar”dan
kasıtın muhtemelen FBI ya da CIA olduğu düşünmek de komploculuk olmaz
herhalde.Hala şaşırmayanlar, bu nasıl bir şey, ne biçim
ilişkiler diye kafası karışmayanlar için bir miktar spekülasyonla devam
edebiliriz.Peki Almanya’da görüşülen “Özbek dost” kim?
Bu soruya ülkemizin yetiştirdiği sayılı cemaatologlardan biri olmaya aday
@medyaadem Adem Yılmaz Twitter’da iyi bir soruyla yanıt verdi:
Cemaatle Almanya’da görüşüp CIA’den MİT’le ilgili haber getiren Özbek dost Enver Altaylı mı?
Peki Enver Altaylı kim? Özbek bir aileden gelen Enver Altaylı, Talat
Aydemir’in idamıyla sonuçlanan 21 Mayıs 1963 günkü ikinci darbe
teşebbüsüne katılmaktan Harbiye’den atılmış 1459 teğmenden biri. Sonra
hukuk öğrencisiyken “babasının dostu” olduğunu
söylediği CIA’in Türkiye masası şefi Ruzi Nazar’ın referansıyla MİT’e
girmiş, ne tesadüf Nazar’ın Pentagon’dan tanıdığı, kızlarının amca
dediği, ailece görüştüğü Türkeş’in MHP’sinin Hergün gazetesinde
80 öncesi genel yayın yönetmenliği yapmış, yine ne tesadüftür ki Ruzi
Nazar Bonn’da görevliyken, MHP’nin Almanya sorumlusu olmuş. İstihbarat
çevreleriyle, Alman istihbaratıyla ilişkileri üzerine Uğur Mumcu’nun
epey yazısı arşivlerden bulunabilir. 90’larda Orta Asya siyasetindeki
oynadığı rol hakkında İrfan Ülkü’nün Büyük Oyundaki Türk: Enver Altaylı
kitabına bakılabilir.Adını son olarak yazdığı ve bestseller olan kitabıyla duyduk: Ruzi Nazar: CIA’nin Türk Casusu.
O kadar adı geçti hiç bilmeyenler için Ruzi Nazar kim diye de hatırlatalım:
Ekim devrimi sırasında Sovyetler’de doğan akrabalarını Stalin’in öldürdüğü
bir Özbek olarak 2. Dünya Savaşı’na Kızıl Ordu subayı olarak girip,
savaşı Türkistan Lejyonları içinde Nazi saflarında tamamlayan, ardından
ABD Başkanı Franklin Roosevelt’in CIA’in kurularından
olan oğlunun davetiyle kuruluşu sırasında CIA’ye girmiş, 45 yıl CIA’ya
çalışmış, 20. Yüzyılın en ilginç hikayelerinden birinin sahibi Ruzi
Nazar.
Oscar’ı alan Argo filminde anlatılan Tahran’daki
ABD elçilik görevlilerini kurtarma operasyonundan, pek çok
anti-komünist operasyona, propaganda faaliyetinin arkasındaki isim, bizi
en çok ilgilendiren ise 1959 ile 1971 arasında Ankara’da CIA Türkiye
masa şefi olarak geçirdiği yıllar. İki darbe, bir yarım darbeye tanıklık
etmiş, Çetin Altan’dan, Alparslan Türkeş'e herkesle ahbaplık etmiş bir
isim. Antiemperyalist bir Baas rejimi için 9 Mart 1971’de darbe yapmadan
önce Cemal Madanoğlu’nun bile destek için gece yarısı kapısını çaldığı
çok şey bilen bir adam Nazar. Türkeş’le olan yakınlığı, MİT’le olan
ilişkileri, Türkiye’deki komünizmle mücadele stratejisindeki rolü
hakkında anlattığı kadarını biliyoruz.
Çünkü, anılarını yayınlamak için, o anıların epey bir kısmını da oturup
yazmış Oscarlı Akıl Oyunları filminin senaristi olan kızının yerine
seçtiği Enver Altaylı’yı kitapta anıların CIA onayından nasıl
geçirildiğini açıkça anlatıyor.
Adem Yılmaz sorusunda haklı. Özbek, CIA, MİT, Almanya pek çok özelliği Enver
Altaylı’nın “Özbek Dost” adaylığını güçlendiriyor. Cemaate dost kısmı
ise yine bir Google uzakta.
Kitabı üzerine geçen yıl Zaman’a verdiği röportajda bir sonraki kitap projesini anlatırken şöyle demiş örneğin:
“Biyografi değil de Türk jeopolitiği üzerine bir kitap yazmak istiyorum. Bütün
insanlık buhranlı bir dönemden geçiyor. Bir asır kadar önce dünyadaki
birçok idealist insanın kurtarıcı olarak sarıldığı Marksist sistem iflas
etti. İnsanlığa bir cennet vaat eden sosyalist-komünist sistemler
insanlık tarihinin gördüğü en büyük cinayetleri işlemiş. Fethullah
Hocaefendi bütün insanlığın derdine derman olabilecek bir reçete
sunuyor. Özünde, aşk, sevgi, üstün ahlak olan bir reçete. Türk
jeopolitiğinin içini dolduracak insan Hocaefendi. İslam’ın ilk döneminde
Sevgili Peygamberimiz’in (sas), tasvir, tasavvur ve inşa ettiği yeni
insan nasıl ki muazzam bir medeniyet kurdu ise, Fethullah Hocaefendi’nin
tahayyül ettiği, inşasına çalıştığı “yeni nesil” bu jeopolitiğin içini
dolduracak insandır.”
Ama bütün bunların sadece spekülasyon
olduğunu söylemiştim. Yine de Enver Altaylı’ya basın danışmanı
aracılığıyla o kayıtta geçen “Özbek dost” siz misiniz diye e-maille
sordum. Cevap: "Haberde adı geçen Özbek dostu ile kastedilen ben
degilim. Ben Almanya’da 82’den bu yana ikametgahı olmayan biriyim. Yılda
bir ya gider ya gitmem " oldu.
Neyse ki o değil, şayet o
olsaydı Türkiye yakın tarihinin bir kısmını yeniden yazmak gibi zahmetli
işler bekliyordu herkesi. Hem de kriptolu kod adı olan cemaat MİT
imamı, Özbek dost, CIA trafiğini henüz çözememişken…
Yine de şaşırma hissimizi özenle koruyalım. Onu da kaybedersek…
Yorum Yap