Alenen savaş kışkırtıcılığı!

  • 7.02.2014 00:00

 Dün tuhaf bir şey oldu. Erdoğan’ın kayıtlarından sonra Öcalan’ın da kayıtları internete sızdırıldı.

Perinçek’in Ulusal Kanal’ına sızdırılan kayıtlarda Öcalan 1999’da İmralı adasında bir askerle konuşuyor. Kesip, biçilmiş görüntülerle verilmek istenen mesaj tuhaf: “Öcalan devletle iş birliği içinde.”

Birkaç haftadır Aydınlık Gazetesi de benzer mesajı vermek için bir yazı dizisi başlattı. Öcalan’ın İmralı’da “Devletin eriyim” dediğini manşetlerine taşıyarak. Sonra da hemen bir davam haberi: “Aydınlık’ın yayınladığı ‘İmralı’daki Apo’ yazı dizisi tartışmayı başlattı. Kürt çevrelerinin haber sitelerine ve gazetelerine yansıyan tartışma büyük yankı uyandırdı.”

İsmail Beşikçi’nin “Öcalan açıklama yapmalı” sözlerinin yer aldığı haberde, PKK muhalifi çevrelerden Öcalan’ı eleştiren görüşler alınmış. Bir ara başlık niyeti açık etmeye yetiyor: “Öcalan tartışılıyor.”

Peki neden bir ulusalcı bunu dert edip ve durup dururken Öcalan’ı devletin işbirlikçisi ilan edip, onun tartışılmasını ister?

Bu haberin hedef kitlesi, Türkler değil, Kürtler çünkü. Öcalan’ın liderliğinin şimdi tartışmaya açılmasının sebebi de açık:

Çünkü Öcalan İmralı’daki son görüşmesinde 17 Aralık’a açıkça darbe dedi.

“Sürecin içinde ve dışında olan herkesin bilmesi gereken iki önemli hususu belirtmek isterim: Ülkeyi bir darbe ateşiyle yeniden yangın yerine çevirmek isteyenler bizim bu ateşe benzin taşımayacağımızı bilmelidir. Her darbe teşebbüsü bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da karşısında bizi bulacaktır.”

İşte bu net duruştan sonra Öcalan için de düğmeye basıldı.

Bu sözlerin söylendiği o görüşmeden bir gün sonra, önce Paris suikastının zanlısı Ömer Güney’in ses kaydı, hemen ardından Sol gazetesine (buraya dikkat) suikastla ilgili olduğu iddia edilen bir MİT belgesi sızdırıldı.

(Haberlere göre o belgeyi kamikaze gibi bulunacağını bile bile MİT içinde hazırlayıp, servis eden MİT mensubu yakalandı, soruşturuluyor. PKK çevrelerinden o ses kaydı ve belgeyle ilgili bir süre sonra gelen temkinli açıklamalar da bu oyunun fark edildiğini gösteriyor.)

Bu arada Kürt cenahında kulaktan kulağa Sakine Cansız’ı MİT’in Öcalan’ın isteği üzerine öldürdüğü söylentileri yayılmaya başlandı.

Hepsinde esas hedef MİT değil, Öcalan’dı. İstedikleri yerde durmayan Öcalan’ı kendi kamuoyunda itibarsızlaştırmak, üzerinde baskı kurup her şeyi bozan pozisyonunu değiştirmek amaç.

Zamanlaması manidar. Aynı anda medyada da Öcalan’ı hedef alan yazılar çıkmaya başladı.

“Öcalan, Erdoğan’la Kürtlerin hakları ve kendi geleceği ile ilgili olarak uzlaşmaya  varıp, Türkleri demokrasi konusunda satışa getirebilir mi?” diye soran “Kürt dostu” yazarın dünyası gerçekten karışık olmalı. Diktatör Erdoğan’ı gözden çıkarıp Önderlik Öcalan’dan demokrasi beklemesini, liberallikle değil herhalde çaresizce kendini attığı dağların aldığı fazla oksijenle izah etmek mümkün. Öcalan’ın satışa getirdiği “Türkler”den kastı da kendisi ve doğum günü partisinin muhterem davetlileri olsa gerek.

Yoksa Öcalan’ın Kürtlerin hakları için bir hükümetle anlaşması herhalde tuhaf değil. Ama esas vurgu ona değil, “Öcalan’ın kendi geleceği için Erdoğan’la anlaşması”na zaten.

Bencilliğin bir lapsusla dışarıya fışkırdığı cümle ise şu olsa gerek: “Ve bugün için ‘ateşkes’in devam ettiği, dağdan ölüm haberlerinin gelmediği bir ortam, Erdoğan-Öcalan ikilisinin çıkarınadır.”

Yanılıyor. “Ne olursa olsun Erdoğan gitmeli”ciler dışında, ateşkesin sürmesi, hatıratını yazdığı Deliların, Mehmetlerin, her Türk’ün, Kürt’ün çıkarınadır. Tabii ki doğum günü ahalisi dışındaki büyük kitleleri temsil eden iki lider olarak Erdoğan’ın ve Öcalan’ın da…

“Peki bunun alternatifi yine silah mı, yine çatışma mı?” diye soran yazarın soruya cevabındaki “ama”ya dikkat:

“Elbette değil, olmamalı da. Bu kırılgan süreci devam ettirmektir doğru olan... Silahı değil, inatla siyaseti  konuşturmaktır doğru olan... Daha fazla insan ölmesin! Ama bunu söylerken bir noktayı bir kez daha vurgulamak istiyorum. İmralı düşünmek zorunda!”

 “İmralı düşünmek zorunda” Anadolu’dan Görünümün meşhur ‘Kandırılan Kürtler’inin geri dönüşü. En fenası ama “Daha fazla insan ölmesin ama…”

Böylesine bir “ama”dan sonrasını yazmak başka bir “Kürt dostu” yazara nasip olmuş:

“Söyleyin Allah aşkına, böylesi bir ‘çözüm’, çözüm olabilir mi? Destansı bir mücadele ile bugünkü kazanımlarını elde eden Kürtler için yolun sonu böyle mi olacak? Bir ülkeyi otoriterleşme üzerinden derin bir krize sürükleyen bir siyasi aktör, bu saatten sonra barışın, çözümün aktörü olabilir mi? Buna ikna olmamızı nasıl beklersiniz? Geldiğimiz noktada, demokratikleşme konusunda deniz tükendi, en büyük koz olarak Kürt çözüm süreci masaya sürüldü ve Kürtlerin omuzlarına büyük bir yük bindi.”

Bütün Kürtler bu barış, çözüm numarasını yemiş olabilir ama bir beyaz Türk hanımefendinin Nişantaşı’nın orta yerinde “Buna ikna olmasını nasıl beklersiniz?”

Erdoğan’la çözüm falan olmaz. Peki ne yapılmalı. Kürtler “Destansı mücadelelerine” devam etmeli. Nişantaşı Karakolu basılıp, House Cafe’de oturanları jetler bombalamadıktan sonra ne önemi var, gerisi destan…

Nişantaşı’ndan bile görülen bu büyük gerçeği göremeyen Kürtler ne yapmalı peki:  “Bence, böylesi bir kritik noktada, Kürtlerin çok düşünüp taşınması gerekiyor.”

Şefkat Tepe eteklerinden bildiren liberal yazara göre de Erdoğan’la barışa inanan Kürtler saf olmalı. “Otoriterleşen bir Türkiye’de Kürtler özgür olabilecek mi? Demokrasisiz, hukuksuz, zorba bir devlet Kürt sorununu çözecek, öyle mi? Ya Kürt siyasal hareketi saf ya da başka bir stratejik akıl işliyor”

Evet başka bir stratejik akıl işlediği kesin. Erdoğan’ı deviremeyenlerin yeni hedefi Öcalan’ı devirmek. Tabii böylece diktatör Erdoğan propagandasını bozan, dengelerin alt üst olmasını engelleyen barış sürecini devirmek.

Barış sürecinin en başında “demokrasi olmadan barış olmaz” diyen bu zevat barış süreci bir yaşına basarken fikir değiştirip ve şöyle demeye başlamış anlaşılan: “Barış süreci devam ettikçe demokrasi olamaz.”

Halbuki, Ah Kürtler bir düşünse. Erdoğan gittiği gün barışın geleceğini anlayacaklar hemen. Erdoğan zayıflarsa, Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Fethullah Gülen güçlenirse, hemen ertesi gün barış.

Ah şu barış süreci olmasa Erdoğan ne süper diktatör ilan edilirdi, zaten. Yoksa bir diktatörün en sevdiği şey savaş değil midir, neden sizin diktatör ısrarla barış istiyor sorusuna ne cevap verecekler? Madem demokrasi olmadan barış olmuyor peki Apartheid rejiminin devlet başkanı ırkçı De Klerk neden barış istedi sorusuna Yunanistan’daki bebek ölüm oranlarından başka verecek klişe bir cevapları olmadığı gibi.

Erdoğan’la olan kişisel hesapları için Kürtleri destansı mücadelelere çağıracak kadar egolarına yenik düşmüş bu yazarlar, çözüm masasında oturan silahlı bir örgüte “Erdoğan’la çözüm masasından kalk” dediklerinde ne demiş oluyorlar peki? Bu yaptıklarına dünyada tek bir şey deniyor: Savaş kışkırtıcılığı!

Allah korusun, bu operasyonunuz işe yararsa yarın toprağa düşecek ilk Delila’ların, ilk Mehmet’lerin vebali omuzlarınızdadır. Bizim de iki elimiz yakalarınızda. Bilin isterim…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums