Tam teşekküllü faşizme doğru dörtnal denemesi

  • 25.12.2020 00:00

 Üç yılı geçti, Ahval’de Türkiye’de iktidara çöreklenmiş kadronun adım adım, yılmadan ve başarıyla bir “Yeni Düzen” (1930’lar Almanya’sının meş’um 'Neuordnung'unun ala Turka hali) kurmakta oluşunun adeta güncesini tutuyoruz. 

Yorumlarımızda ta başından beri Kürt seçmen ve partisiyle buluşmadığı sürece, bu muhalefetin kaçınılmaz gidişata hiçbir şekilde engel olamayacağının da çetelesini (maalesef) tutuyoruz. 

Üsküdar çoktan geride kaldı ve görünen köy kılavuz istemiyor. 

Erdoğan’ın rejimi, 7 Haziran sonrasında Barış Süreci’ni kırarak MHP ve militaristlerle buluştuğu andan itibaren yaşananlar, sadece kesintisiz irili ufaklı darbeler silsilesinden ibaret. 

Rejim, rakibini ringde köşeye sıkıştırıp sürekli sağlı sollu kroşelerle sersemleten bir boksöre benziyor. Böyle hallerde nakavt kaçınılmazdır.

Aslında bu “hâl” gerçek ve demokrat muhalif olan çevreler tarafından, en azından OHAL’in ilanıyla anlaşılmalı, yol oradan itibaren cesaretle çizilmeliydi. Türkiye’nin cehennemi bir çıkmaza sürüklendiği hala bazı kesimler tarafından yeni yeni anlaşılıyor.

Oysa bugüne kadar olanlar bundan sonra olacakların da habercisi.

Bugünlerde olanlar, daha da aydınlatıcı olabilirler.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, HDP eski eş başkanı ve 2014 cumhurbaşkanlığı seçimi adayı Selahattin Demirtaş'ın ifade, özgürlük ve güvenlik, serbest seçim haklarının ihlal edildiğine hükmetti ve “derhal” serbest bırakılmasına karar verdi. 

Karar, Ankara’nın icazetiyle gönderildiği Strasbourg’da rejim yanlısı karar ve itirazlarıyla tanınan Türk yargıç dışında diğer yargıçların oybirliğiyle alındı. 

Malumunuz, OHAL ilanından kısa bir süre sonra, 4 Kasım 2016’da gözaltına alınıp tutuklanmıştı Demirtaş. O gün bugündür bir “siyasi mahpus” ve “rejim rehinesi” olarak içeride.

Ve AB ile ilişkileri bitkisel hayata sokmayı başaran Erdoğan-Bahçeli rejimi, şimdi kurucuları arasında yer aldığı Avrupa Konseyi ile yolları ayırmanın eşiğinde, bir karar aşamasında.

Demirtaş kararı ardından Ankara zevatından gelen tepkiler işin rengini belli ediyor. 

Önce Başkan Erdoğan girdi devreye:

"Bu adımlar siyasidir, çifte standarttır, ikiyüzlülüktür. AİHM Türkiye nezdinde saygı görmek istiyorsa önce dönüp kendi çelişkilerini sorgulamalıdır. Bu şahıs siyasi görevleri veya söylemleri sebebiyle değil, terörle arasına mesafe koyamadığı için milletimizin gözünde de suçludur.”

Ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu söz aldı:

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin hangi sebeple olursa olsun, almış olduğu karar, boşlukta bir karardır, hiçbir anlamı söz konusu değildir.”

Ve en son olarak da MHP lideri ve iktidarın “gölge kılavuzu” Bahçeli’yi duyduk:

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin terörist Demirtaş’ın derhal serbest bırakılmasını dayatan en son kararını tanımıyoruz, takmıyoruz, milli vicdanda hükümsüz olduğunu da buradan haykırıyoruz. Milli iradeye ve Türk mahkemelerine hakareti reddediyoruz. Hiç kimse bize masal anlatmasın… Mezkur karar esastan da, usulden de sakattır, evrensel hukuk kurallarına aykırıdır.”

Bu çıkışlar, Ankara rejiminin gerçekten de yol ayrımına geldiğini gösteriyor. Ya da, daha doğru deyişle, geldiği yol ayrımında hangi istikamete kararlılıkla göz diktiğini.

Muhalefetin hukuk uzmanları, HDP ve rasyonel kanaat önderleri, son derece haklı olarak, karara uyulması için çağrı üstüne çağrı yapmaktalar. AİHM’in eski Türk yargıçlarından Rıza Türmen’in tepkisi her şeyi özetliyor:

“Sözleşme'nin 46. Maddesi gereğince, AİHM'in kararları kesin ve bağlayıcı. Devletler, AİHM'in kararlarını uygulamakla yükümlü. Kararın nasıl uygulanacağını AİHM kararında belirtiyor: Selahattin Demirtaş derhal serbest bırakılmalıdır! Kararın uygulanmasını sağlama sorumluluğu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne ait. Bakanlar Komitesi giderek arttırdığı siyasal baskılar yoluyla kararlarının uygulanması sağlanır.”

Faydası olacak mı? Rejim iflah olur, aklı başına gelir mi? 

Ankara’da rasyonel bir akıl, medeniyetten nasibini almış bir iktidar kadrosu var mı?

Üzgünüm, ama muhalefetin “karara uyun!” çağrıları beyhude çabalardan ibaret. 

Uymayacaklar. 

Hele söz konusu olan Demirtaş ise, oralı bile olmayacaklar.

AİHM ile kafa kafaya gelmenin işaretleri önceden verilmişti. Anayasa Mahkemesi (AYM), 4 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan AYM üyesi ve eski Başkan Vekili yargıç Alparslan Altan hakkında AİHM tarafından verilen hak ihlali kararını tanımadığını ilan ederek bir “ilk”e imza atmıştı birkaç ay önce. 

AYM’nin, aynı zamanda Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin açıkça çiğnenmesi anlamına gelen kararının bir yerinde şu yazılmıştı:

"Türk hukukundaki kanun hükümlerinin anlamlandırılmasında ve yorumlanmasında Türk mahkemeleri AİHM'e göre çok daha iyi konumdadır."

Demek ki, perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.

Şimdi, anlaşılması elzem hale gelen birkaç noktayı ve bundan sonra neler olabileceğini anlatalım.

Birincisi, kafa şişirme pahasına hep vurguluyorum: Türkiye, 2013’ten beri iktidara çöreklenmiş olan aile ile dar kadronun ve onların sonradan ortak aldığı ekiplerin elinde, “sürekli darbe”lerle dört dörtlük bir otoriter sistem denemesine tabidir. 

İkincisi, itiraz eden her kesimin canını yakan, hayatını karartan, kimi sosyal gruplara cehennem yaşatan OHAL, bitmemiştir. Erdoğan ve akıldaneleri OHAL’in içini “olağan” mevzuata transfer ederek, zulümle çalışan bir yeni işletim sistemi kurdular. 2020 sonu itibarıyla da, kimse kendisini yanıltmasın, Türkiye’de OHAL fiilen yürürlüktedir. Ve aynen yürürlükte kalması ötesinde, daha da zorbalaşacaktır.

Avrupa Konseyi ve AİHM’in son Kavala ve Demirtaş kararlarıyla rejimi daha da sıkıştırdığı gerçektir. Bu sertleşen tavrı, AB ve ABD’nin yaptırım kararlarından kopuk görmemek, aynı çerçeveye oturtmak gerekir.

Ama acaba bunlar vız gelip tırıs gidiyor mu Erdoğan-Bahçeli rejiminin nezdinde? Bu soruya evet demek aydınlatıcı olabilir, yanılmayı da önler.

AB yaptırımları 11 Aralık’ta açıklanmıştı. Sonrasında ne oldu? 

18 Aralık’ta, üç yıl iki aydır hapiste bulunan Osman Kavala’nın tahliyesi reddedildi. 21 Aralık’ta, HDP eski milletvekili Leyla Güven 22 yıl 3 ay hapse mahkum edildi. 23 Aralık’ta, gazeteci Can Dündar Türkiye’de 27 yıl hapse mahkum edildi. Demirtaş kararını da buna ekleyince ne anlıyoruz?

Umurlarında değil.

Her millet gibi Türklerin de çok iyi ve çok kötü yanları var. Bu rejim ekibi kültürel özelliklerin en kötü, en vahşi olan, kollektif sadizm denebilecek yanlarını temsil ve icra ediyor, üzerlerine gelindikçe efeleniyor ve daha beterini yapıyorlar ve yapacaklar, ta ki batıncaya kadar diyebilirsiniz. 

Kısmen haklı olursunuz.

Ama bu rejimin, irrasyonel gibi görünen kabuğunun altında kısa veya uzun vadele ne derseniz deyin bir şark kurnazı hesap kitapçılığı da var.

“Reis” ve “Devlet”, Alparslan Altan kararına ses çıkmamasının da verdiği cesaretle şunu sormaktalar kendi aralarında: “Demirtaş kararına uymadık diyelim, ne yapacak bu gavurlar?” 

Cevap net. İş uzadıkça uzayacak. 

Ahval’de de aktardık, oradan alıyorum: 

"Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi AİHM kararları için her üç ayda bir (Mart-Haziran-Eylül-Aralık) olmak üzere yılda dört kez toplanır. Demirtaş kararı için de öyle olacak. AİHM kararlarının uygulanış prosedürü çerçevesinde bir devletin, hakkında hükmedilen karardaki tazminatı üç ay içerisinde ödeyip, en geç altı ay içinde de kararı nasıl uyguladığını veya uygulayacağını belirten bir eylem planı sunması gerekir. Ancak, Delegeler önündeki dosya sayısının çokluğu ve Delegelerin AİHM kararları gündemli olarak yılda sadece dört kez toplanmaları nedeniyle pratikte bu süre uzuyor.

Konsey uzlaşı kültürü üzerine kurulu bir yapı. Çoğu zaman kimi kararların alınması için mutabakat arandığından bu süre daha da zaman alıyor. 

Bu nedenle bundan on yıl önce açıklanmış bazı AİHM kararlarının hâlâ AİHM gündeminde olması olağandışı bir durum değil. 

Bu durum konuya yabancı olanlara çarpıcı gelebilir ama -ve ne yazık ki- bir Avrupa Konseyi gerçeği. DW’de yer alan bir hukuksal analize göre Demirtaş dosyası Mart 2021’de Delegeler gündemine gelebilir. Ankara’dan AİHM Büyük Daire’nin Demirtaş kararı konusunda adım atılmayacağı mesajları gelse de, Mart’taki Delegeler toplantısında konu gündeme gelirse  Türkiye büyükelçisi bir açıklama yapacak. Mart toplantısında Demirtaş hakkında kati bir karar alınma olasılığı yok.

Ankara’nın vereceği mesaja göre konu Haziran 2021’deki delegeler toplantısına gönderilir. O toplantıda ne olacağını ise Avrupa hükümetlerinin davaya bakışları belirler.

Peki, Kavala ve Demirtaş kararları Ankara tarafından uygulanmaz veya Ankara nasıl uygulayacağına dair bir eylem planı sunmazsa ne olur?  Süreç, Bakanlar Komitesi’ni 3’te 2 çoğunlukla, bir AİHM kararını yerine getirmediği gerekçesiyle Türkiye’yi topluca AİHM’ne şikâyet etmeye kadar götürebilir. Bu süreç de en az 2 yıl alacaktır.”

Demek ki neymiş? Karara uymayan devlete karşı hiçbir etkili yaptırım söz konusu olamazmış. Üyelikten çıkarmak mı? Bir hak ihlal, cehennemi olan Azerbaycan’ı, Rusya’yı atamayan Konsey Türkiye’yi mi atacak? 

Unutun gitsin. 

Kavala’yı bilemem, ama rejim Demirtaş ve Ahmet Altan başta olmak üzere siyasi mahpusları bırakmak niyetinde değil. Çünkü, AİHM emsal kararlarına uymak demek, başta Kürt siyasiler, hapisteki binlerce kişinin mantıken tahliye edilmesi demek. 

Özelde Demirtaş’ı tahliye etmek demek, zaten ekonomik çöküş nedeniyle sıkışmış olan siyaset alanında iktidarı kökten sarsacak karizmatik ve cesur bir siyasi aktörün önünü açmak ve kendi sonunu hızlandırmak, yani intihar demek. Kaldı ki, rejim var gücüyle Kürt Siyasal Hareketi’ni içerde Sri Lanka modeline uygun biçimde bitirmek, Irak’ta da KDP ile PKK’yi birbirine kırdırmak için uğraşıyor. Çözüm Süreci, bu aşamada sadece birtakım kişilerin ortaya attığı bir hayal paketinin pazarlanması, yani olmayacak duaya amin dedirtilmesi demek. Demirtaş, böyle bir ortamda serbest kalırsa HDP oyları yeniden en az yüzde 13’ü vurur, hatta kararsız bloktan daha da fazla oy oraya kayar. Bu gayet açık.

Asla hatırdan çıkarmamakta yarar var: 

Türkiye’yi tam teşekküllü bir Islam-Türk alaşımı faşizmle bir daha ayrılmamacasına buluşturmak, organize suç formatlarını “normal” kılmayı da başarmış olan bu kadrolar için bir hayat memat meselesidir. 

Hukuk ve adalet sistemiyle bu yüzden çelik çomak oynuyorlar.. Bu yüzden (düz ticaret dışında) AB ile de, Konsey ve AİHM ile de ipleri koparmayı göze aldılar. İçerde İrfan Fidan montajı ile AYM dengeleri de Saray lehine kayacak, sivil toplum örgütlerini tamamen budayacak ve kontrol altına alacak olan tasarı da yakında yürürlüğe girince Azeri veya Rus usulü işletim sistemine geçilecektir.

Kavala’yı tahliye edebilirler er veya geç. Ama o karar da, rehin tutan rejimin kendi bekasına dair bir kar-zarar hesabına dayanarak verilmiş olacaktır.

Kısacası, koskoca bir toplum, başına bela olmuş bir iktidarın insafına kalmış hâldedir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums