Demokratik Açılım ne zaman başladı?

  • 3.12.2012 00:00

 AK Parti'nin hükümeti kurarak göreve başlayışının 10. yılını geride bırakmış olduğumuz bu günlerde "demokratik açılım" diye konuşulan sürecin ne zaman başladığı sorusunu sormak, doğrusu, bugün onun Kürt sorunu parantezine sıkışıp anlamını yitirmesine karşı alınması gereken bir tedbir olmalı. Bu tedbiri almak önemli, çünkü demokratik açılım Kürt sorununun parantezine alınırken bir yandan Kürt Sorunu adına ortaya konulanların önemi azımsanıp küçümsenmekte bir yandan da bütün yapılanların münhasıran bir sorun çerçevesinde harcanması hedeflenmektedir.

Gerçekten de, Türkiye'nin Demokratik Açılım programı ne zaman başladı? 2009 yılının Ağustos ayı, yani Devlet Bakanı sayın Beşir Atalay'ın Kürt sorununun kapsamlı bir çözümü için ilan ettiği paket demokratik açılım için milat sayılabilir mi? Şayet demokratik açılım o tarihte başladıysa ondan önce yapılan ve askeri vesayeti adım adım gerileten bir dizi uygulama, AB uyum paketleri, Kürt Sorununun adının adınca konulması, darbelerin, derin güçlerin ve faili meçhullerin üzerine gidilmesi, ve bu yolda paradigmatik bir değişimin yaşanması ne ifade ediyordu?

Doğrusu, Kürt sorununun çözümü için Ağustos 2009 tarihinde ilan edilen adımlar hükümetin çok daha önceden beri başlatıp devam ettirdiği demokratikleşme programı ile karşılaştırıldığında o kadar da büyük adımlar sayılmazdı. Daha açıkçası bu tarih, Kürt sorununa doğrudan değinen bir paketin devreye sokulmasını mümkün kılan bir zemini de işaret ediyordu. Peki bu zemin baştan beri orada öylece hazır mı duruyordu? O zemin hazır duruyorduysa bundan önce neden hiç kimse o zemin üzerinde benzer adımlar atmaya teşebbüs etmedi, teşebbüs etmeyi aklından bile geçirmedi?

Bir açıdan bakıldığında Türkiye'nin demokratikleşmesi 1946 yılından beri devam eden bir süreç. Toplumun geniş kesimlerinden bu yönde talep ve baskı olmasına karşılık bu süreç sancısız gerçekleşmemiş hatta onu zorlayan talepler kadar ona karşı direnen güçlerin aksatmalarına daha fazla maruz kalmıştır. Süreç o yüzden başladığı günden beri defalarca doğrudan askeri müdahale, sayısız miktarda da vesayetçi gözetimin ve denetimin baskısı altında ilerlemiştir. 2002 yılında iktidara gelen ve on yıldır ülkeyi idare eden AK Parti zamanında demokratikleşme alanında çok önemli adımlar atıldı..

Örneğin, ilk defa bu dönemde askeri vesayete doğrudan son verilmiş, asker-sivil ilişkileri için olması gereken çizgi işaret edilmiştir. İşaret edilen bu çizginin önemli bir kısmı da çizilmiştir. Tabii ki, halen bu çizginin belirsiz kalmış yerleri vardır. Askeri vesayet düzenine tekrar dönmemek için halen demokratikleşme alanında yapılması gerekenler vardır. AK Parti iktidarı döneminde demokratikleşme sürecinde atılan adımlar, halen süreci tamamlamamış olsa da, başka dönemlerdekilerle karşılaştırılamayacak kadar derin ve kararlı adımlar olmuştur.

Bu arada 2009 yılında Kürt sorununun çözümü için adım atmayı, Kürt sorununun adını adınca koymayı, bu çerçevede bir tartışma açmayı, bu tartışmada herşeyi söyleyebilmeyi mümkün kılan zemin çok önceden hazırlanmaya başlamıştı. O kadar ki, bu tarihte atılan adımlar ancak önceden yapılmış olan bu gerçek atılım ve açılımlar sayesinde mümkün olabilmiştir.

Aslında AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana siyasal mücadelesini toplamda demokratikleşme bağlamında değerlendirmek mümkün. AK Parti'nin iktidara gelişi, geliş tarzı ve söylemiyle birlikte genel olarak bir büyük demokratikleşme hamlesidir. Çünkü 2002 seçimlerini kazanması, o zamana kadar kendisine karşı bütün anti-demokratik vesayet unsurlarının yığdıkları barikatları aşmasıyla mümkün olmuştur. 2002 seçimlerine girildiğinde kendisinden önce kapatılmış iki partinin ardından kurulmuş olan AK Parti hakkında da bir kapatma davası vardı ve lideri siyaseten yasaklı olduğu için milletvekili seçimlerine girememişti.

Türkiye'de demokrasi yokluğu toplumun bütün kesimlerini mağdur etmiş ve etmektedir. O yüzden demokratik açılımlar sadece toplumun belli bir kesimi için değil herkesi rahatlatmaktadır. Nitekim bugün demokratik açılımlar bütün vatandaşların hayatında ifade ve demokratik özgürlükleri geliştirirken Kürtleri veya Alevileri dışarıda bırakıyor değildir. Kürtler de Aleviler de, dindarlar da gelişen ifade özgürlüğü ve demokrasi seviyesinden faydalanmaktadır. Uygulanan demokratikleşme paketleri sayesinde bugün tartışılmayan, ele alınamayan, savunulamayan hiç bir tez kalmamış durumda. Askeri vesayetin geriletilmesi, faili meçhullerin üzerine gidilmesi, yargının demokratikleşmesi, sonuçlarından sadece muhazafakar kesimlerin değil başta Kürtler olmak üzere bütün toplum kesimlerinin faydalandığı açılımlar.

Buna karşılık, bugün Kürtleri de bu ülkenin eşit ve mutlu vatandaşları haline getirmeyi hedefleyen açılımların yine bizzat Kürt siyasetçiler tarafından yeterince takdir edilmiyor olması başlıbaşına bir sorundur. Açılımın Kürtleri de ilgilendirmesi veya onları da memnun etmesi için bütün paketlerin adres kısmına "Kürtlere" diye yazması gerekmiyor.

Kuşkusuz Kürtler için de Aleviler için de toplumun diğer kesimleri için de hala atılması gereken adımlar vardır. Ancak atılacak adımlar ne olursa olsun, atılmış bir büyük adımın karşısında son derece cılız kalacaktır. Atılmış olan büyük adım devletin inkarcı ve efendi tavrının terkedilmiş olmasıdır. Bu çok açık bir paradigma değişimidir.

Paradigma artık bütün vatandaşların birbiriyle eşit, devletin sahibi ve ortağı olarak değerlendirilmesini öngörüyor. Bu paradigmada devlet artık vatandaşın efendisi değil, vatandaşı için ve vatandaşı tarafından var kılınan, meşruiyeti de vatandaşların sözleşmesiyle oluşan bir yapıdır.

Kürt siyasetinin hala göremediği nokta budur. Belki de birileri bunu gördüğü için Kürt siyasetini, Kürt sorununun gerçek çözümünü içeren bu değişimi sabote etmek üzere istihdam etmektedir.

DUYURU:

Bugün Stratejik Düşünce Enstitüsü'nde saat 10'da Türkiye'nin on yıllık demokratik dönüşümünü Prof. Yusuf Şevki Hakyemez, Dr. Murat Yılmaz, Doç. Dr. Hamit Emrah Beriş ve Doç. Dr. Hüseyin Yayman'la birlikte hazırlamış olduğumuz bir rapor etrafında bir panelle ele alacağız. Panelin öncesinde Başbakan Yardımcısı sayın Prof. Dr. Beşir Atalay açılımda gelinen nokta ile ilgili bir değerlendirme koknuşması yapacak.

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Hayri İrdal
    Hayri İrdal
    4.01.2013 11:20

    "Getting Iraq wrong" "Irakı yanlış anlamak" demektir.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums