Doğu Akdenizde petrol ve doğal gaz arama karmaşası

  • 28.12.2019 00:00

 Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki petrol ve doğal gaz kaynaklarındaki payını artırma hedefine bölgedeki tüm hisse sahipleriyle birlikte ABD ve AB de karşı çıkıyor. Bunun tek istisnası, BM destekli Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (GNA) oldu. GNA'nın Türkiye'ye verdiği desteğin nedeni ise, petrol ve doğalgaz değil Türkiye'den askeri destek beklentisinden kaynaklanıyor.

Her şey 2009 yılında İsrail'in Tamar Gaz Sahası’nda 223 milyar metreküplük zengin bir gaz rezervinin bulunmasıyla başladı. Bu, İsrail'i komşu Arap ülkelerine enerji bağımlılığından kurtarabilecek bir keşifti. Keşif, İsrail ile bitişik Münhasır Ekonomik Bölgeleri olan diğer Doğu Akdeniz ülkelerinin de gözünü açtı.

Diğer öncelikler nedeniyle, Türkiye bu alanda herhangi bir inisiyatif alma konusunda ağır davranmıştı. Geçtiğimiz ay, Libya ile iki mutabakat anlaşmasını müzakere ederek gecikmiş bir inisiyatif aldı. Bu iki mutavaatın biri askeri işbirliği içindi, diğeri ise deniz sınırlarının belirlenmesini içeriyordu.

Bu makalede, deniz sınırlarının tanımlanmasına odaklanılacaktır.

Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs Rumları 2014 yılında başta petrol ve doğal gaz arama alanlarında olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği yapma konusunda anlaştılar. 2016 yılında İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rumları arasında da benzer bir anlaşmaya varıldı.

Türkiye, bölgenin hemen hemen tüm ülkeleriyle olan sorunları nedeniyle her iki işbirliğinden de dışlandı. 

Türkiye'nin Libya ile olan anlaşması, Doğu Akdeniz'in kıyı ülkelerinin deniz yetki alanlarının belirlenmesi sürecinin tamamlanmasından sonra geldi. Türkiye, Doğu Akdeniz'in en uzun kıyısına sahip olmasına rağmen, en küçük deniz alanına terk edilmiştir.

Eşitlik ilkesi, Türkiye'ye Doğu Akdeniz'deki kıyı şeridinin uzunluğuna uygun bir denizalanı tahsis edilmesini gerektirmektedir. Türkiye bu tezi 1958'den bu yana düzenlenen tüm BM Deniz Hukuku konferanslarında ısrarlı bir şekilde savundu ve adaların kıta sahanlığına sahip olmaması gerektiği tezini destekledi. Aslında birkaç Deniz Sözleşmesi Yasası, sadece takımada devletlerinin –Filipinler gibi-  kıta sahanlığına sahip olabileceğini, ancak bireysel adaların sahip olamayacağını kabul etmiştir.

Türkiye bu yaklaşıma dayanarak, Trablus'ta faaliyet gösteren BM destekli Libya hükümeti- Ulusal Mutabakat Hükümeti ile bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma, Türkiye'nin üç Yunan adasının -Rodos, Karpathos ve Girit- kıta sahanlığına sahip olmadığı tezine dayanıyor. Bu teze göre; bu adaların deniz alanları altı mil genişliğindeki karasularıyla sınırlıdır ve doğusu, Anadolu yarımadasının kıta sahanlığının devamıdır.

Bu üç adanın kıta sahanlıkları hariç tutulduğunda; Türkiye'nin kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesi, Girit Adası’nın güneyindeki Libya'nın münhasır ekonomik bölgesiyle birleşiyor.

Ancak bu konuyla ilgili hem Türk hem de Yunan taraflarında aşırı denilebilecek yaklaşımlar var. Örneğin, T.C. Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Albay Ümit Yalım, Girit Adası’nın dörtte üçünün Türkiye'ye ait olduğunu ileri sürerek, bu konuyu Türk medyasında ısrarla gündeme getiriyor. Yalım bu iddiasını, 1913 Londra Antlaşması'na dayandırıyor. Londra Anlaşması’na göre Girit'in sadece dörtte birinin Yunanistan'a verildiğini, geri kalan dörtte üçünün ise Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ'a pay edildiğini söylüyor. Bu üç ülkenin daha sonra haklarından feragat ettiğini hatırlatarak, bu durumda onlara verilen payların asıl sahibi olan Osmanlı Devleti’ne geri döndüğünü ve sonrasında devamcısı olan Türkiye’e ait olduğunu savunuyor.

Ancak Türk hükümeti bu tezi dikkate almadı ve Girit'in tamamen Yunanistan'a ait olduğunu varsayarak Libya ile mutabakat zaptını müzakere etti.

Yunan tarafında ise, yetkililer tarafından sunulan haritalar, Türk kıyısındaki küçük Kastellorizo Adası’nın da bir kıta sahanlığına sahip olduğunu gösteriyor. Ada 7.1 kilometrekarelik bir yüzeye sahip. Kıta sahanlığına sahip olmasına izin verilirse, Yunanistan adanın kendisinden 2 bin kat daha büyük bir denizalanı kazanabilecek.

Türkiye-Libya anlaşması, Türk hükümetini Doğu Akdeniz'deki haklarını korumak için harekete geçmeye zorlayanların zihnini temizlemiş olabilir, ancak Türkiye aleyhine hareket eden bu kadar çok aktörün bulunduğu bölgede durum artık daha net değil.

Ankara tüm komşularıyla ilişkilerini ilerletmek için acil bir şekilde en kısa zamanda harekete geçmeli ve tüm tarafların ulusal çıkarlarını mümkün olduğu ölçüde koruyacak bir orta yol bulmalı.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums