- 15.05.2013 00:00
Terör örgütlerinin gerçekleştirdiği eylemlerin amacı siyasi iktidarı dize getirmek ve politika değişikliğine zorlamaktır. Bu yüzden terör saldırılarının ardından 'hükümeti istifaya' veya 'politika değişikliğine' çağıran açıklamalar doğrudan terör örgütlerinin amacına hizmet eder.
Akan kanın hesabını teröriste ve arkasındaki odaklara değil de kendi hükümetine soran bir anlayışın terörün ekmeğine yağ sürmesi kaçınılmazdır.
Maalesef CHP ve MHP'nin açıklamaları bu duyarlılığı gözetmeyen son derece talihsiz açıklamalardır.
Daha cenazeler defnedilmeden Kılıçdaroğlu'nun açıklaması terörü kınamak değil, 'politika değişikliği'ne vurgu yapmak olmuştur.
MHP lideri Bahçeli'nin grup konuşmasında Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nu istifaya, hükümeti özür dilemeye çağırması benzer bir görüntüdür.
Bahçeli'nin 'sallamak, karavana atmak' gibi argo ağızla yaptığı konuşmadaki duruş milliyetçilikle bağdaşmamaktadır. 'Banyas'taki bebekler Türkiye'deki bebeklerden daha mı kıymetli?' cümlesini milliyetçi bir partinin genel başkanının yapması çok büyük talihsizliktir.
Bakü'nün, Karabağ'ın, Lefkoşa'nın, Banyas'ın bebeklerinin hayatını düşünmemek nasıl bir milliyetçiliktir?
Gazze'nin, Bosna'nın, Darfur'un bebekleriyle ilgilenmemek insani bir tavır mıdır?
Esad'ı ve kanlı eylemlerini eleştirmek yerine onun savunuculuğuna soyunmak Türk siyaseti için kara bir lekedir.
Kemal Kılıçdaroğlu 'Senin ne işin var Suriye'de. Suriyeliler ile senin ne işin var? Suriye'de ölen her çocuğun sorumlusu, her kadının sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan'dır' gibi son derece sorumsuz ve vizyonsuz bir yaklaşım sergilemektedir.
'Böyle bir maliyetten uzak kalmak için Türkiye'nin Suriye'de olan bitenlerden uzak durması gerekmez miydi?' sorusuna Ali Bayramoğlu şu cevabı veriyor: 'Hayır, bu mümkün değildi. Türkiye'nin ulaştığı gelişme düzeyi ve uluslararası sistemin içine girdiği kalıp, Ortadoğu'da 'etkili bir aktör' olmaktan öteye ona bir şans tanımıyordu'.
AK Parti iktidarının insani, vicdani, ahlaki ve siyasi zihniyeti dünyanın neresinde olursa olsun mazluma sahip çıkmayı gerektiriyor.
Sürekli büyük Türkiye edebiyatı yapan ama içe kapanmacı, korkak ve ürkek bir politikayı savunan muhalefet, Türkiye'nin bölgesel rolünü ve menfaatlerini anlayamamış görünmektedir.
Bu noktada en takdireşayan duruşu Fethullah Gülen hocaefendi sergilemiştir. En son sohbetindeki şu sözler onun ufkunun muhalefet liderlerinin çok ötesinde olduğunu göstermektedir: 'Uzun vadeye bile vâbeste olsa, bu problemi çözmek için ne türlü stratejiler, ne türlü planlar uygulanacaksa, kararlı, yılmadan, yarım asır istiyorsa yarım asır, bir asır istiyorsa bir asır demeden o plan ve projeleri ortaya koymak.. onlarla bu onulmaz derde derman olmaya çalışmak lazım'.
Reyhanlı saldırısı elbette Suriye ve bölgesel denklem açısından değerlendirilebilir. Ancak devam eden süreçten rahatsız olan odakların farklı örgütler üzerinden Türkiye'yi rahatsız etmeye çalışması da mümkündür. Kandil'in bir bütün olarak Öcalan'ın çağrısının arkasında durması sebebiyle burada yönlendirecek bir kanal bulamayanlar, Suriye'deki taşeronlar üzerinden Türkiye'yi istikrarsızlaştırmaya ve yolundan saptırmaya çalışmaktadır.
Bunların hepsi beyhudedir. Türkiye hem çözüm sürecini aynı kararlılıkla devam ettirecektir, hem de tarihin kendisine yüklediği bölgesel rolü hakkıyla yerine getirecektir.
YASİN DOĞAN
Yorum Yap