- 20.02.2013 00:00
BDP milletvekillerinin Karadeniz turunda yaşanan olaylar içinden geçtiğimiz sürecin ne derece hassas ve provokasyonlara açık olduğunu bir kez daha gösterdi. Bir grup BDP milletvekilinin Sinop programı tatsız görüntülere sahne oldu. Elbette kimse BDP'lileri sevmek ve alkışlamak zorunda olmadığı gibi, demokratik tepki ve protesto da herkesin hakkı. Ama iş, taşkınlığa, saldırganlığa ve şovenist tepkilere dönüşünce, ortaya bir meşru hak değil, birilerinin hak ve özgürlüğüne kast eden bir saldırganlık ve yasadışılık çıkar. Sinop'ta yaşanan olaylar kesinlikle tasvip edilemez ve mazur görülemez.
Başbakan Erdoğan, yakın geçmişte PKK'lılarla kucaklaştığı için şiddetle eleştirdiği milletvekilinin de bulunduğu BDP heyetinin en meşru ve demokratik hakkını 'Beğenirsin beğenmezsin, onlar milletvekilleridir. Oradaki toplantıyı izlemek zorunda değilsin. Saygı duymak zorundasın' sözleriyle savundu.
Milletvekili olsun veya olmasın herkesin istediği şehri ziyaret etme, orada bir kısım etkinliklerde bulunma hakkı vardır. Bunu engellemeye yönelik illegal girişimleri mazur görmek çok tehlikeli bir durumdur.
Düne kadar hepimizin istediği BDP'nin Türkiye partisi olması, farklı bölgelerin hassasiyetlerini anlamaya çalışması değil miydi? Peki gelip gitmeden, buraları ziyaret etmeden bu nasıl olacak? MHP Hakkari'de seçim çalışması yapamıyor diye, BDP de Sinop'ta program yapamayacak mı? BDP'lilerin Karadeniz'i, İç Anadolu'yu veya Ege'yi ziyaret edebilmeleri, bu bölgelerin hissiyatını anlayabilmeleri, kızılacak değil, arzu edilecek bir durumdur. Üstelik bir çok batı bölgesinde BDP'nin oy aldığı şehirler mevcuttur.
BDP'lilerin zihniyetini tasvip etmeyebiliriz, söylem ve eylemlerini şiddetle eleştirebiliriz, ancak onların varlığına tahammül edemeyen ve buna karşı şiddet uygulayan bir yaklaşımı normal göremeyiz.
BDP'liler çözüm sürecine destek amacıyla bu turu başlattıklarını söylüyorlar. Doğrusu ben, bu programların sürece destek vereceği kanaatinde değilim. Provokasyona açık bir ziyaret turu, gerilim üretmekten başka bir anlam taşımaz. Ama bunu öncelikle takdir etmeleri gereken BDP'lilerin kendileridir.
Anadolu şehirlerinde özel bir tertip ve organizasyon olmadan bu kadar uzun süreli ve saldırgan protestoların olması pek mümkün değildir. Siyasi partilere düşen, kendi tabanlarını ve kitlelerini bu tür illegal eylemlerden ve şiddetten uzak tutmaktır. Düşüncesine ve inancına güvenmeyen insanlar karşısındakini şiddetle ve kaba kuvvetle dize getirmeye çalışırlar. Şiddet, şiddeti besler. Emin olun, demokratik ortamda gerçekleşecek bir siyasi rekabet, herkese en güzel dersi ve cevabı verecektir. Demokratik rekabete tahammül edememek sadece terör örgütünün ekmeğine yağ sürer. Aslında özgür ve serbest siyasi yarışa öncelikle tahammül edemeyen PKK'nın kendisidir. Bu oyuna gelmemek gerekir.
BDP'nin Karadeniz bölgesinde ciddi bir siyasi varlık göstermesi zaten mümkün görünmemektedir. Marjinal sol örgütlerin desteğiyle buralarda varlık göstermeye çalışan BDP'yi engellemek yerine serbest yarışa sokmak her şeyin daha iyi görülmesini sağlar.
Bu protestocuların sergiledikleri tavır, öncelikle bölge insanına karşı saygısızlık ve güvensizlik ifade eder. Biz, kendimize ve insanımıza güveniyorsak, kimseyi baskı ve şiddetle engelleme yanlışına düşmeyiz. Buna tevessül etmek, korku ve acizlik göstergesidir.
Sinop'ta yaşanan tatsızlıkları, elbette Sinop'luların tamamına fatura etmek büyük bir yanlış olur. Sinop insanı sandıkta herkese gereken dersi zaten vermektedir.
Yorum Yap