Kandil Öcalan’ı boşa düşürmemeli

  • 8.01.2013 00:00

 Hükümetin terör belasından kurtulmak için yürüttüğü çok boyutlu mücadelenin bir ayağı olan İmralı’yla diyalog meselesi Türkiye gündemine oturdu. Siyasi iktidar, umutları yeniden yeşertecek şekilde sürece hız kazandırdı, siyaset kurumunun ‘sorun çözücü’ vasfını bir kez daha öne çıkardı. Bir haftalık süreci özetlersek şöyle bir tablo ortaya çıkıyor:

Hükümet, bölücü terör örgütüne ‘silah bıraktırma’ amacıyla Abdullah Öcalan ile diyalog kanallarını harekete geçirdi. İstihbarat örgütünün gerçekleştirdiği görüşmelere bir kanal olarak da BDP dahil edildi. Öcalan’ın BDP üzerinden örgütle bağlantılı yapılara mesaj vermesi ve çözüme yönelik adımlar attırması bekleniyor.

Bu noktaya devletin yaşadığı bir acziyet veya hezimet sonucu gelinmedi. Terör örgütü 2012 yılını bir ‘final ve zafer yılı’ ilan etmesine rağmen bir ‘hezimet ve hüsran yılı’ olarak tamamladı. Hem kırsalda, hem şehir merkezlerinde tüm gücüyle yüklendi ama netice alamadı. Örgütün büyük iddialarına karşı devletin başarılı güvenlik politikalarıyla çektiği rest netice verdi. 2012 yılında yürütülen terörle mücadelede 149 güvenlik görevlisi şehit oldu, 445 güvenlik görevlisi yaralandı. PKK’nın ise yurtiçi ve yurtdışındaki kaybı 900 ölü, 300 yaralı şeklindeydi. Teslim olanlarla birlikte devredışı bırakılan PKK’lı sayısı 1450’yi buldu.

***

Oslo sürecinin öncesinde ve sırasında Öcalan, örgütün eylem yapmasını kendisinin muhatap alınması için mutlak gereklilik olarak görüyordu. Bir koz ve dayatma unsuru olarak eylemlilikten medet umuyordu. Silvan saldırısından sonra gelişen süreç, ortaya yeni bir denklem çıkardı. Öcalan, terör eylemlerinin artık kendisini muhatap haline getirmediğini, aksine kendisinin devre dışı bırakılmasına sebep olduğunu anladı. Eylem sayesinde görüşme algısı, yerini eylem sebebiyle bertaraf edilme algısına bıraktı. Hükümet, örgütün meydan okumalarını güvenlik politikalarıyla boşa çıkardı... Gelinen noktada Öcalan’ın terörden arınmış bir ortamın çözüm için mutlak şart olduğu anlayışına yaklaştığı izlenimi oluştu. ‘Silahların bırakılması’ tezini bir son ve bir sonuç gibi gören yaklaşımın yerini, bir başlangıç ve ilk adım olarak gören bir anlayış aldı.

Strateji ve konsept değiştirmekte zorlanan Kandil’in Öcalan’ın çağrısına ne derece ayak uydurabileceğini zaman gösterecek. Daha geçen hafta Öcalan’ın en güvendiği isim dediğim Murat Karayılan’ın herkesin içinde istediğini bulacağı uzun röportajı yeni durumu anlamaktan çok uzaktı. Öcalan’ın daha geri bir noktada duracağı düşüncesiyle hattı daha ileri bir noktada çekmeye çalışan bu anlayış, Öcalan’ın rolünü zayıflatan bir görüntü veriyordu. Daha düne kadar ‘Öcalansız olmaz’ diyenler, bu sefer ‘Kandil’siz olmaz’ demeye başladılar. “Tek muhatap, tek söz sahibi, tek görüşmeci” olarak tanımlanan Öcalan bir anda devletin etkisi altında gerçek rolünü oynaması zor olan bir aktör gibi takdim edilmeye, sürecin paydaşlarından sadece biri olarak gösterilmeye başladı.

***

Doğrusu Kandil’in açlık grevlerinden bu yana bekle-gör politikası izlemesini ve eylemliliğini azaltmasını sürece yönelik olumlu bir sinyal gibi yorumlayan biri olarak Kandil’den esen rüzgarlar karşısında daha olumsuz bir hisse kapıldım. Aslında Cengiz Çandar’ın “Abdullah Öcalan’dan bağımsız hareket edebilen bir örgüt (PKK ve ‘dağ’) dinamiği vardır ama Abdullah Öcalan’a rağmen hareket edebilecek bir örgüt dinamiği yoktur” sözüne katılıyorum. Öcalan’a açıktan tavır takınmak ne BDP için, ne Kandil için mümkündür. Öcalan’a rağmen Öcalancılık yapmanın da bir sınırı vardır. İmralı görüşmeleri bu anlayışın duvara çarpmasına sebep olabilecek bir mahiyet taşımaktadır. Böyle bir yarılma, Kandil’in siyasi ve toplumsal desteğini tamamen ortadan kaldırır, silahlı kanadın da çatırdamasına sebep olur.

Terör örgütünün bölgesel denklemden çıkmasını istemeyen ülkeler ve odaklar elbette Kandil’deki ve Avrupa’daki kanatlar üzerinden manipülasyonlar yapabilirler. Bu süreci sabote edebilecek iç ve dış dinamikler bulunmaktadır. Türkiye’nin bölgesel etkinliğini azaltmak isteyen veya Türkiye’nin son dönemdeki gücüne ve büyümesine ket vurmak isteyen ülkeler dış dinamikleri oluşturmaktadır. Türkiye’nin kendi iradesiyle bu sorundan kurtulması, dost düşman birçok ülkenin hesabını bozmaktadır. İç dinamiklere bakınca, terör olgusu üzerinden siyasi iktidarı baskı altına almak ve yönlendirmek isteyen odakların olduğunu görüyoruz. Bu dinamikler elbette sürecin içindeki aktörleri etkileyerek netice almak isteyeceklerdir. Bu yüzden mesele sadece hükümetin iradesi veya İmralı’nın ne yapabileceğiyle sınırlı değil... Tüm bunlara karşı umutları canlı tutabilmek için daha büyük bir destekle ve hassasiyetle süreci devam ettirmek gerekiyor

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums