- 19.07.2018 00:00
Siz bakmayın FITCH, S&P gibi kredi derecelendirme kuruluşlarının bazı uluslararası fon veya bankalarla birlikte yürüttükleri operasyonel işlere, Türk ekonomisi reel sektörle büyümeye devam etmektedir. Sanayi Bakanımız Mustafa Varank’ın ayağının tozuyla ikinci çeyrekteki büyüme rakamlarını değerlendirirken ‘Ekonomi sanayinin öncülüğünde büyüyor’ demesi bir gerçeğin ifadesidir.
Türk ekonomisinde makro dengelerde bir sorun olmadığı gibi sağlıklı bir büyüme eğiliminin sürdürülmesinin en temel göstergesi olan sanayi sektörünün dinamizmi artmaya devam ediyor. Sanayi üretiminin ikinci çeyrekteki büyüme oranının bir önceki yılın aynı dönemine göre % 6,4 artması, ilgili çevrelerde ‘beklentilerin üzerinde bir büyüme’yorumuna yol açarken, sanayideki üretim artışının kompozisyonunda da oldukça önemli değişmelerin gerçekleşmiş olduğu görülmektedir.
ÇARKLAR NASIL DÖNÜYOR?
Sanayideki büyümenin hangi alanlarda gerçekleştiğine bakıldığında ara malı üretiminde büyümenin % 6,7; sermaye malları üretiminde %6,1 gibi yüksek seviyelerde seyrettiği görülmektedir. Teknolojik düzey açısından bakıldığında ise büyümenin düşük teknolojik üretimden yüksek teknolojik üretime doğru bir değişme eğilimi taşıdığı açıkça görülmektedir. Düşük teknolojik üretimde büyüme oranı %6,9 iken yüksek teknolojide bu oran %12,2’ye çıkmaktadır. Büyümenin arkasında nasıl bir üretim gücü bulunmaktadır? Bunu anlamak için sanayi sektörünün performansına daha yakından bakmak gerekir.
Uzun zamandan beri ekonomideki gerçek tabloyu sanayideki gelişmeler üzerinden takip etmeye çalışırken sanayi de İSO’nun her yıl açıkladığı ilk 500 sanayi kuruluşu raporundan ve ikinci 500 sanayi kuruluşu verilerinden analiz etmeye çalışırım. Çünkü bir ekonomi için bütün göstergeler önemlidir fakat sanayinin yapısını yansıtan veriler olmadan ekonominin reel durumunu anlamak kolay olmayacağı gibi değerlendirmek de eksik kalacaktır.
İlk 500 sanayi kuruluşunun verilerini daha önce analiz etmeye çalışarak, ekonominin gidişatı hakkında yürütülmek istenen negatif havayla üretim yapısındaki olumlu gelişmeler arasındaki çelişkiye dikkat çekmiştim. Ekonominin birinci 500 kuruluşunun nispeten kurumsal yapılara sahip olması, iç ve dış bağlantılarla artık ülke ekonomik yapısında işlevleri belli olan kuruluşlar olması hasebiyle başka bir yere bakmayı gerekli hatta zorunlu kılmaktaydı; elbette bu ikinci 500 sanayi kuruluşu araştırma raporudur.
ÜRETİMİN YAPISI
Yayımlanan ikinci 500 sanayi kuruluşu araştırmasında ilk dikkati çeken husus listede yer alan kuruluşların iyi bir performansa sahip olmalarıdır. Bir önceki yılda üretimden satışları 82,2 milyar olan ikinci beş yüzde yer alan kuruluşların 2017 sonu itibarıyla satışlarını %30,9 artırarak 107,6 milyar TL ye çıkardığı görülmektedir. İkinci 500 sanayi kuruluşunun üretimden satış, karlılık oranları, ihracat düzeyleri gibi parametreler açısından önemli neticelere ulaşması ikinci çeyrek için açıklanan sanayideki büyümenin arkasındaki dinamizmin nerelere dayandığını göstermektedir.
Nitekim bu kuruluşların 2017 senesi sonunda faaliyet kârlarını %43,9 artırırken reel karlarının da %28,5 düzeyinde yükselttiği görülmektedir. Diğer olumlu bir gelişmeyi ihracat rakamlarından tespit etmek mümkündür. İkinci 500’ün ihracatı %16,9 artarak 8,9 milyar dolara yükseldi. Bu oranın ekonomideki genel ihracat artışı oranının üstünde olduğunun altını çizmek gerekir.
Burada esas üzerinde durmak istediğim husus, İkinci 500’ün temsil ettiği sanayinin ekonomi-politiğidir. Kalkınmakta olan bir ekonomide devlet ve özel sektörün belli alanlarda tekel veya korunmuş konumuna sahip kuruluşlarının (eski KİT ve devletçi kapitalist uygulamaları düşünün) dışında kalanların, küçük ve orta ölçekli endüstrilerin piyasa şartları içinde üretim yapıları ileriye doğru değişiyorsa büyüme niteliklidir demektir. Ekonomiyi reel üretimin gücünün taşıyor olması Türkiye’nin yolunu açmaktadır
Yorum Yap