- 7.02.2018 00:00
CHP Kurultayı sürecinde yaşananlara yapılan tartışmalara bakınca ister istemez bu partinin neden içinde bulunduğu temel sorunları tartışmadığını, partinin siyasal dilinin bugünkü dünyayı ve Türkiye’yi kuşatıcı olmak bir yana bu sorunları anlamaktan dahi uzak olduğunu sorgulamak gerekmez mi? Bugün CHP, halktan neden uzaklaşmış olduğu sorusunu cevaplandırmak için, tarihsel ve toplumsal bağlam içinde nerede durduğunu, bunun nasıl bir politik, ideolojik yenilenme gerektiğini tartışmadan şahıslar üzerinden yapılan söz düellolarıyla bir yere varması mümkün olmayan bir yerde durmaktadır. CHP üzerinde durmanın sadece ülkenin en eski partisi olması bakımından değil, muhalefet eksikliğinin demokratikleşme sürecinde ciddi sorunlar meydana getirmesi bakımından da önemli olduğunu söylemeye dahi lüzum var mıdır?
Yukardaki sorunun benzerini vaktiyle CHP Genel Sekreteri Turan Güneş sormuş ve o dönemin şartlarında bir yol önermişti: CHP’nin sol parti olma iddiası o tartışmanın sonrasında gündeme gelmiş bir meseledir. “Şüphesiz o zaman yapılan tartışmalar ve partinin konumunu değiştirmeye yönelik arayışlar önemlidir ve saygı değerdir; nitekim ‘Ecevit olayı’ bu tartışmalardan sonra doğmuş ve CHP’nin Tek Parti döneminden sonra seçimlerden birinci parti olarak çıkması mümkün olmuştu.”
HALKA DOĞRU GİTMEK
Şüphesiz bu gelişmelerde konjonktür kadar o yılların Türkiye’sinde yaşanan sosyal değişme eğilimlerinin ortaya çıkardığı sorunlara cevap verme duyarlılığının önemli bir payı vardır fakat bugün ne o konjonktür vardır ne de o zamanlarda yaşanan toplumsal değişme sorunları bulunmaktadır. Ayrıca o zaman ortaya konulan yeni siyasetin bugünün çok gerisinde kaldığını tartışmaya dahi gerek yoktur. Dahası o gün verilen cevabın dönem için yenilik sayılan taraflarına rağmen içinde barındırdığı çelişkileri de dikkate almak lazımdır ki bugün yapılacak tartışmalarda daha sağlıklı bir fikir yürütme imkânı ortaya çıkabilsin, aksi takdirde hep aynı nokta etrafında dönülüp durulacak, düşünsel ilerleme kaydetmek mümkün olmayacaktır.
“Önceki yazımda CHP’nin politik problemlerinden bahsetmeden temel ideolojik problemin tarih görüşünde düğümlendiğini söyleyerek, tarih anlayışının ideolojik olarak toplumla kurulan bağlarda tayin edici bir rolü olduğunun altını çizmeye çalıştım. Hatırlatmak gerekirse; CHP için yenileşme gereğinden hareket eden Ecevit ve arkadaşları 70’lerin başında bu meselenin farkındadır ve Tek Parti dönemine ait ‘cumhuriyetle başlayan tarih’ anlayışına itiraz etmişlerdir.”
DEVLET VE YABANCILAŞMA
Hatta Ecevit doğrudan doğruya Kemal Tahir’in ‘Devlet Ana’ romanıyla ilgili olarak başlayan ‘Osmanlı’ tartışmalarında ‘Osmanlı bizim neyimiz olur’ türünden sorulara açıkça tarihi süreklilik ekseninde bir anlayışla cevap vererek Cumhuriyet’in tarihsel kökleriyle bağlantısının gerçekçi bir yorumuna ihtiyaç olduğunu ifade etmiş, bugünkü ifadesiyle tarihle barışmaya dönük bir tavır almıştır. Bunları bir hatırlatma olsun diye değil tarih anlayışıyla ideolojik bakış arasındaki ilişkinin anahtar bir rolünün olduğunu belirtmek için vurgulamak gereklidir.
“Halktan uzaklaşmada temeldeki sorunun politik değil ideolojik olduğunu söylerken burada toplum ve devlet arasındaki ilişkilerin nasıl kurulduğunun özellikle üzerinde durulması gerekir. ‘Biz yeni bir cumhuriyet, yeni bir millet yarattık’ demek, devlet ve toplum arasındaki ilişkide devlet mekanizmasını toplumu değiştirme aracı olarak gören bir politik yaklaşımı zorunlu hale getirir ki bunun anti-demokratik bir tavır olduğu açıktır. Bunun önemli sonuçlarından biri ‘halktan uzaklaşma’ daha doğru bir tabirle ‘yabancılaşmadır’. Devleti ‘araç’ halkı ‘nesne’ olarak gören anlayışın bugün siyaset yapma imkânı sınırlıdır. Bir çıkış yolu yok mudur?”
Yorum Yap