- 13.11.2017 00:00
Her 10 Kasım günü Milli Mücadele’nin lideri, Cumhuriyetin kurucusu Atatürk, bu ülkenin köyünden kentine, dağından taşına her köşesinde anılıyorsa bu sebepsiz değildir. O İmparatorluğun en zor günlerinde neredeyse bütün cephelerinde savaşmış Gazi Mustafa Kemal’dir. Balkanlar’da, Trablus’ta, Galiçya’da, Filistin’de, Çanakkale’de defalarca Gazi unvanını hak etmiş bir kahramandır. Gazi Paşa olması ise Çanakkale’den sonradır. Cumhuriyet’le çıkan soyadı kanunuyla Atatürk adını alması malum daha sonra olmuştur.
“Bu yılki 10 Kasım törenleri sonrası yeniden bir ‘Atatürkçülük tartışmasının’ yapıldığı görülmektedir. Bir grup gazeteci yazar-çizer, siyasetçi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atatürk’ü anarken yaptığı konuşmalardan rahatsızlık duyduğunu ifade eden bir tavır sergileyerek ‘AK Parti Atatürk açılımı yapıyor, bunu 2019 seçimleri için bir taktik olarak benimsediler’ değerlendirmesini yaparken, AK Parti'nin bunda samimi olmadığını da söylemekten geri kalmadılar.” İşin ilginç tarafı, bu eleştiriyi yapanların çoğunluğunu CHP’liler, Kemalist diye tanımlanan çevreler oluştururken; İslamcı diye nitelenen bazıları da bu durumdan rahatsız olduklarını ifade etmiş olmasıdır.
Ortak değer
Bir milli kahramanın, bir ülkenin bağımsızlık mücadelesinin liderinin, Cumhuriyet’in kurucusu olan bir şahsiyetin ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından anılmasının, onun tarihi kimliğinin değerlendirmesinin, ‘ortak değeri’ sahiplenmesinin ‘problem haline getirilmesi’ normal bir durum olabilir mi? Bu bile, tek başına işin içinde anormallikler olduğunu göstermektedir.
“Bu anormalliklerden birincisi, bugüne kadar ‘Kemalizm’ adı altında kendilerine göre bir ‘sol ideoloji’ ihdas etmeye kalkan ve bu ideoloji vasıtasıyla bir tür ‘sol kavramlar’ kullanılarak sıkça vurgulamaya çalıştığım ‘Türk BAAS’çılığı dediğim, anti-demokratik bürokratik/ militer bir düzen kurmak isteyenlerin yaptığı tahrifatlardır.” Bu anlayışın kendisini ‘kapitalist olmayan kalkınma yolu’ diye izah etmesi ne kadar gerçek dışıysa; doğrudan Atatürk’le bir irtibatının bulunduğunun sanılması da o kadar yanlıştır. “İkinci bir anormallik ise, Kemalist diye bilinenlerin yanında bir de ‘her askeri darbe döneminde’ görülen, kendilerini ‘Atatürkçü’ diye tanımlayan, başta o darbeyi yapan cunta olmak üzere onların etrafında toplananlardan meydana gelen bir grubun bulunması ve bunların kendilerini Atatürk’le irtibatlı göstermesi daha kötüsü ise bunun belli ölçüde kabul görmesidir.” Elbette bu iki normal dışı davranışın haricinde, Atatürk’ü sevdikleri, saygı duydukları, hayran oldukları için Atatürkçü olduklarını söyleyen saygıdeğer bir kitle vardır ve bunları diğerleriyle karıştırmamak lazımdır.
Gazi’nin yeri
“Burada esas sorun, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere AK Parti çevrelerinde Atatürk’le ilgili değerlendirmelerin yapılmasıyla ilgilidir. Bugün Türkiye’nin bağımsızlığına saldıranlara karşı açıkça mücadele eden Erdoğan’ın İstiklal Harbimizin liderine gösterdiği ilgiden rahatsız olmak nasıl bir sakat ruh halidir!” Üstelik Cumhurbaşkanı’nın içinden geldiği siyasal geleneğe bakılırsa, bu vurgunun yeni olmadığı, bizatihi rahmetli Erbakan Hoca’nın 28 Şubatçı cunta şefleri ‘Atatürkçülük’ adı altında demokrasiye karşı darbeye kalkışırken ‘Atatürk yaşasaydı bizim yanımızda olurdu’ şeklindeki sözlerini hatırlatmak gerekir.
Söylenenlerin anlamını kavramak lazımdır. Gazi Paşa bağımsız Türkiye mücadelesi veren bir kahramandır. O, ne kendini solcu diye takdim eden Kemalistler gibi BAAS rejimi kurma peşindedir, ne de 27 Mayıs’tan, 28 Şubata, 15 Temmuz’a uzanan darbecilerin, Yurtta Sulh konseyin üyelerinin kirli emellerine, millet düşmanı tavrına terk edilebilir. O Cumhuriyeti kuran, sadece Meclis'in duvarına değil, Türk tarihinde bundan sonra ‘Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir’ diye bir dönüm noktası koyan liderdir.
Yorum Yap