- 3.02.2017 00:00
Ortada gizli saklı bir şey yok; haberler açıkça ABD’nin PKK/PYD terör yapılanmasına bilmem kaç yüz tır dolusu silah verdiğini söylüyor. Ayrıca PKK/PYD terör örgütüne verilen hava araçları(!)başta olmak üzere örgütün bütün ihtiyaçlarını karşılayacağı da saklanmıyor. Mesele açık ABD PKK-PYD’den bir ordu kuruyor.
Bazıları ‘ne yapalım DAEŞ’le mücadelede bu örgüte ihtiyaçları var, ABD bu ihtiyacı karşılamak için bölgede bulduğu her imkânı değerlendirdiği gibi PKK/PYD yapılanmasına da destek vermektedir’ gibi meseleyi anlamaktan çok uzak şeyler söylemekten kendilerini alamamaktadırlar. Utanmasalar demeyelim, inanan saflar bulsalar ABD bölgeyi terör örgütlerinden kurtarıp barış bölgesi yapmak istemektedir diyenler bile olacaktır. Oysa ABD açık oynuyor, dün Irak’ı işgal edip paramparça edenlerle bu terör örgütlerini insanlığın başına bela edenlerin aynı merkezler olduklarını söylemeye dahi gerek yoktur. Şimdi ABD’ye destek veren hatta onun hatırına bölgede ‘Körfez Krizi’ çıkarmaya çalışanlar dâhil herkesin görmesi gereken husus, sıranın kendilerine geleceğidir; çünkü Batı sistemi sadece bir ülkenin değil bütün bölgenin uluslararası hukukunu değiştirmek istemektedir ve bu sebeple siyasi haritaları yeniden çizmeye koyulmuştur.
Batı'nın tercihi
Burada birkaç soru bulunmaktadır: Birincisi bunu başarabilirler mi? İkincisi, bu plan Batı sistemi için faydalı olabilir mi? Üçüncü bir soru ise bölge ülkeleri buna müsaade edip bekleyecekler mi? Sonuncu sorudan başlayalım. Elbette ki başta Türkiye bu planı uygulamaya sokanlara daha ilk adımda karşı çıkmış, bölge barışının bölünerek kurulamayacağını söylemiş bulunmaktadır. Irak’ta bu planın uygulamaya sokulmasına karşı yürütülen bu ülkenin bütünlüğünü savunan anlayış, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimiyle belli bir uzlaşmaya varınca, ABD’nin Barzani Yönetimine baskı yapıp ‘şimdi bağımsızlık ilan etme zamanı’ diyerek Barzani’yi bölünmeyi gerçekleştirme yönünde bir pratiğe yöneltmiştir.
Burada bir taşla birkaç kuş vurulmaya çalışılıp hem Barzani Türkiye ilişkisi sabote edilmek hem de PKK/PYD üzerinden Kuzey Irak Kürt Yönetimi denetim altına alınmak istenmektedir. “Böylece son yıllarda Türkiye’nin başarıyla yönettiği bölgesel entegrasyon/bölgesel barış projesi başarısızlığa uğratılıp, Irak’ın bütünlüğünü sağlayan bu yaklaşım sona erdirilmiş olacaktır. Elbette burada Irak yönetiminin takip ettiği yanlış siyasetin, İran’ın bu siyasete verdiği desteğin rolünden de bahsedilebilir fakat esas rolü neyin oynadığını gözden kaçırmamak gerekir.”
İkinci soru ABD’nin Ortadoğu söz konusu siyasetinin Batı sistemi için faydalı olup olmayacağı ile ilgiliydi. Burada temel problemin Batı sisteminin tarihsel değişme dalgaları ekseninde zayıflamakta olmasıyla ilgili olduğunu unutmadan güncele baksak dahi, ABD siyasetinin kısa dönemde bazı çıkarlar elde etse de uzun dönemde Batı sistemi için bırakınız fayda üretmeyi, zaten güç kaybında olan sistemin gerilemesini hızlandıracağını söylemek gerekir.
Bölgenin iradesi
ABD Batının çöküşünü hızlandıran bir Ortadoğu siyasetine saplanmakla küreselleşme sürecinde vahim bir hatanın dönülmez sonuçlarına hazırlanmaktadır. “Çünkü bu siyasetin sonucu, istikrarsızlaşan Ortadoğu’yu daha da parçalı sorunlu ve terör üreten bir alana çevirme ihtimalini artırmaktan öteye bir yere ulaşamaz. Bu siyaset stratejik olarak yanlıştır ve ABD’nin hiçbir taktik başarısı bu stratejik mağlubiyetin önüne geçemez.”
İşin ilginç yanı ilk sorunun cevabında saklıdır. Bölge ülkeleri ABD siyasetine sürgit destek vermeye devam edemezler; Türkiye’nin bugün bölgede ortaya koyduğu siyaset doğrudan doğruya bölge ülkelerinin bütünlüğünü ve bölgesel barışı esas aldığı için ABD’nin yıkıcı siyaseti kaçınılmaz olarak bölge halkları tarafından reddedilir hale gelecektir. Bugün sürdürülen, Batı kamuoylarında estirilen Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığının arkasında yatan da budur.
Yorum Yap