Cemevi kararı (2): Siyasetin aczi

  • 8.02.2015 00:00

 Siyaset, problem çözmek için vardır. Her toplum, farklı dinlerin, inançların, grupların, dillerin, vb. diğer farklılıkların toplamından müteşekkildir. Herkesin kendine ait talepleri ve idealleri bulunur. Herkes kendi hayallerinin peşinde koşmak, yaşamı kendi düşünceleri etrafında örmek ister. Bu da mücadeleyi ve sorunları peşinden getirir. Gruplar karşı karşıya gelir ve birbiriyle mücadele etmek durumunda kalır.

Siyaset, bu mücadeleyi barış zemininde tutma çabasıdır. Siyasetten beklenen bir arada ve birlikte yaşamayı mümkün kılmasıdır. Karşıtlıkların fiili çatışmaya dönüşmesini engellemesidir. Değişik toplumsal talepleri karşılama mahareti göstermesidir. Bunları becerildiği ölçüde siyaset, varlığına uygun bir mana ve kıymet kazanır.

Uzun soluklu talep

Aleviler, bu toprakların önemli inanç gruplarından biri. Diğer toplumsal kesimler gibi tarih içinde birçok mağduriyet yaşadılar. Kimlikleri onlar için bir dezavantaj haline geldi. Haklarında aslı astarı olmayan yanlalar üretildi. Devletin kabul edilemeyecek muamelelerine tabi tutuldular. Sünniler tarafından ötekileştirildiler, onların önyargılarına ve bir temele dayanmayan ithamlarına maruz kaldılar. Dolayısıyla Aleviler hiçbir vakit kendilerini memleketin eşit ve özgür birer vatandaşı olarak hissetmediler; ne devlet ne de toplum buna imkân verdi.

Hakları olandan yoksun kılınan her grup gibi Aleviler de uzunca bir süredir mücadele veriyorlar. Cemevleri, bu mücadelenin sembolü. Aleviler, devletin veya bir başka inanç kümesinin kendilerini tanımlamasına karşı çıkıyorlar. Birilerinin dışarıdan ve üstenci bir tavırla kendileri için neyin iyi ve doğru olduğunu buyurmalarına itiraz ediyorlar. Talepleri net: Onlar, cemevini ibadethaneleri olarak görüyor ve devletin de bu statüyü tanımasını istiyorlar.

Fare doğuran dağ

Siyasetin görevi uzun soluklu bu talebi yerine getirecek yol ve yöntemleri bulmaktı. Öncelikli sorumluluk, elbette ki siyasi iktidarı elinde tutan AKP’deydi. 13 yıldır iktidar koltuğunu dolduran AKP, vatandaşlarının bir kısmının meşru talebini görmeli, bunu karşılayacak adımları atmalı ve gerekli hukuki düzenlemeleri mümkün olduğunca tez yapmalıydı.

İktidarının ilk dönemlerinde AKP, bu mevzuda bir hayli tutuk bir performans sergiledi. Sonrasında genel demokratikleşme çabalarına paralele olarak bir “Alevi Açılımı” başlattı. Haziran 2009 ile Ocak 2010 arasında 7 toplantı düzenledi. Alevi dedeleri, Aleviliği merkeze alan çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcileri, Alevilik üzerine çalışan akademisyenler ve din adamları bu toplantılara iştirak etti. Toplantılarda dillendirilen öneriler ışığında bir nihai rapor hazırlandı. Alevilerin talepleri devlet nezdinden ele alınmıştı. Artık sırada, düzenlemelerin bir takvim dâhilinde hayata geçirilmesi vardı.

Ancak olmadı. Toplumda büyük bir beklenti doğuran bu açılımdan herhangi bir somut elde edilemedi. Dağ fare doğurdu. Talepler belli olmasına ve bunlar için gerekli çerçeve de üç aşağı beş yukarı ortaya çıkmasına rağmen AKP beklenen hamleyi yapmadı. Bunun iki önemli sebebi olduğunu düşünüyorum:

Günahkâr olmaktan korkmak

Birincisi, daha önce de belirtmiştim, AKP üst yönetiminin bu meseleyi siyasi ve hukuki olmaktan ziyade dini/itikadı bir mesele olarak görmesidir. Zannımca, AKP’yi Aleviler konusunda atak bir siyaset izlemekten alıkoyan en önemli neden budur. AKP elitleri, güçlü bir Sünni gelenekten geliyorlar. AKP, sosyolojik taban olarak da Sünnilere yaslanıyor. Bu özellikler AKP’nin Alevi taleplerine yaklaşımını da doğrudan etkiliyor.

AKP’liler, Cemevinin ibadethane olarak tescil edilmesinin İslam’da bir yarılmaya neden olacağını düşünüyorlar. İbadethane olması halinde cemevi ile cami arasında bir karşıtlık doğmasından ve bunun da Müslümanlar arasında bölünmeyi derinleştirmesinden korkuyorlar. Böyle bir karara vermeleri halinde kendi elleriyle İslam’da yeni bir ibadethane yaratmış duruma düşmekten ürküyorlar. Bunun günahını taşımak istemiyorlar.

İkincisi, AKP’lilerin Alevi beklentilerini karşılayan bir yol izlemenin kendileri için bir siyasi kazanca tekabül etmeyeceğini düşünmeleridir. Alevilerin kahir ekseriyetinin CHP’ye oy verdiği bir vakıa. AKP, isteklerini temin ettiğinde dahi Alevilerin kendisini desteklemeyeceğini ve mevcut tabloda anlamlı bir değişiklik yaratmayacağını hesap ediyor. Kendisine “Bizim için dini bir sorun olmanın yanında siyasi bir risk de içeren bu adımları attığımızda ne kazanacağız?” diye soruyor. Cevabını “Hiç. Hiçbir şey kazanmayacağız” diye veriyor ve bundan ötürü de bu konuda ilerlemeyi sağlayacak bir adım atmıyor.

Acizlik sorun çözmez

Alevi meselesine bu şekilde yaklaşmak bütünüyle yanlıştı. Çözümü olanaklı olmaktan çıkarıyordu. Oysa AKP sorunu dini değil siyasi zaviyeden ele alsa, zamana oynamak yerine hak ve özgürlük odaklı hareket etse bu sorunun büyük bir kısmını çoktan çözmüş olurdu. Evet, belki problemlerinin AKP eliyle çözülmesi Alevilerin oy tercihlerinde gözle görülür bir değişim yaratmazdı. AKP’ye bundan kayda değer bir oy çıkmazdı. Doğru. Ama bu, çözümün AKP açısından taşıdığı önemi yok etmezdi. Çözüm, AKP’ye oy olarak değil de başka yönlerden birçok fayda sağlardı: Toplumsal bir muhalefete zeminini aşındırırdı, muhalif odakları yumuşatırdı, riskleri azaltırdı ve ülkeyi daha yönetilebilir kılardı. Herhalde bunların bir iktidar için paha biçilmez bir değer taşıdığı inkâr edilemez.

Ne var ki AKP elindeki fırsatı tepti. Tabanını doğru okuyamadı, yanlış gerekçelere sığındı ve böylece kendine hem içte ve hem de dışta geniş bir hareket sahası sağlayacak bir imkânı gerektiği gibi kullanmadı. Nihayetinde siyasetin halletmesi gereken bir mesele hukuki bir kararla çözüm yoluna girdi. Bundan çıkartılması gereken mühim bir ders var:

Siyasetin bir soruna bigâne kalması, aciz davranması, gözlerini kapatması, o sorunun varlığını bitirmez. Keza sorundan mustarip olanların çözüm arayışlarını da sona erdirmez. Şu olur: Siyasetten bir iş çıkmadığını görenler ve siyasi aktörlerden ellerini yıkayanlar çözüm için başka adreslere yönelirler. Bu da siyaset için arzu edilesi bir durum olmasa gerektir. Çünkü siyasetin sorun çözücü kimliğine darbe indirir, ona umut bağlayanların şevkini kırar. Bu nedenle siyasetçiler ve özellikle iktidar sorumluluğunu yüklenenler, kendilerinin başa çıkabileceği bir sorunun çözümünü başkasına bırakmamalılar. Kendilerinin açması gereken bir kapının anahtarını başkalarına kaptırmamalılar. Yoksa sorun bir biçimde çözülür, geride kalan ve kaybeden kendileri olur.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums