- 2.02.2016 00:00
İstanbul Atatürk Havalimanı, 15.05
(Okuyucuya not: Bu bir kişisel mağduriyet hikayesi değil. Gazeteciliğe soyunmuş filan da değilim.
Hendekler ve Kürt milliyetçiliği üzerine bir yazı dizisi planlarken ayaküstü bu satırları yazmak zorunda kaldığım için de hiç memnun değilim. Ama son sekiz saattir gördüklerim, bir kurumun inanılmaz vurdumduymazlığı yüzünden yaşanan sefalet üzerine bir şeyler karalamak istedim. Belki bir duyan olur da duruma müdahale eder, olası bir ‘felaketin’ önüne geçilir.)
Ben gördüklerimi yazayım, siz karar verin
Sayın Türk Hava Yolları yetkilileri
‘Sayın’ diyorum ama usulen. Sonuçta kamuya hitap ediyoruz, belirli nezaket kurallarına uymamız gerekiyor. Yoksa ortada ‘saygı’ gerektirecek bir durum yok. Girişteki mini açıklamada ‘felaket’ kelimesini kullandım, dikkat ettiyseniz. Abarttığımı mı düşünüyorsunuz? Ben gördüklerimi yazayım, siz karar verin.
İptal edilen uçuş sayısı 250’yi gecmis durumda. Ortada kar yok; pistler açık. Sitenizde yola çıkmadan önce uçuşunuzun durumunu kontrol edin diyorsunuz. Ben ettim. Bir sorun yoktu. Havaalanına geldim; sorunsuz bir şekilde check-in yaptım. Salı gününden gidecek yerleri (ve muhtemelen imkanları) olmadığı beri yerlerde yatan insanların üzerinden atlayarak bir köşede uçağımı beklemeye başladım. Sonra, nedensiz, benim uçağım da iptal edildi ve bir Kafka romanını andıran ‘eğlence’ başladı!
Fotoğraf: DHA
Gümrükten geçtikten sonra içeride bir danışma, iki de bilet değiştirme bankonuz var. Danışmada sadece 2 (yazıyla iki) çalışanınız var; yüzlerce kişiyi aşıp onlara ulaşmayı başarırsanız, ki çoğu insan daha o aşamada pes ediyor, uçuş kartınıza bakıp sizin bir saat önce ekrandan öğrendiğiniz o müthiş gerçeği açıklıyorlar: “Evet, uçuşunuz iptal”.“Peki ne yapacağım?” “Arkada THY bilet değiştirme bankosu var, oradan biletinizi değiştirebilirsiniz.” Hmm, peki. Gidelim bakalım.
Çağrı merkeziniz dünden beri kilitli
Evet, orada da iki farkli kuyruk oluştumuş 500’e yakın insan var. Görevli sayısı mı? 0 (yazıyla sıfır)! Neden? Gazete dağıtan elemanınız açıklıyor; “Bunalıp kaçtılar”! “Peki ne yapacağım?” “Aşağı katta, 214 numaralı kapının orada bir banko daha var; oraya gidin”. Gidelim bakalım.
Eh, yukarıdakiler ‘bunalıp kaçtığına’ göre aşağıdaki bankoda 700-800 civarı insanın birikmesine şaşmamalı. Çalışan sayısı 3 (yazıyla üç). Hayatlarından bezmişler. Anlaşılan buradan da bir şey çıkmayacak. En iyisi özel güvenlik görevlisinin önerisine uyup çağrı merkezini aramak. Gerçi çağrı merkeziniz dünden beri kilitli ama deneyelim, ne olacak? Yok, durum aynı. Yoğunluk yüzünden telefonlara bakamıyormuşsunuz; lütfen daha sonra tekrar deneyelimmiş.
Ama benim özel nedenlerle bugün dönmem gerekiyor. Hem biletin parası? Kalacak yer? Bari başka bir şirketten bilet alayım. Dedim ya, ben o kadar mağdur değilim. İstersem yeni bir bilet alabiliyorum. Gördüğüm pek çok insan ağlamaklı – kimi öfkeden, kimi çaresizlikten – ortadan kaybolan iki çalışanınızın bunalımının geçmesini bekliyordu.
Fotokopisiz havaalanından çıkış yok
FOTOGRAF: FAIK KAPTAN/ISTANBUL,(DHA)
Bileti aldım; iptal olmazsa belki akşam uçarım. Havaalanından çıkayım da biraz vakit geçireyim bari. Ama bir dakika. Gümrükten geçtiğim için çıkamıyorum. Biletini değiştirmeyi başarabilmiş sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen insan gibi. Üstelik onların yeni uçuş saatleri yaklaşmış ama ‘yukarı kata’ çıkmaları icin kurumunuzun uçuş kartıyla pasaportun bir fotokopisini çekmesi gerekiyor. Bir fotokopi! Neden? Bürokrasi? Polisin yapabileceği bir şey yok. Fotokopisiz havaalanından çıkamıyorsunuz ve nedense bu fotokopiyi sadece siz çekebiliyorsunuz.
15 saniyelik iş, ne olacak ki? Biraz daha bekler, çıkarız. Ama o ne? Yine 500 kişi, yine 2 (yazıyla iki) çalışan ve 2 (yazıyla iki) fotokopi makinesi! İmkan yok ulaşmaya. Neyse ki kurumunuza lanet okumakta olan polis memurları imdadımıza yetişiyor ve gidin Havaş’tan ya da başka bir yerden fotokopi çektirip gelin diye insanlara akıl veriyorlar. Altı üstü bir fotokopi. Makineyi bulsam ben çekeceğim zaten. Havaş’ta tüm THY bankolarında bulunanın iki katı görevli var. İşleri değil; bezmişler ama yine de yardım ediyorlar ve ben kendimi dışarı atıyorum.
Birinin canının yanması an meselesi
Bunları neden mi yazıyorum? Yok, kendi mağduriyetimi gidermek icin filan değil. Beni aramayın sakın. Güzel sözler duymazsınız. Ben başımın çaresine baktım, bakarım. Ama son sekiz saat içinde bir bankodan ötekine koştururken kendi gözlerimle 10’a yakın (yazıyla on) kişinin baygınlık geçirdiğine şahit oldum. Ortalıkta sağlık ekibi yok; olsa da kalabalıktan baygınlık geçiren çoğu yaşlı bu insanlara ulaşmaları imkansız. Bu arada havaalanının çeşitli bölümlerinde insanlar kurumunuzu protesto ediyorlar; güvenlik görevlileri ve polis bu protestolara – sizi haksız buldukları ve sayıca yetersiz oldukları için – müdahale etmiyorlar. Yani birinin canının yanması an meselesi! (Editörün notu: Yazının elimize ulaşmasının ardından Atatürk Havalimanı iç hatlar bölümünde polisin yolculara müdahale ettiği haberi geldi)
FOTOGRAF: FAIK KAPTAN/ISTANBUL,(DHA)
Üstelik check-in yapan görevlilerinizin söylediğine göre iptal edilen ucuşlardan doğan mağduriyetlerin giderilmesi zaman alacak, yarın ve öbürsü gün de uçuş iptalleri sürecekmiş. Priştina’ya, Roma’ya, Milano’ya uçmak için bir hafta bekleyenler olacak.
Durum pek iç açıcı değil
İnsan hayatına değer verilmeyen bir ülkenin insana değer vermeyen kurumlarından birisiniz, tamam. Yine de en azından imajınıza,‘paraya’ önem veriyor olmalısınız. Hakkınızda duyduklarımı buraya yazmam maalesef mümkün değil. Çok merak ediyorsanız beni aramayı deneyebilirsiniz. Ben onlara tercüman olurum.
Lafı uzatmayayım. Bir şey yapın! Ne yaparsınız bilmiyorum ama bir şey yapın çünkü burada durum pek iç açıcı değil.
Okuyucuya bir not daha: Sokağa çıkma yasakları altında bebeklerin can verdiği bir yerde böyle bir yazı yazdığım için sizlerden özür dilerim. Buradaydım, gördüklerimi yazdım.
Yorum Yap