- 22.10.2016 00:00
Kuvvetler ayrılığı, 15 Temmuz’da da kurtardığımız şey hakikaten demokrasi ise, işte o şey dahilinde, kuvvetler birbirini denetleyebilsin, kuvvet kimsenin elinde toplanmasın diye!
Halk adına Meclis denetleyecek, yargı denetleyecek…
Hatta resmen kuvvet olmasa dahi, gazeteciliğin de “dördüncü kuvvet” tanımlanması, öyle tekel, kartel, hortum, havuz medyası filan olmasından değil, hesapta bağımsızlık ve “halk adına güçlülerin, güçlerin denetimi, sorgulanması, didiklenmesi”ideali atfedildiğinden.
“Halkın örgütlenme, gösteri, yürüyüş, protesto hakları” da öyle.
Tabii bizi hakikaten başkanlık sistemine en çok yaklaştıran şey, bu kuvvetlerin artık kuvvet muvvet değil, fiilen “küvet” haline gelmiş olması.
“Küvetler ayrılığı” bile pek yok.
Çünkü neredeyse, yürütme kuvveti gibi, yasama kuvveti (Meclis), yargı kuvveti ve de 4. kuvvet de aynı şekilde dolup boşalıyor.
Hakikaten başkanlık sistemini savunanların elindeki en büyük, en gerçekçi, nasıl deniyor, “argüman” bu. Karşısında herhangi bir argü yahut man pek duramıyor!
Yorum Yap