Bizde iyimserlik de anca felaketten çıkar

  • 10.03.2012 00:00

Türkiye dışına gitmek, o süre içinde gazeteleri görmemek, televizyona bakmamak başlı başına bir tedavi aracı, biliyorsunuz, muhterem okurlar. Bu tedaviden yararlandım ve döndüm. Gerçi gezmeye gitmemiştim ve aslında epeyce de yoruldum ama vallahi dinlenmiş döndüm.

Acaba üzerime emanet battaniye gibi örtülmüş iyimserlik havasında, giderayak şahit olduğum birtakım hadiselerin payı var mıdır, bilemem doğrusu.

Bu hadiselerin başında, Mazlum-Der ile İHD’nin “Roboski Platformu” girişimi geliyordu. İki dernek, Roboski’de (Uludere) hava kuvvetleri tarafından bombalanarak öldürülen insanların “34 kişi” başlıklı bir hesap programı kutucuğu olmayıp otuz dört ayrı insan olduğunu anlatmaya koyuldular. Çünkü öldürülenler, elli lira - yüz lira için kaçakçılık yapan yoksul köylülerdi ve onların hunharca katledilmesi bile yılbaşı eğlencelerine engel olmayan vatandaşlar, karlar arasında parça parça olmuş yananların aslında birer insan olduğunun farkında değildi.

Bu girişimle eş zamanlı olarak, genel olarak hükümete angaje gözüken TV kanallarında ardarda Uludere programları izledim. Gidilmiş, görülmüş, acayip etkilenilmiş, gelinmişti, anlatılıyordu. Vicdanlar bu kadarını kaldırmamış, katliamdan sonra genelkurmay başkanına teşekkür eden hükümet, kendisini destekleyenler tarafından da ayıplanır olmuştu. Katliam, bir vicdan ve insanlık meselesi olarak ele alınıyordu.

Hrant’ın, devlet görevlilerinin de katıldığı bir organizasyonla öldürülmesi ve cinayetten sonra adaletin yolunu tıkamak için devletin elbirliğiyle gösterdiği meşum faaliyetin bizzat Devlet Denetleme Kurulu tarafından teşhir edilmesi, kurulun bununla yetinmeyip, pek çok bürokratı alenen şaibeli ilân etmesi, sivillerle beraber Ağır Ceza’da yargılanmalarını önermesi, bir başka hayırlı hadiseydi. Beş senedir dilimizdeki bütün tüyleri tüketerek sayıp döktüğümüz ne varsa, fazlasıyla, en üst düzeyden devlet kayıtlarına geçen bir resmî raporda yeralıyordu.

Döndüğümdeyse, bir grup Müslüman aydının Hrant için adalet çağrısı yapıp imza topladığını gördüm ve sevindim. Otuzu aşkın insan, okkalı bir metin kaleme almışlar, harekete geçmişlerdi. Umarım bundan böyle beraberce hak-adalet aramak mümkün olur. Böyle bir durumda, geçen beş yılın muhasebesiyle uğraşmak abes.

Bütün bunları vesile ederek, nâçizane, bu memlekette hak-adalet mücadelesi yapan ve yapacak kardeşlerime bir defa daha hatırlatmak isterim:

Hepimiz, başkalarını kendimize benzetmeye ve bizden farklı olanlara bir şekilde tahakküm etmeye eğilimliyiz. Bizim toplum çoğunluğumuzun temel hastalığı olan milleti hâkime psikolojisi, çeşitli kılıklar altında, eline azıcık güç geçirme ihtimali bulunan bütün azınlıkları da esir almıştır. Oysa hepimizin aslî derdine deva, farklı olanla buluştuğun yerde, başkasını kendine eşit gördüğün durumda bulunuyor. Bu memleket insan gibi yaşanan bir yer olacaksa tek anahtarı bu.

İktidar mevkiinde bulunmayanlar için, bastırılanlar, ezilenler, kenara itilenler, horlananlar için adalet ve ahlâkın dinlisi dinsizi olmaz. Şunu kabul edelim: daha uzun bir süre, tepemizde “onlar” bulunacak. Onlar... Hükmedebilenler... Gücü nereden aldıklarının hiçbir önemi yoktur. Silahtan, paradan, korku yaratabilme kabiliyetlerinden, şundan bundan... hiç önemi yok. Çünkü bütün bunlar sonunda zaten biraraya gelir. Sosyalistim diye iktidar olanların bıraktığı miras, Rusya’nın haşin, kaba, görmemiş, vicdansız kapitalistleri oldu. Güç, el değiştirebilen, devredilebilen bir şeydir. Dindarım diye hükmünü meşru kılanlar üç yüz- beş yüz liraya çalıştırdığı işçilerin sırtından zengin olanların sözcülüğünü yapacaklardır. Yaparlar. Aslında adalet çağrısından başka bir şey olmayan dinleri hep böyleleri eğdi büktü, bu hale getirdi.

İnsanlar ikiye ayrılır: iktidar sahipleri ve ötekiler.

Ötekiler, gerçek iktidar sahipleriyle uğraşmayı bırakıp, ama ufak ama büyük, kendi iktidar alanlarına tav olunca düzenin ömrü uzar. Ve içinde yaşadığımız düzen, her şeyden önce, hakikaten başka her şeyden önce, eşitsizliğin kutsanmasına dayalıdır. Ekonomi hakkında, toplum hayatı hakkında konuşulan, yapılan, tasarlanan her şey, birilerinin başkalarının sırtına basarak yükseleceğini baştan varsayar. “Bu zaten işçilerin iktidarı!” yalandı, “işçisine hakkını veren, Allah’tan korkan patron”, kuyruklu yalandır.

Mevzuyu yaymayayım. Bu memlekette bizim çok daha basit, çok daha ilkel meselelerimiz var. “Aşkımı istemedi” diye kadın öldürenlerin ülkesi burası. “Sevdiğine gitti” diye kızların öldürüldüğü bir yer. 2012 yılında yüzbininci araştırmayı yapıp, “Aa! Erkek çocuklarını dövüyormuşuz, onlar da ondan böyle yapıyorlarmış, hay allah!” denebilen bir yer. Devletin siyasî hesaplarla şimdiye kadar öldürdüğü insanların sayısını bilemediğimiz bir yer. Milyonlarca insanın, sorun çözme yöntemi olarak öldürmeyi onayladığı bir yer. Şehit cenazeleri planlanmış bir faşizan seferberliğe alet edilirken kimsenin çıkıp, “Çocuklarımız niye ölüyor” diye sormadığı, “Kürtleri ezelim, olay bitsin”ci taşkafaların hâlâ seçimde Meclis’e girecek kadar oy alabileceği bir yer. Ermenilere ne yapıldığını gizlemek için, elkonmuş mal-mülkün yanısıra, o büyük yalanla yaşamayı içine sindirmiş bir toplumuz. Çok hastayız. Hava kuvvetleri 34 Kürt çocuğunu bombalayarak öldürdüğünde bunun haberini vermek için devletin ağzından çıkacak lafı bekleyen basınla, iki gün sonra yılbaşı eğlencesine koşan ahaliyle, yılbaşı eğlencelerine gösterdiği tepkinin yüzde birini katliamcı devlete göstermeyen muhafazakârlarımızla, kendi katilleriyle aynı safta buluşan güya solcularımızla, hepimiz çok hastayız.

Hrant için, Roboski için hep beraber adalet aramak, umuyorum, hepimiz için çok ciddi bir tedavi başlangıcı olacaktır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums