İngiliz parlamentarizmi

  • 29.01.2016 00:00

 Normanlar, İngiltere'ye Kıta'da ortaya çıkan bir siyasi sistemi, feodalizmi getirdiler…

Kral, tımar sistemiyle destek karşılığında soylulara toprak bağışlıyordu. Feodal sistem, lordlar ile tebaası (vassallar) arasında, lordların onlara toprak ve himaye sağlayacağı, buna karşılık vassalların da askeri hizmetleriyle onlara destek vereceği sözleşmeye dayalı bir mutabakattı. Güç iki yönlüydü. Kral soylulara muhtaçtı ve tersi de geçerliydi.

Demokrasinin büyük belgelerinden biri olan Magna Carta Libertatum (Büyük Özgürlük Fermanı) feodal ve tepkisel bir belgedir. 1215'te baronlar Kral John'u bu belgeyi kabule mecbur bıraktılar. Bu belgenin en önemli yanı, kralın yetkilerini sınırlamada ve hukukun sınırları içinde kalmasını temin etmedeki etkisiydi. Kral ile soylular arasındaki bu denge, Britanya'nın Fransa'da olduğu gibi mutlakıyete kaymasını, Almanya'da olduğu gibi küçük prensliklere bölünmesini önlemiş yani Kıta'nın iki hastalığı olan despotizm ve anarşiyi engellemişti. Ayrıca Amerikan demokrasisi de, feodal hakları için ayağa kalkan, dik başlı İngiliz baronlarına çok şey borçlu.

Ferman ayrıca Kralın yasaları çiğnemesi durumunda baronlara isyan hakkı tanıyordu. Ferman, İngiliz kamu hukukunda önemli temel bir belge olacak, krallar bu belgeye uyma taahhüdünde bulunacaklardı. 1628 tarihli Petition of Rights (Haklar Dilekçesi) ve 1689 tarihli Bill of Rights (Haklar Bildirisi) Magna Carta'ya dayandırılacaktı. 1679 tarihli Habeas Corpus Act (Kişinin hukuk güvenliğiyle ilgili yasa), 1701 tarihli Act of Settlement (Tevarüs kanunu) ile birlikte bütün bu belgeler İngiliz parlamenter demokrasisinin temelini oluşturacaktı.

İngiltere'de ortaya çıkan belgelerin müşterek amacı bir yandan parlamentonun yetkilerini genişletip, monarkın bu haklara saygı duymasını sağlayacak, siyasi özgürlük ortamını genişletecek, diğer yandan hak ve özgürlükleri güvence altına alacak adımları atmaktı. Bu belgelerin ideolojileri bulunmamakta. Temel amaç yurttaşların hak ve özgürlüklerinin tüm kurumlar karşısında korunması.

İngiliz parlamentosunun tarihsel gelişimi

XVIII. yüzyılda parlamenter rejimin bütün çarkları yerine oturmuştu. İki meclisli parlamento, başbakanın otoritesi altında görev yapan kabine ve ulusal birliğin sembolü olan ancak gerçek anlamda siyasi güç sahibi olmayan Kral. Kral fizikî, taht manevî bir kişilik olarak kabul edildi.

Parlamenter rejim İngiltere'de önceden düşünülmüş bir doktrinden kaynaklanan bir rejim değil. Uygulamada karşılaşılan zorlukların üstesinden gelinmeye çalışılırken mantığa ve gerçekçiliğe dayanan bir sistem olarak doğup gelişme göstermiş durumda. Tarihsel gelişim gösteriyor ki, İngiliz Parlamentosu (çift kamaralı) önce yavaş yavaş geleneksel monarşiyi ortadan kaldırmış, onun yerine yine monarşinin çevresinde bir demokrasi kurmuş, daha sonra cumhuriyetçi bir monarşiye kavuşturmuş bulunmakta… Bu cumhuriyetçi monarşinin yeni monarkı ise  başbakan. İngiltere örneği aşağı yukarı Batı parlamentolarının gösterdikleri evrimin bir örneği. Parlamentarizmi ve çok güçlü meclisleri ortaya çıkaran gelişme, aynı zamanda bu meclislerin elinden ağırlığını alıp, bunları seçilmiş bir kişiye veren gelişmeyi de doğurmuş durumda.

Birleşik Krallık (United Kingdom), İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'yı içine alan siyasî bir kavramı ifade eder. Bu ülkeler merkez olan İngiltere'den özerklik modeliyle yönetilir. İngiltere'nin yazılı bir anayasasının olmadığı söylense de, Anayasa, örf hukukunun, tarihsel bildirilerin, kanunların ve en önemlisi oturmuş geleneklerin yüzlerce yaşındaki koleksiyonundan oluşur. Hak ve özgürlüklerin koruyucusu olan hakimlerin yüzyıllar içinde yarattıkları ortak hukuk (common law) sistemin teminatı kabul edilir… Eklektik niteliği, bu birikime esneklik kazandırır. Atıfta bulunulacak yazılı bir belge olmadığı için, hiçbir şey “anayasal değil” diye ilan edilemez. ABD Yüksek Mahkemesi, bazı yasaları anayasal olmadığı gerekçesiyle engelleyebildiği halde, İngiltere'de bu durum insan hakları açısından sorun oluşturduğundan, AİHM pek çok davada Birleşik Krallık aleyhine karar verdi. Bunun üzerine 2000 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi iç yasa olarak kabul edilerek hak ve özgürlükler güvenceye alınmaya çalışıldı. Yazılı bir anayasa yapılması ise halen bir tartışma konusu.

Birleşik Krallık'ta resmi törenlere ve yazılı metinlere bakıldığında Kral (ya da taht kadınlara açık olduğundan mevcut kraliçe) çok geniş yetkilere sahipmiş gibi görünür. Ancak kral, kabinenin üstlenmeyeceği hiçbir sorumluluğu üzerine alamaz… Kral, “hüküm sürer ama hükmetmez”. Etkin görev başbakanınkidir.

Kral, Parlamentoda ne kadar etkin?

Kral, birliğin sembolü olup siyasal işlevi siyasî-hukukî düzenin uyum içinde işleyişini kolaylaştırmaktır. İngiliz kamu hukukunda “Kralın Sorumsuzluğu” ilkesi kabul edilmiştir. “Kral kötü bir şey yapamaz” (“King can do not wrong”). Bu kuralın anlamı kralın kendi başına hareket edememesidir. Bu kabul mizahi bir yolla şöyle dillendirilir. “Kral bir bakanı öldürürse başbakan sorumludur, ama kral başbakanı öldürürse hiç kimse sorumlu tutulamaz.”

Kral, parlamentoyu ancak başbakanın isteği üzerine feshedebilir. Bakanlardan birinin değiştirilmesi yine başbakanın isteği üzerine olabilir. Kral yasaları veto yetkisini 1707'den bu yana kullanmamıştır. Ancak buna rağmen kral, iç ve dış gelişmelerden haberdar edilir. Başbakan ve kabine ile temas eder. Sonuç olarak kral, “Büyük İngiliz Ailesi”ni birleştiren sürekliliği ve birliği sağlayan bir semboldür. Görülmektedir ki;İngiliz parlamentarizmi içinde, kral tarihi kurumsal vurgusunun dışında parlamenter rejimlerdeki birleştirici, yetkileri daraltılmış, sembolik bir cumhurbaşkanı konumundadır.

Osmanlı İmparatorluğu'nda ise padişahı çevreden sınırlayacak güçlü feodal bir sınıf bulunmamaktaydı. Magna Carta'dan 593 yıl sonra gelen 1808 tarihli Sened-i İttifak cılız bir hareket olarak kaldı ve kısa bir süre sonra çöpe atıldı. İmparatorlukta Fransa'da olduğu gibi bir burjuva sınıfı da oluşmadı. Burjuvaziyi oluşturabilecek gayrimüslim kesimler de çeşitli nedenlerle bu işlevi göremediler. Padişahın gücünün karşısında onun gücünü dengeleyebilecek güçlü sınıflar oluşmadığından çok geç olarak yine gayrimüslimler üzerinden Batı'nın baskısıyla ve bürokrasinin etkisiyle padişahın gücü sınırlanmaya, hak ve özgürlükler hukuki teminat altına alınmaya çalışıldı. 1876 Kanun-i Esasisi ile kurulan parlamento kısa bir süre sonra tatil edildi, uzun bir baskı döneminden sonra 8 Ağustos 1909'da Kanun-i Esasi'de yapılan bir dizi radikal değişiklikle padişahın yetkileri azaltılarak parlamenter rejime adım atıldı. Bu çizgi sonraki anayasalarla birlikte parlamenter rejim yönünde ilerledi.

Bugün yaşanan  sorunların parlamenter sistemle bir ilgisi olmadığı gibi, sorun başkanlık sistemine geçişle de çözülecek değil. Türkiye'deki demokrasi ve hukuk eksikliği daha çok kurumlarda, siyasette ve bürokraside demokrasi ve hukuk kültürü ve geleneği bulunmayışıyla ilgili. Dengelenemez ve denetlenemez bir güçle, demokratik kültür ve geleneklere uymayan söylem, uygulama ve davranışlarla uygulayacağınız sistem ne olursa olsun otoriter bir rejime sahip olursunuz. Çoklu, katılımcı, özgürlükçü ve hukuka bağlı bir demokrasi inşa etmenin yolu başkanlık sistemine geçiş değil.

Zaman

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • basribaba
    basribaba
    28.09.2014 06:11

    ...sürüsüne gerçekten de o gün kurt gelen çoban, "kurt vaaarr!" diye bağırdığı halde köylüler ona inanmamış. Bilin bakalım neden Sn.Ural Ateşer? Ayrıca bu da Ziya Paşadan size bir kapak: "Ayinesi iştir kişinin; lâfa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde" Siz ve sizin gibi kalemlerin halleri hakikaten zavallılık...

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums