HDP’nin 6 yılı

  • 23.10.2018 00:00

 14-15 Ekim 1989 tarihlerinde Paris’te düzenlenen Kürt Konferansı'na katıldıkları için Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) üyesi 7 Kürt milletvekili, partilerinden ihraç edildiler. Bu ihraçlar üzerine, bazı SHP milletvekilleri de ihraç edilen arkadaşlarıyla dayanışmaya girerek partilerinden istifa ettiler.  Önce “Yeni Demokratik Oluşum” adı altında bir araya gelen milletvekilleri, yeni bir siyasi parti kurma çalışması başlatarak, 7 Haziran 1990’da Halkın Emek Partisi (HEP)’nin kuruluşunu gerçekleştirdiler. HEP, 14 Eylül 1993’te Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı, ama partililer siyasi yolculuklarına yeni partiler kurmak suretiyle devam ettiler.

Sıralayacak olursak; ÖZDEP, 25 Haziran 1992 kurulup, 23 Kasım 1993 kapatıldı. Demokrasi Partisi (DEP), 7 Mayıs 1993’te kurulup,16 Haziran 1994 kapatıldı. Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), 11 Mayıs 1994’te kurulup, 13 Mart 2003 kapatıldı. Demokratik Halk Partisi (DEHAP), 24 Ekim 1997’de kurulup, 19 Kasım 2005 feshedildi. ÖZGÜR PARTİ, 6 Haziran 2003’te kurulup, 26 Haziran 2007 feshedildi. Demokratik Toplum Partisi (DTP), 9 Kasım 2005’te kurulup, 11 Aralık 2009 kapatıldı. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ise, 3 Mayıs 2008 tarihinde kuruldu, 11 Temmuz 2014’te yapılan kongresinde yaptığı isim değişikliği ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) olarak faaliyetlerini sürdürürken, aynı zamanda HDP’nin kurucu bileşenleri arasında da yerini aldı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Barış ve Demokrasi Partisi, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, Yeşiller ve Sol Gelecek gibi partilerin bir araya gelmesiyle 15 Ekim 2012’de bir çatı partisi olarak kuruldu.

HDP’nin kurulurken BDP’nin aktif olarak faaliyetini de devam etti. 28 Nisan 2014 tarihinde BDP’li milletvekillerinin partilerinden istifa ederek HDP’ye üye olmalarına kadar geçen süre boyunca da adeta yedek bir parti görünümünde kaldı. HDP’nin katıldığı ilk seçim olan Mart 2014 mahalli seçimlerinde, BDP tabanından beklenen ilgiyi göremedi ve oy kaybı yaşandı.

22 Haziran 2014’te aceleyle düzenlenen olağanüstü kongrede, HDP’ye daha fazla BDP görüntüsü verilmesi amaçlanmış olmalı ki, Selahattin Demirtaş, HDP Eş Genel Başkanlığına getirildi; çok kısa bir süre sonra da partinin cumhurbaşkanı adayı ilan edildi. Diğer Eş Genel Başkan ise Figen Yüksekdağ oldu. Parti kuruluşuna ve yönetim organlarının teşkiline dair üyelerin görüşlerine pek başvurulmadığı için, seçildiler demeyip getirildiler ifadesini kullanmayı daha doğru buluyorum.

HDP, esas olarak Abdullah Öcalan’ın yıllardır gerçekleştirmeye çalıştığı bir çatı partisi projesi olarak kuruldu. O aşamada PKK/KCK dışındaki bazı Kürt politik çevreleri, bunun bir devlet projesi olduğunu da ifade ettiler. Nitekim dönemin Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve Abdullah Öcalan da bu iddiaları doğrular nitelikte açıklamalarda bulunmuşlardı. HDP’nin sadece Kürtlerden değil, Kürtler dışındaki çevrelerin de destek ve katılımını sağlayabilecek legal bir parti olması düşünülerek, radikalleşen “Kürtlerin ehlileştirilmesi” de diyebileceğimiz bir “Türkiyelileşme” süreci hedeflenmekteydi.

Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 13 oy aldı. İşte bu noktada, HDP’nin kendini yönetebilme rüştünü ispat etmesi ve etkili bir politik güç olmayı başarabilmesi için bir tercih yapması bekleniyordu. Silahlı eylemlerle arasına ciddi bir mesafe koyması ve PKK’ya silahlı mücadeleyi terk etmesi gerektiği çağrısında bulunması bekleniyordu. Silahlı bir örgütün gölgesinde kalınarak parlamento faaliyetlerine etkin olunamayacağı açıktı.

HDP’ye oy veren önemli bir seçmen çoğunluğu da böylesi umutlarla sandık başına gitmişlerdi. Ancak partinin görünürdeki yöneticilerinin,  böylesi bir stratejik hedefi benimseyecek inisiyatife sahip olup olamadıkları pek bilinmiyordu. Oysa Öcalan ve PKK/KCK, HEP-DEP süreci sonrası kurulan partilerin hiçbirine bağımsız davranabilme inisiyatifi vermedi. Nitekim PKK/KCK’nin savaşı yeniden başlatmasına, HDP yönetimi hiçbir ciddi tepki gösteremedi.

Öte yandan HDP oluşumundaki radikal-sol bileşenlere mensup temsilciler de kendi tabiatları gereği partiyi radikalleştirmeye çalışmaktaydılar. Öyle ki, “Seni başkan yaptırmayacağız!” gibi bir talihsiz sloganın yaratıcısı olduğu söylenen Sırrı Süreyya Önder, yeni anayasa görüşmeleri için, 30 Aralık 2015’ta Eş Genel Başkanlarını ziyaret etmek isteyen Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, “Kaçak çay içer gidersiniz!” cevabı vererek söz konusu randevu talebinin iptalini sağlayabildi. Netice itibariyle, çatışma sürecinde problemin çözüm tarafında olmak için pozisyon almak yerine, kendilerini problemin bir parçası haline getirdiler.

Ceza kanunlarında suç sayılmayan ama günlük hayatta yanlış bulunan davranışlar vardır. HDP’li bazı yöneticilerin kimi eylem ve sözleri suç olmasa da gerilimi tırmandırabiliyordu. Örneğin, parti Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın “Sırtımızı PYD’ye, YPG’ye yaslıyoruz…” sözleri elbette suç değildi, ama çok defa yaptığı gibi yersiz ve densizce kullanılan ifadelerdi.

Kendisini “Kürt Özgürlük Hareketi” olarak tanımlayan bir yapı, kendisi için bir statü sağlamak uğruna, devrimci halk savaşı adı verdiği ve 10 ay süren hendek savaşlarını başlattı. Binlerce insan hayatını kaybetti. Başta tarihsel ve kültürel mirasları olan kentleri olmak üzere, sahip oldukları pek çok değerleri geriye dönüşü mümkün olmayan bir şekilde yok edilen Kürtler, siyasi olarak da hiçbir şey kazanamadı. Kazanılmış birçok demokratik mevzi kaybedildi.

HDP, demokratik siyaset alanını değerlendirebilecek bir yapı değildi. Böylesi bir durumda kendisinden önleyici bir inisiyatif alması beklenen HDP hiçbir şey yapamadı. Kandil ve Öcalan vesayetinden kurtulmak yerine, onlardan gelen taleplere uymayı tercih etti. Halbuki, sivil ve legal siyaset, her şeyden önce demokratik siyasete inanmayı, bağımsızlığı ve inisiyatif sahibi olmayı gerektirirdi.

Geçtiğimiz günlerde HDP’nin 6’ncı kuruluş yıldönümü ile yayınlanan bir video filminde Selahattin Demirtaş’a yer verilmemesi nedeniyle, HDP içerisinde ve Demirtaş’a sempati duyan birçok insanda tepkiler ortaya çıktı. Demirtaş gibi bir liderin öyle kolay kolay üzerinin çizilemeyeceği türünden eleştiriler yapıldı.

Demirtaş’ın tutuklu olarak yargılanmasını onaylamak mümkün değil elbette. Ne var ki, bir insanın çok ciddi bir haksızlığa uğramış olması ve de halen bu haksızlıktan dolayı mağduriyetinin sürüyor olması, nezaket içerisinde kalmak suretiyle kendisine yönelik eleştirilerden muaf tutulmasına gerekçe teşkil etmez. Bu vesileyle, Demirtaş’ın ve HDP’nin 2014-15 sonrasındaki bazı söz ve davranışları hakkındaki bazı eleştirilerimize, bugünkü yazıda yer kalmadı. Gelecek yazılarımızda kaldığımız yerden devam edeceğiz.

İyi haftalar dilerim.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums