Milliyetçilik barışın önünde engel

  • 20.02.2013 00:00

 Bilindiği gibi BDP’li Kürt Milletvekilleri "varlıklarını Türk varlığına armağan eden" bir kesim tarafından saldırıya uğradı. “Benim ülkem” fikrini ve inancını kalbinin derinliklerinde hissedenler, İsmet İnönü’nün ifadesiyle aldıkları milli terbiye ile kendi ırkını diğerlerinden üstün görenler, kendilerini yaratıcının sevgili biricik kulu sayanlar tarafından taşlandılar ve nefretle karşılandılar. Çünkü milliyetçilik nefreti besleyen ve büyüten bir duygudur. Ve ulus devletlerle birlikte eğitim aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Örneğin bizde CHP 1931 yılında eğitim programına; kuvvetli cumhuriyetçi ve kuvvetli milliyetçi yetiştirmek tahsilin her derecesi için mecburidir yazdırmıştır. Dönemin Maarif Vekâleti ise “Dünyada anamızdan da canımızdan da çok sevdiğimiz iki şey vardır; Türk yurdu ve Türk milleti” yazdırıyordu programlara. Aynı programlarda ve ders kitaplarında gerektiğinde genel çıkarlar için bireysel çıkarların memnuniyetle feda edilmesinin bir meziyet olduğu aktarılıyordu. Tarih kitaplarında ise “Doğu Anadolu Kürtsüz bir biçimde dile getiriliyor ve asılları en saf Türklük kökünden geldiği halde asırlardan beri hariçten giren siyasi tahrikler ve saltanat iradesinin fena siyasetleri yüzünden bir kısmı kendilerini Türklükten ayrı saymaya başlamış olan şark vilayetleri Türkleri arasında türlü menfi politika telkinleri yürütülüyordu. Okullarda; öz Türklerin kuvai milliye hareketine destek veren, yeni Türk devletine inanan, vatan ve milletin kurtuluşu için her türlü fedakârlığı yapan insanlar olduğu öz olmayan Türklerin ise; halifelik ve saltanat yanlısı, padişah ve onun hükümetinin yönlendirmesiyle milli mücadeleyi engellemeye çalışan” ötekiler olduğu vurgulanıyordu.

Türk gençliğinin gerekirse vatanı uğruna canlarını seve seve vermeleri gerektiği de ders kitaplarında işleniyordu. “Vatan sevgisi doğal olarak, vatan için fedakârlığı hatta ölümü bile seve seve göze almayı gerektirmektedir.Doğru sözlü, temiz yürekli, vatan için kahraman ve fedakâr çalışkan ve bilgili olmaya çalışınız. Ancak bu ahlakla ve vatan için canınızı feda etmek ülküsü ile birbirinizi severek Türk adını göklerde tutabilirsiniz” diyordu ders kitapları..Daha düne kadar askerlerin girdiği Milli Güvenlik derslerinde ise milliyetçi olmayan rejim düşmanı olarak gösteriliyordu. Kitaba göre herkes milliyetçi olmak zorundaydı. Çünkü iç düşmanlarımızı ancak milliyetçi duygularla yok edebilirdik.  Sinop’ta görüldüğü gibi! Türklük bilincinin ve Türk inkılâbının genç nesillere benimsetilmesi düşüncesinin parti ve eğitim programlarında yer ettiği bir ülkede insanların içinde militan bir ruh gelişmesi doğal sonuçtur. Bu  durumda insanlar diğerlerine karşı iflah olmaz bir nefretin de sahibi oldular..Bu yüzden Kürt,Alevi, Başörtülü,Ermeni,Ateist vs birer düşman olarak yer ediyor zihinlerinde..İşte bu yüzdendir ki bir  taraftan  eğitim sisteminin milliyetçi anlayıştan arınıp özgürlükçü ve çoğulcu bir anlayışa evirilmesini istememin bir nedeni de budur.Çünkü milliyetçilik fikrinin eğitim aracılıyla kuşaktan kuşağa aktarıldığı bir ülkede Kürt sorununu,Alevi sorunu ve Ermeni sorunu bu şekilde asla çözemeyiz.

Yıllardır aldığımız bu türden bir  Türklük terbiyesi ile de  tarihi boyunca sürekli sevaplarının kaydedildiği bir ülkenin insanları  saydık kendimizi..Aynı zamanda hataların kaydedilmediği, büyüklüğümüze yediremediğimizden dolayı da hatalarla yüzleşilmediği bir toprak parçası üzerinde tertemiz bir hayat yaşamakta olduğumuza inandık. Hata yapmak bir Türk’e yedirilemedi bu ülkede..Bu yüzden bu toprak parçası üzerinde hatasını kabul eden ve onu itiraf ederek telafi etme erdemini gösteren bir devlet büyüğüne rastlamak neredeyse imkansız gibidir.Çünkü Allah’ın has kullarıydı onlar.Masum,hatasız,yanlış yapmayan kutsal,dokunulmaz,hikmetinden sual olunmaz varlıklardı.Türk’lerin at sırtından başlattığı bu kutsal yolculukta hep yol gösterici oldular.Öyle ki Türk milletini yönetenler neredeyse birer melekti..Melekler tarafından yönetildiğini sanıyordu Türk milleti de..Türklerin insanlık tarihinden bu yana işlediği sevapları ve günahları bir teraziye koyma imkânımız olsaydı eğer muhakkak terazinin ağır basan sağ tarafı bizlerin olurdu.Şimdi gelin bu duygu ve inançla yoğrulmuş insanlardan diğerlerinin de kıymetli ve değerli olduğuna dair bir duygu elde edin. Milliyetçilik fikrinin her şeyin üstünde tutulduğu bir yerde insanların diğerlerine görecek gözü olmaz.  Ancak Sayın Tayyip Erdoğan’ın BDP’li Kürt milletvekillerini savunması ve bu minvalde milliyetçiliğin her türlüsüne karşı çıkması kuşkusuz çok önemli. Artık milliyetçi fikirlerden arınmak zorundayız. Milliyetçilik bir hastalıktır ve barışın önünde ciddi bir engeldir. Bunu da ne yazık ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun ifadelerinde gördük. Çünkü yazımın başında da ifada ettiğim malum eğitim programlarına ve ders kitaplarına kuvvetli milliyetçiliği vurgu yapan bilgileri yazdıran parti CHP’dir. Ve CHP bununla yüzleşmediği sürece bir Türkiye partisi olmayacaktır.MHP’yi mevzubahis bile etmiyorum..

Her şeye rağmen AK Parti’nin ve özgürlükçü kesimin(Türk, Kürt, Alevi, Liberal fark etmez) gayretleriyle Türkiye son yıllarda ciddi bir “barış” imkânı yakaladı. Şüphesiz barış; kandan, nefretten ve faşizmden beslenenler için ürkütücü bir kavramdır. Bir o kadar da gereksizdir. Çünkü hatadan münezzeh bir ırk için barışa da gerek yoktur. Barış ancak özgürlükçü, sağduyulu insanların Türküyle Kürdüyle birlikte yaşama arzusu güdenlerin işidir. Ve çok şükür buna müsait bir imkân yakaladık. Bu iki kesimin mücadelesi Türkiye’nin kaderini belirleyecektir. Kalıplaşmış kavramların, korkuların ve vehimlerin ötesinde duru bir zihinle insanlığımızı ön plana çıkartarak kendi aramızda özgürleşmeyi, barışı, huzuru, hukuku ve adaleti sağlamanın yol ve yöntemlerini aramak durumundayız. Herkes elini vicdanına koyarak meselelere önce insani açıdan yaklaşmak durumundadır. Bu bakımdan insan hak ve özgürlüklerini sahip çıkmak demek bir bakıma toprağına, yurduna ve insanına da sahip çıkmak demek değil midir?

Bir Türk olarak bugüne kadar Kürt halkının doğuştan sahip olduğu değerleri aşağılayan, yok sayan, inkâr eden bir anlayışın yerine bu insanların sahip oldukları değerleri benimseyen, haklarına saygı duyan ve sahiplenen bir anlayışın öncelikle biz Türklerde yer etmesi gerektiğini tekrar vurguluyorum. Bu karmaşık ve çözümü de bir hayli güç sorun karşısında bize düşen sorumluluk bu olmalıdır. Tekrar tekrar eski defterleri açmanın bir manası yok. Herkes elini vicdanına koymalı. Türk=İnsan demek değildir. Hiçbir ideolojinin esiri olmadan ve kimsenin yol göstericiliğine kanmadan özgür, çok kültürlülük temelinde ve önce insan diyerek barışa sahip çıkmalıyız. Yeni anayasa ve barış sürecinde ve üst kimlik tartışmaların yaşandığı bir dönemde vahim hadiselerle karşılaşabiliriz. Provokatörler bu süreçte boş durmayacaktır.. Örneğin daha yeni İstanbul Sultanbeyli’de Atatürk heykeline baltalı saldırılı yapılmış. Milliyetçi, ulusalcı zihniyetlerin sahnede yer alacağı çetin bir dönemden geçiyoruz...Türküyle Kürdüyle bu ülkede özgürce yaşayabilmenin yolu çetin.Ancak bunu aşabilecek durumdayız.Ben umutluyum.. Bu arada BDP’li Kürt milletvekillerine geçmiş olsun diyorum..

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums