Toprağın üstünü savunmak, hayatı savunmaktır

  • 13.11.2014 00:00

 “Toprağın üstünün altından daha değerli olduğunu öğrenemediler…” James Cameron’un 2009 yılında gösterime giren ve çok ses getiren filmi Avatar’ın felsefesini oluşturuyordu bu söz. Filmde, dünyanın iliğini kemiğini sömüren küresel güçler, gözünü Pandora gezegenindeki çok değerli bir madene dikmiştir. Amerikalı bir şirket, bu cevherin ticaretini yapmak üzere Pandora’daki çalışmalarına başlar. Filme göre, emperyalist insan güçleri, Navileri kandıramayınca; B planını; yani Navileri yok etmeyi devreye sokar ve yüksek teknoloji ürünü silahlarıyla Naviler’in yerleşim alanını yerle bir eder. Naviler, bu istilacı güçlere karşı gezegendeki bütün canlıları yanlarına alarak ölüm kalım savaşına girer ve kazanırlar. İstilacılar yenilerek geri dönerken geriye savaştan ağır tahrip olan gezegenle, o gezegeni eski haline döndürecek Naviler kalır…

Özellikle HES’lerle birlikte ortaya çıkan ve sonrasında maden sahalarına sıçrayan mücadeleyi bu filme benzetiyorum çokça. Önce köylülere rüşvet verdiler, işsiz gençler işe alındı. Hatta işe gelmeyin denildi. Bu rüşveti kabul etmeyen köylülerle, kabul edenler birbirine düşürüldü önce. Sonra, ellerinden alınanın sadece dereler olmadığını, hayatlarının alındığını gördü köylüler. Dozerlerin, iş makinelerinin önüne dikildiler hep birlikte. Hukuk mücadeleleri başladı. Köylüler direndikçe bu kez şiddet devreye girdi. Pandora da olduğu gibi. Davalar kazanıldığında iş işten geçmiş, HES’ler derelerin önüne set olmuştu çoktan. Çocukluğumun geçtiği Rize’de HES’lerin yapıldığı derelerde artık hiçbir şey eskisi gibi değil. HES’ler sadece derelerin önüne set çekmedi, doğal hayatı değiştirdi. Bu uğurda patlatılan dinamitler dağlardaki yer altı sularını başka yerlere kaydırdı. Yüzlerce yıl toprağın içinden, kayalardan çıkan pınarlar akmıyor artık. Karadeniz’de köylüler yaşadıkları yere sahip çıkmayı ve savunmayı HES’lerle öğrendi. Birçok yerde de başarılı olup derelerinin önüne set çekilmesini önlediler. Sadece öğrenmekle kalmadılar, bütün ülkeye öğrettiler.

Dün Karadeniz’de bugün Soma’da yarın başka bir yerde… İnsanın hırsları bitmiyor ki bir türlü. Yırca Köylüleri aylarca haykırdı “Dedelerimizden kalan zeytin ağaçlarını kesecekler” diye. Nöbet tuttular, zeytin ağaçlarının altında. Termik santrali yapacak şirket önce köylüleri ikna etmeye çalıştı. Rüşvetler verildi “Gençleri iş sahibi yapacağız”denilerek. Direniş sürünce işe ihtiyacı olan gençleri “Güvenlikçi” adı altında işe alarak köylülerin karşısına diktiler. O gençler kendi sınıfından olan köylüleri darp etti, ellerine kelepçeler vurdu. Nobranlık yaptı acımadan. Ve o nobranlıktan payını uğruna mücadele edilen zeytin ağaçları aldı. Bir gecede altı bin zeytin ağacı katledildi.

Danıştay’ın “santralin yapımında kamu yararı yoktur” kararı geldiğinde iş işten geçmiş, zeytin ağaçları kök saldığı topraklardan sökülüp atılmıştı çoktan. Ve suçlu bulundu hemen. Güvenlikçiler… Santral yapmak için tuttuğu güvenlikçileri köylülerin karşısına diken Kolin Şirketi, ilk iş olarak işe aldığı adamları attı. “Bakın biz yapmadık, bunlar yaptı” demeye getirecekler herhalde. Kullan at taktiği ile tepkiyi azaltacaklarını sanıyorlar. Bu pis işler için başka bir yerde 100 tane adam bulmak çocuk oyuncağı onlar için.

Siyanür varsa fındık mındık yok

Soma, Yırca Köyü’nde bunlar yaşanırken bir başka yerde fındık bahçelerinde nöbet tutuyor köylüler. Aylardır seslerini duyurmaya çalışıyorlar, “fındık yoksa biz ölürüz”diyerek. Fatsa’nın Yukarı Bahçeler Mahallesi Engiz mevkiinde Altıntepe Şirketi’nin, altın çıkartmak üzere çalışma başlatması üzerine direnişe geçti köylüler. Şirket maden sahası açmak için 100 dönümlük arazide daha şimdiden binlerce ağacı kesti. Buna karşı durmak, toprağını, havasını zehirleyecek insanları kovmak için maden sahasının kapısında nöbet tutuyorlar. Şirket gidene kadar ayrılmayacaklar oradan.

Seslerini duyurmak için geçen Pazar günü İstanbul Galatasaray Meydanı’ndaydılar. Kalabalık değildiler belki ama bu direnişi gösterecek haklılıkları ve yürekleri vardı. “Fatsa-Ünye halkı siyanüre direniyor” yazılı pankartla eylem yapan köylüler attıkları “Fatsa’nın fikri siyanüre direnmek”, “Siyanür varsa fındık mındık yok”, “Köyüme, suyuma, ormanıma dokunma”, “Fatsa’da maden istemiyoruz” sloganlarıyla davalarına destek istediler. Hekimoğlu türküsü söylendi meydanda hep bir ağızdan. Hekimoğlu’nun torunlarının pes etmeye niyeti yok biline.

Bütün bu olup bitenlere baktığımda toprağın altını isteyenlerle üstüne sahip çıkanların mücadelesinde kazanan o hayata sahiplenenler olacak. Bu da yaşama olan umudumu artırıyor çokça. Evet, madenler önemli, onu işlemek ekonomiye kazandırmak da çok önemli. Ama bunu yaparken yaşadığın yere çevreye kör kalmamak daha önemli. Orada yüzlerce yıl yaşayan, toprağı ekip ürün alan insanları yok saymadan, mağdur etmeden yapabilmeli. Aksi halde toprağın altı ne ki, eninde sonunda gideceğimiz yer… Bunun için de iki metre kare yer yeter de artar bile.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums