Futbolumuzun ‘marka’ halleri

  • 19.09.2014 00:00

 Metin Oktay’ı, Lefter’i, Pele’yi, Quesibo ya da Macar Puşkas’ı top oynarken göremedim ama çok güzel adamlar gördüm yeşil sahalarda bana futbolu sevdiren. Formasının yakasını yukarı kaldırarak alemin delikanlısı gibi Manchester’de oynayan yedi numaralı Eric Cantona’yı izleyip de futbolu sevmemek mümkün mü? O Cantona ki kendisine küfreden rakip taraftara uçarak tekme atarken bile tribünlerden alkış alan ender futbolculardan biriydi. Manchster’a Cantona’dan sonra Beckham ve Ronaldo gibi günümüz futbolunun en önemli yedi numaraları gelse de tribünler Cantona’yı aradı hep. Cantona gibi özel adamlar sevdirdi dünyaya futbolu. Marco Van Basten, Boniek, Gascoine, Braitner, Litbarski gibi futbolcular da özel adamlarımdı benim.

Evvel zaman içinde top gidip gelirken yeşil sahalarda Zidane’i gördü gözlerim. Ve onun bir dünya kupası finalinde kendisine küfreden Matterazi’ye kafa atıp çıkarken futbola vedasını… Bir dünya kupasına malolsa da başta Fransızlar olmak üzere kimse kızmadı bu futbol sanatçısına. Herkes biliyordu ki Zidane haklıydı…

Ve bütün bunların içinde bir adam vardı bütün dünyayı kendisine hayran bırakan. Maradona’ydı adı. İngiltere’ye elle gol attığında kimse kızmadı ona. O golden kısa bir süre sonra neredeyse bütün İngiliz takımını çalımlayarak attığı gol onu “Tanrının eli” katına çıkarmaya yetti de arttı bile. 2014 Dünya Kupası finalinde Almanların dışında hemen hemen bütün dünyanın Arjantin’i desteklemesinin nedenidir Maradona. Futbol bir sanatsa o bu sanatın şahikasını icra edip gitti sahalardan…

Dünyadan böyle futbolcular geçerken, Türkiye’de de özel adamlar top koşturdu sahalarımızda. Şenol Güneşler, Necmiler, Takoz Recepler, Sergen, Rıdvan, Hakan Şükür, Fatih Tekke, Bülent Korkmaz, Oğuz, Aykut ve Metin, Ali, Feyyaz gibi adamlar sevdirdiler yeni doğanlara futbolu. Hagi ve Aleks’e özel bir yer ayırmak gerek bu sevgide… Onların başarıları üzerinde kuruldu günümüz futbolunun değeri. Kısa bir yazıda pek çok ismi yazamasam da futbol emekçilerinin sahada döktüğü ter takımlara taraftar olarak yansıdı.

Günümüzde futbol artık sadece futbol değil. Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri. Mahallenin delikanlı abilerinin topun peşinden koşturmasından çok daha büyük anlam ifade ediyor. Futbolda romantizmden gerçekçiliğe doğru hızlı bir geçiş yaparken, Şenol Güneş’in yaptığı harika tespitin hakkını verelim. “Futbolu eskiden fakirler oynar, zenginler seyrederdi. Şimdi zenginler oynuyor, fakirler seyrediyor.”

Endüstrileşen futbolla birlikte futbolu yönetenlerin ağzından düşmeyen bir kavrama takıldım ben. “Türk futbolunun marka değeri.” İki cümlelerinden biri bu oldu artık. “Aman futbolumuzun marka değerine zarar vermeyelim” derken neredeyse futbol elden gitti. Futbol elden gittikçe insanı yeşil sahalardan soğutacak gariplikler çoğalmaya başladı. Bir takımın başkanı bir sezon önce şampiyon olan takımının hocasını kovarken; takımı kendisinin şampiyon yaptığını ima etti. Daha da ileri giderek takımının diğer şampiyonluklarını yaşayan hocaları da bir kalemde sildi. Silebildi. Bize de uzaktan hayretler içinde bakmak düştü.

Başkanı böyle konuşurken takımın en önemli oyuncularından biri olan kaleci Volkan Demirel, Melo için “Belediye sokak köpeklerini zehirlesin. Yoksa bana kalacak bu iş…”demesi günümüz futbolunun “marka değeri” içinde yerini aldı. Kendi türüne karşı işlediği insanlık suçunu bir kenara koyup, “Volkan sokakları anlamlı kılan köpeklerden ne istiyor” derken karşı atak Melo’dan geldi. O da el yükseltme adına Fenerbahçe Kulübü Başkanı hakkında hakaret içeren bir tivit atarak futbolun marka değerine katkıda bulundu. Bu olay üzerine bir anda “Melo’nun askerleri” türedi. Volkan, karşı kıyıda şube açarak asker alımlarını hızlandırdı. Kim daha çok asker toplarsa artık…

Bunlar olurken sessiz sedasız lig başladı. O kadar sessizdi ki tribünlere seyirci çağırmak için federasyon davullu zurnalı tellak tutarak mahalle aralarında dolaştırdı. Bu bir fayda etmemiş olacak ki tribünler yine boş kaldı. Futbolu yönetenler ise bu duruma “Futbolun marka değerini o kadar yükselttik, nankör seyirci yine maça gelmedi…” diyerek tepki gösterdi. Sahada futbol, tribünde seyirci olmayınca elde bir tek “marka değeri” kaldı. Bu arada marka değeri bizim yüzde birimiz etmeyen İzlanda ile eleme maçı oynadık. Futbolcularının tamamı bir Arda’nın marka değeri etmeyen İzlanda’ya 3-0 yenilmekten kurtulamadık.

İşte burada film koptu, futbolu yönetenlerin bize, “Türk futbolunun marka değeri” diye yutturmaya çalıştıkları şeyin telmaşa saatleri hakiki İsviçre saati diye satmaya kalkışan sokak satıcılarından farkı olmadığını düşünmeye başladım.

Marka değerini şöyle dağıtsak diyorum: Marka kısmını yöneticiler alsa, futbol da bize kalsa… Futbolu yönetenlerin hepsini toplasan bir Aleks etmez zaten. Futbol dilenenler kâra bile geçer üstelik…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums