KÜRTÇE BİLİNMEYEN BİR DİL Mİ !..

  • 15.11.2010 00:00

 

                      

 

KCK davası duruşmalarında, anadilde savunma yapmak isteyen Kürt siyasetçilerin bu talebine karşı, Diyarbakır 6.Ağır Ceza Mahkemesi Kürtçe için önce ‘’Bilinmeyen dil’’ tespitinde bulunmuş.

 

Davanın görüldüğü diğer gün, sanıkların Kürtçe savunma yapmakta ısrar etmeleri üzerine Mahkeme Heyeti, ‘’Kürtçe olduğu iddia edilen dil’’ tespitini kayıtlara düşmüş.

 

Peki, Kürtçe bilinmeyen bir dil mi gerçekten…

Ya da, Diyarbakır 6.Ağır Ceza Mahkemesi Kürtçe diye bir dilden habersiz mi…

 

Bir an için Mahkeme Heyeti’nin ( muhtemelen içinde bir Kürt üye de vardır ) tamamının Türkoğlu Türk olduğunu, daha önce hiç Kürt görmediklerini, dolayısıyla anadili Kürtçe olan biriyle hiç tanışmadıklarını varsayalım.

 

Mahkeme Heyeti’nin saygıdeğer üyelerinin, anne ya da babalarının şark memuriyetlerinden ötürü, Anadolu’nun biraz doğusunda kalan yerlerinde çalışmadıklarını ve çocukluklarının farklı dilde konuşan bir halkın arasında geçmediğini, dolayısıyla, ilk gençlik anılarının hep‘’ beyaz ve Türk tadında’’ hatırlandığını düşünelim.

 

Sayın Heyet üyelerinin, Hukuk Fakültesi yıllarında yanıbaşlarında oturan karayağız gençlerin ve zılgıt atan esmer tenli kızların, ‘ doğu vilayetleri’ nden gelenler olduğunu fark edemediklerini; kendi aralarında konuştukları dilin de Balkanlar, Yakındoğu ya da Türk kökenli Asya’lıların dili olduğunu zannettiklerini varsayarak, saçmalıklar diyarına doğru uçalım.

 

Hâkimlik görevini icra eden değerli mahkeme üyelerimizin, görev yaptıkları yer olan Diyarbakır’ın aslında bir Kürt vilayeti değil de, karlı dağlarda ‘kart’ yaparken ayaklarından ‘kurt’ sesi çıkaran ‘Dağ Türkleri’nin şehri olduğunu düşündüklerini; şu ya da bu nedenle mahkemeye düşen genellikle kadın ve genellikle yaşlı olanların dertlerini anlatmaya çalıştıkları dilin de yerel bir dil olduğunu tahmin ettiklerini, büyük Türk ülkücüsü Ziya Gökalp Sokağı’ndaki  komşularının; manavın, bakkalın ve dolmuş şoförünün, mahallî şiveyle konuşan öz be öz Türkler olduğuna inandıklarını düşünelim.

 

Mahkeme üyelerinin, hukuk adamı kimliğinden ödün vermeyen, yargının siyasallaşmasına yürekten karşı olan, dolayısıyla siyasete ve siyasi figürlere hep uzak olan kişiler olduklarını düşünerek, son yirmi yılın siyasetçileri tarafından ortaya atılan, ‘Kürt realitesi’, ’Bask Modeli’, ‘Açılım’ gibi siyasi terminolojiden, bu ülkede Kürt denilen bir şeyin var olduğuna dönük bir emare çıkartamadıklarını kabul edelim.

 

Pek kıymetli hâkimlerimizin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütün diplomatik hünerlerini kullanarak kapattırmaya çalıştığı Roj TV’yi izlemedikleri için, yayın dilinin Kürtçe olduğunu bilemeyeceklerini öngörelim. Neredeyse her gün izletilen ‘Tek Türkiye’, ’Güneydoğu’dan öyküler’, ’Sakarya Fırat’, ’Kurtlar Vadisi’ gibi dizilerde, kırık Türkçe ile konuşan kötü niyetlilerin aslında Kürt olduklarını ve hemen hemen tümünde kullanılan arka fon müziğinin Kürtçe olduğunu fark edemediklerini de…

 

Düşünelim…Mahkeme Büyük Heyetimiz,T.C Başbakanı’nın büyük tantanalarla açılışını yaptığı TRT-6 (te re te şeş) kanalının Kürtçe değil de, ‘mahalli bir dil’de yayın yapan kanal olduğunu; Erdoğan’ın kanalın açılışını yaparken söylediği ‘TRT-6 bi xêr be (hayırlı olsun) sözünün, Başbakan’ın imam-hatip ya da eşinin Arap kökenli olmasından dolayı kullanabildiği bir söz olduğunu düşünmüş olabilir.

 

Kıymetli hukuk insanlarımız, Güney-doğu komşumuz olan Kuzey Irak Devleti, ya da gerçek adıyla ‘Irak Kürt Federe Cumhuriyeti’nin künyesini okuyup, resmi dillerinin Kürtçe olduğunu gördüklerinde, aslında Kürtçe diye bir devlet dili olduğunu fark etmekle beraber, bunun Irak’ın toprak bütünlüğüne saygısızlık olacağını düşünerek o bölge dilinin de Arapça’dan bozma bir dil olduğunu ileri sürebilir.

 

En nihayet, sevgili yurdumun Yüce Mahkeme Heyeti, bir hukuk birimi olarak, ‘’Vatandaşların diliyle, diniyle, töresiyle ilgilenmem. Ben hukuka uygun mu değil mi ona bakarım. Kargadan başka kuş, Türkçeden başka dil tanımam’’ diyebilir pekâla.

 

Fakat… Gündelik hayatın olağan akışı bizim hâkimlerimizin dediği yönde akmaz. Tüm demokratik ülkelerde, savunma hakkının kutsallığı ve onun anadilde yapılabilirliği vazgeçilmezdir. Diyarbakır 6.Ağır Ceza Mahkemesi sayın heyetinin bunu böyle kabul etmesi, hukuka uygunluk ekseni üzerinden meşruluğunun sorgulanmasını da ortadan kaldırır. Lozan’da tanımlanmış ve defalarca kullanılmış olan bir hakkı gasp etmeye dönük bir adlî çaba; sadece hukukçuların Kürtçe cehaletiyle değil, tersine, bir devletçi-egemen politikanın mahkemelere tezahürü olarak açıklanabilir ancak.

 

Aksi halde, Kürtçe savunma yapmanın propaganda olacağını ileri süren Cumhurbaşkanı Gül’ün açıklamaları, mahkemeye yön vermekten başka ne ile izah edilebilir…  

 

 

 

 

 

    

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • İbrahim karataş
    İbrahim karataş
    1.02.2014 23:10

    Harika bir yazı kaleminize sağlık

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums