- 10.10.2010 00:00
‘’ Evet niye görüşmeyelim… BDP’ de mecliste grubu bulunan bir siyasi partidir. Biz Türkiye’de demokrasinin önünü açan bir partiyiz, yani AKP bir şeyler yapacak CHP’ de buna karşı çıkacak, böyle bir şey yok artık. Biz yeni anayasa için seçimi beklemeden çalışmaya hazırız.’’ diyor CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu. CHP bugüne kadar değişimden yana rol üstlenmedi. Ulus-devlet çizgisiyle değişimin karşısında durdu. MHP ile aynı zeminde bulunmayı toplumsal olaylar karşısında benzer tepkiler vermeyi tercih etti. Askeri vesayetçi siyasete yakın göründü. Değişim ve demokratikleşme konularında olduğu gibi kürt sorununda da statükoyu savundu, direndi. Baykal operasyonu ile değişime dönük belli sinyaller verse de, referandum sürecinde de görüldüğü gibi statükocu/ devletçi görünümünü korudu. Argüman olarak da yeni bir şey üretmedi ve anayasa değişikliğini besleyen, bu konuda sorumluluk alan tutumlardan kaçındı. Kılıçdaroğlu ile CHP, demokratikleşme ve kürt sorununun demokratik çözümüne duyarlı bir parti haline gelecek miydi. Bu Kürtler ve kürt sorunu açısından da önemliydi. O zaman geldi mi tam emin değiliz. Ancak ortaya çıkan sonuçlardan ve yapılan açıklamalardan hareketle kimi şeyler söylenebilir. Kılıçdaroğlu, referandum sürecinde statükoyu savunan bir diğer ifadeyle Baykal’ ın yerini doldurmaya çalışan bir politika izledi. Referandum sonuçlarıyla bu politika iflas etti. CHP-MHP bloğu çöktü. Toplumsal eğilim değişimden yana olunca ulus-devletçi güçler güç kaybetti. Bu da siyasal olarak oturdukları zemini zayıflattı. Sonuçlar MHP kadar CHP’ yi de tedirgin etti ve yeni arayışlara zorladı… Kılıçdaroğlu’nun referandum sonrası açıklamaları ‘’bundan böyle AKP nin her dediğine karşı çıkmayacağız, olumlu gördüklerimizi destekleyeceğiz ‘’ yönlü vurguları…Kürt raporu hazırlıkları, yeni anayasa çalışmalarını destekler ifadeler kullanmaları…’’12 eylül’ ün tüm izlerini ortadan kaldıracak adımlara varız ‘’ deyişleri’’…’’yüzde 10 barajını indirin, vatandaşın oyundan niye korkuyorsunuz’’ açıklamaları…Avrupa gezileri ve yaptıkları görüşmeler v.s… Eğer samimiyseler, tüm bunlar CHP’nin eski konumundan çıkarak çözüme yatkın, AKP’ye alternatif, görece daha demokratik bir çizgiye kaymakta olduğu görüntüsü veriyor… Doğrusu CHP, sürecin karakterine uygun, toplumsal ihtiyaçlara yanıt verir bir demokratikleşme projesi geliştirebilirse, hem AKP’nin bir türlü toplumsallaşamayan ‘’kendine demokrat’’ anlayışına karşı bir blok oluşturabilir, hem de kürt sorunu dahil, toplumsal sorunların çözümü konusunda kendini alternatifsizleştirebilir. Hatta AKP’yi hem çözüme zorlayacak hem de cesaretlendirecek bir siyasal yaklaşıma evirebilir. Bundan sonra da Kılıçdaroğlu ve CHP’den daha ileri ifadeler, demokratikleşmeye daha açık vurgu yapan sözler duyabiliriz. CHP, siyasal anlayış olarak Ergenekon’la olan göbek bağını kestikçe, vesayetçi anlayıştan kurtuldukça daha doğru politikalar üretebilir. Eğer bu bir aşama ise, CHP’nin buraya nasıl geldiği haklı olarak sorulabilir; Birincisi, CHP, demokratikleşmenin hükümet değil bir devlet projesi olduğunu fark etti. İkincisi, toplumdaki değişim eğilimini gördü. Üçüncüsü ve en önemlisi, siyasal dayanakları zayıfladı; Bugüne kadar CHP’yi ayakta tutan olgulardan biri olan asker ve askerin siyaset üzerindeki etkisi zayıfladı. Aynı biçimde yüksek yargı da yara aldı ve böylece CHP, önemli iki destekten büyük ölçüde yoksun kaldı. Vesayetçi yapısı kendisini toplumsal dinamiklerden ve sorunlardan uzaklaştırınca giderek oturduğu halk tabanına da yabancılaştı. Bu durumda da CHP’nin yapabileceği iki şey olacaktı. Ya bu durumu kabullenerek klasik çizgisinde ısrar ederek marjinal bir partiye dönüşecek ya da kendini yenileyerek dağılmayı önleyecekti. İşte bu aşamada CHP, yeni anayasayı ertelemek isteyen AKP’ye karşı türban sorunuyla birlikte, milletvekili dokunulmazlıkların kaldırılması ve seçim barajlarının düşmesi ile ilgili düzenlemeleri birlikte ele almak gerektiğini ileri sürerek Başbakanı samimiyet testine sokmayı başardı. Kaderin zikzaklı çizgisi bu ya, yeni anayasa çabası, CHP’yi AKP ile kardeş kanının durması ve barışın sonsuza kadar temini için nihayet bir araya getirecek gibi. Barışı kuranların Tanrı’nın sevgili kulları olduklarını hatırladılar galiba…
Yorum Yap