- 10.09.2013 00:00
Prof. Süleyman Yaşar 6 Eylül tarihli yazısında (Sabah), “İktisat tarihi yazanlar Ermeni tehcirinden hiç bahsetmez”, diyor ve iktisatçıların niçin bu konu ile uğraşmadıklarını soruyor.
Yaşar, sorusuna cevap vermemiş. Sadece Başbakan aleyhine “diktatör olduğu” biçiminde yürütülen kampanya ile bu Ermeni malları arasında bir bağ kurmuş. Yaşar’a göre, Başbakan’a diktatör diye saldırılmasının önemli nedeni, onun azınlık vakıflarına ait malları geri vermeye başlaması. Beyaz Türkler sıranın kendi el koydukları mallara geleceğinden korkuyorlar. Saldırılarının nedeni bu.
Engin Ardıç 7 Eylül’de bu iddiayı destekler mahiyette bir yazı yazdı (Sabah). Ardıç’a göre de, Ermeni meselesinin kökü paradır ve iktidar dâhil herkes, Ermenilerin tazminat istemelerinden korkmaktadır. Ardıç AKP’nin, “İttihatçıların yedikleri herzelere” sahip çıkmasını da bu nedene bağlıyor.
Her iki yazar da, hemen hemen kimsenin yazmaya cesaret edemediği “hassas” bir konuya değinip, son derece önemli tespitlerde bulunmuşlar. Söylenenlere bazı ufak ekler yapmak istiyorum.
Birincisi, konu hakkında susanlar bir tek iktisatçılar değil, onlar dışında da geniş bir entelektüel kesim var. Bu nedenle listeyi genişletmekte fayda var.
İdris Küçükömer örneğini çok sık ve severek veririm. Onun Düzenin Yabancılaşması adlı eseri Türk düşün hayatının önemli köşe taşlarından birisidir. Kitapta ileri sürülen tezler, entelektüel dünyamızı derinden etkilemiş; solcusu, sağcısı ile tüm bir aydın kesimi onlarca yıl bitmez tükenmez tartışmalara sokmuştur.
Oysa Küçükömer Osmanlı toplumu analizi yaparken, bırakın Ermeni tehcirini, nüfusun neredeyse yüzde 30’unu oluşturan Hıristiyanları da yok saymıştır.
Toplumun yüzde 30’unu yok sayarak yapılan bir analizin ne kadar doğru olup olmadığı elbette tartışılır, ama konum bu değil. Bundan çok daha önemli bir başka husus var. Küçükömer’in Hıristiyanları yok sayması, ne sevenlerini ne de nefret edenlerini fazla rahatsız etti; hâlâ da etmiyor.
Onu seven ve sevmeyenlerinin belki tamamına yakını mal-mülk korkusundan uzak kişiler. Bunu herhâlde rahatlıkla söyleyebiliriz. O hâlde bunlar niçin susuyor ve konuşmuyorlar? Haydi Beyaz Türk malının korkusundan bağırıyor, peki ya entelektüel dünya? Galiba mesele bayağı derinlerde bir yerde yatıyor ve Türklerin ulusal kimliği ile doğrudan ilgili. Bu konuyu açmak, bugüne kadar kendimiz ve hayatımıza ilişkin doğru bildiğimiz her şeyin çökmesi anlamına gelebilir. Korku bundan.
İkincisi, bu malların kimler tarafından yağmalandığı hususu. Ermenilerin büyük çoğunluğu Kürt bölgelerinde yaşıyorlardı. Mallarının önemli bir kısmı, bu bölge insanı tarafından da yağmalandı. Bunlar Beyaz Türk değil.
Galiba Kürtlerin artık, “Ermeni katliamında Türkler bizi kullandılar” tezinden vazgeçmelerinde fayda var. Gerçeklik, bazı dönemlerde “kullanma” ilişkisinin tersten doğru olduğu yönündedir. Ermeni katliamı Türk- Kürt gönüllü ortaklığının eseridir, ve her iki kesim beraberce sorumludurlar. Suçu ötekine yükleme kolaycılığından kurtulmak gerekir.
Üçüncüsü, Beyaz Türklerin diktatörlük kampanyasını mal mülk korkusu nedeniyle yürüttüklerini bir an için kabul etsek bile, galiba bu, gerçeğin sadece bir kısmı. AKP’nin azınlık vakıf mallarının, o da çok sınırlı bir kısmını, geri vermesi el konan ve yağmalanan malların içinde okyanusta bir damla gibidir.
Bu nedenle, malların iadesinin Erdoğan- Beyaz Türk kavgasına yol açtığı konusunda şüpheliyim. Özellikle AKP’nin Anadolu’daki kitlesel desteği açısından konuya bakarsak, galiba Erdoğan- Beyaz Türk ortaklığından söz etmek daha doğru olur. Kürtleri de unutmadan. Koalisyon maalesef çok geniş.
tanerakcam@gmail.com
Yorum Yap