Homolar savaşı

  • 25.12.2017 00:00

  BM Genel Kurulunda ABD’nin yaşadığı ağır mağlûbiyet, onun büyük bir meşrûiyet kaybı da yaşadığının delilidir. Bütün tehditlere rağmen devletler, ABD’yi ve İsrâil’i yalnız bıraktı. Türkiye de meseleyi BM’ye götürmekte yaptığı öncülükle, başta Araplar olmak üzere cümle Müslümân dünyânın sokaklarında  yeniden prestij kazandı. Diğer taraftan bu netice, epeydir ağır bir îtibâr kaybı yaşayan BM’yi de bir şekilde yeniden faal hâle getirmenin mümkün olduğunu göstermiştir. Evet, veto hakkına sâhip 5 devletin son sözü söylediği Güvenlik Konseyi ile çoğunluklara dayalı karar çıkaran Genel Kurul arasındaki dengesizlik devâm ediyor. Ama en azından bu dengesizliğin pratikte sık sık ortaya çıkması da mânâlıdır. Nasıl olsa Güvenlik Konseyi’nde engellenir deyip hiçbir şey yapmamak, Genel Kurul’u da etkinsizleştirmekten başka bir işe yaramıyor.

Evvelâ bir husûsu açıklığa kavuşturmayı elzem buluyorum: ABD’nin küresel prestij kaybı güncel bir gelişme değildir. Bilindiği gibi, ABD 1989 sonrasında; yâni “Duvar”ın yıkılmasının ardından rakipsiz kaldı. Bu tablo, liberâl değerlerin “hak edilmiş” zaferi olarak lânse edildi. Tuhaf olan husus şu ki; diyalektiğin icâbâtındandır; en sarsıcı düşüşler, en büyük zirvelerde yaşanır. Soğuk Savaş sırasında ABD ile Sovyetler arasında yoğun bir prestij savaşı yaşanıyordu. Bu yarış satranç maçlarından olimpiyatlara; bilimden teknoloji ve sanata kadar her alanda sürüyordu. Ama şimdi anlıyoruz ki, bu yarışın bir de iç dengesi ve denetimi vardı. Taraflardan herhangi birisinin yapacağı; diğerinin ne yapmış olduğunca belirleniyordu.  ABD Sovyet Kampına karşı yürüttüğü propaganda faaliyetlerinde Amerikan Rüyâsını süsleyen değerleri; Sovyetler ise “yeni bir insan” idealini yüceltiyordu. Homo Americanus ile Homo Sovieticus mücâdelesiydi bu. 

1989’da yaşananlar, bu yarışı sona erdirdi. ABD yalnız kaldı ve boşluğa savruldu; hızla aşağıya düşmeye başladı. Reagan ve baba oğul Bush’lara evrilen tatsız, nursuz süreçler; 1991’deki Körfez savaşı ve ardından yaşananlar bu düşüşün, îtibâr ve meşrûiyet kaybının kritik evrelerine işâret ediyor.  Rakipsizlik ABD’ye yarmadı. Evvelki yazımızda da vurguladığımız üzere ABD’nin hegemonyası “emperyalist” mâhiyettedir ve “düşmansız” yapamaz. Homo Americanus tek başına kaldığı zaman ise kendisini ayakta tutacak payandalarını kaybetmiş demektir. Zıvanadan çıkması; aşırılaşması; neticede de yıpranması ve inandırıcılığını kaybetmesi de kimseyi şaşırtmamalıdır. Fukuyama ve Huntington’ın tezleri; bugünden düşündüğüm zaman, aslında bir panikle ortaya konulmuş düşünceler olarak görünüyor bana.

ABD’nin küresel îtibâr kaybının temelinde düşman sorunsalını kültürelleştirmesi ve daha beteri dinselleştirmesi yatar. En genel mânâda “yabancı düşmanlığı”; daha özel mânâda ise İslâmiyet düşmanlığı tam da buna isâbet eder. Homo Sovieticus ile Homo Americanus arasındaki çatışmanın ilişkisel, dönemsel ve târihsel bir tutarlılığı vardı. Ama Homo (Christianus) Americanus ile Homo İslamicus arasında böyle bir tutarlılık yoktu. Sovyetler neticede bir “varlıktı”. Ama el Kaide, IŞİD öyle midir? Serap misâli; varlıklarıyla yoklukları birdir.  İşte bu tutarsızlık, modelin nasıl zıvanadan çıktığını, tutarsızlıkta da kalmayıp nasıl fütursuzlaştığını bize açıklıyor.

ABD’nin küresel îtibâr kaybı nihâî tahlilde  Homo Americanus’un îtibâr kaybıdır. Bunu da kendileri yaptı. Homo Americanus’u moral bir değer olmaktan çıkadılar. Ona târihinde içermediği kadar dinî-sekteryen; yine târihinde içermediği kadar ekonomik bir değer biçtiler. Homo Americanus, eğer vardıysa da  morâl değerlerinin bir kısmını  Homo Religiosus; bir kısmını Homo Militarus ve kalanını da Homo Economicus’a bozdurttu. Bu da onu; sorumsuz, ahlâkî endişelerini bir tarafa bırakmış, her şeye çıkar temelinde bakan, yabancı ile düşmanı özdeşleştiren ve girişimciliği ile savaşçıl saldırganlığı birleştirmiş bir insan modelini erdemlileştiren bir alana çekti. 

1990’larda Homo Americanus’un bu çarpık gidişâtı, ABD’in baskılarından yılmış olan Avrupa ve onun birliği için sanki bir fırsat doğurdu. Homo Europaesus’u, Homo Americanus’un alternatifi olarak ayağa kaldırmak için uğraştılar. Bu da Bosna’da çöktü. Homo Europaesus, hızla Homo Americanus’a evrildi.

BM’de oylama öncesi ABD’nin açık tehditi Homo Americanus’un en obskütantist çıkışı olarak târihe geçti. Bundan ders alacaklarını ve ABD’nin çöküşe geçen îtibârını kazanmak için yeni siyâsetler devreye sokacaklarını ise boşuna beklemeyelim.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums