Savaşan dünyanın kültürel iklimi üzerine

  • 3.02.2017 00:00

  Almanya’da eşcinsellerin evlenme hakkı tanındı.. PKK’lı militan kızlar, çevreci hassasiyetleri ve kozmetik bakım görmüş sûretleriyle modern Amazonlar olarak lânse ediliyor. Almanya’da bir dişi polis sosyal medyanın gözbebeği oldu.. Bunlar dikkâtimi çeken bir kaç haber. Ama bana çok düşündürücü geldi.

Dünyânın gidişâtına bakıldığında artık kimsenin yaptığı entelektüel spekülasyonlar sebebiyle, “savaş çığırtkanlığı” yapmakla suçlanamayacağını söyleyebilirim. Arkaplânına dâir hatırlatmalar yapmayacağım. Bu konularda zâten yeteri kadar yazıyorum. Evet; kapitâl-dünyânın çevrimsel ve yapısal krizlerini idrâk ediyoruz. Yaygın bir savaş tehlikesi, bunun neticesi olarak her gün biraz daha dünyâyı kuşatıyor.

Bildiğimiz bir şey daha var: Savaş artık sâdece top ve tüfekle değil; hayâtın her alanına sirâyet etmiş durumda. II.Genel Savaş, propaganda savaşlarının ilk ciddî tipini öğretti. Soğuk Savaş ise bu savaş tarzını alabildiğine derinleştirdi. Tabiî ki bu savaş özünde küt ideolojilere dayanıyordu. Ezcümle , mâhiyeti de hayli “resmî” idi. İdeolojilerin hükmünü kaybetmesiyle rahatlamadık. Tam tersine propaganda savaşları alabildiğine “kültürelleşti.” Daha beteri, yeni teknolojik imkânların tüketime koşulmasıyla birlikte çok seslilik ve renklilik kazanarak “demokratize” ve “popülarize” oldu. Manzara çok “kaotik” gelebilir. Ama ben, halâ bu savaşların genel geçer bâzı kodları ve normları olduğunu düşünüyorum. Bunları biraz  açacağım….

Propaganda savaşlarının, tüketime sokulan teknolojik hârikalarla  popülerleşmesi ve alelâdeleşmesi aslında bizi “dedikodu” geçmişimize döndürüyor. Fark belki de frekanslarda. Dedikodular “fısıltı” frekansından yayılırdı. Bu defâ yüksek bir volume üzerinden çok daha tantanalı.  İkinci olarak propaganda savaşlarının neo-pagan bir kültürel iklimi ihtivâ ettiğini düşünüyorum.  Bence de esas olan ve ilk bakışta kaotik gelen bir manzaranın aslında o kadar da kaotik olmadığını gösteriyor. Savaşın kazandırıcı normlarını da burada aramak gerekiyor. Eğer birilerini kültürel olarak ezmek istiyorsanız, onun düşünce ve eylemlerini neo-pagan değerler skalasında mahkûm etmeniz yeterli oluyor.

Paganlık orijinal olarak elbette ki neo-paganlıktan farklıdır. Buna da dikkât etmek; ikincisinin ilkinin bir “yorumu” olduğunu; üstelik bu yorumun modernlikle bağlantılı olduğunu unutmamak gerekiyor. Modern zihniyetlerin ayırdedici niteliklerinden birisinin pagan geçmişlere övgü olduğunu biliyoruz. Özellikle orta sınıf kültür târihlerinin buna çok meyyâl olduğu da âşikâr gözüküyor. Bu, burjuvaların yerleşik kurumsal târihlere karşı geliştirdikleri ve “tanım gereği” özgürleştirici olduğuna inanılan bir entelektüel reflekse dönüşmüş durumda. Edward Said’in Entelektüel kitabında  “anti-establisment” durum olarak anlattığı da budur. Modern  “engellenmemiş birey idealinin” ister istemez hem devlet hem de onunla bağlantılı olan kurumsal din ile çatışması da bu yüzdendir.

Modern dünyâyı “devlet” ,”ulus” ve “sermâye” denklemi üzerinden okumanın sayısız yararı olduğunu düşünüyorum. Bunlardan herhangi birisinin başat olduğunu ise kabûl edemiyorum. Bahse konu olan denklemin unsurları hem kendi derin iç çelişkilerini hem de  kendi aralarındaki derin çelişkileri içeriyor. Denge durumları ise sınırlı tecrübelerin konusu olabiliyor. İnsanlığı savaşa sürükleyen çelişkiler bunlar. Garip olan ise, bu denklemin unsurlarının  kültürel ve zihinsel olarak eşlendirilmesinde yaşanan zorluklar. İdeolojik yelpazelerde bunu çok net görebiliyoruz. Her ideolojik fetiş bu denklemde bir veya iki unsuru devre dışı bırakmakla sağlanıyordu. II.Genel Savaş sonrası sağlanan dengede fetişler bastırıldı. Ama 1970’lerde başlayan krizler bu dengeyi alt-üst etti. Sermâye, teknolojiyi de yedeğine alarak kendisini zabt ü rabt altına alan devlet ve ulustan koptu. Denklemin bir tarafında kurumsal birikimi temsil eden ağırkanlı, ağır hareket eden devlet ve ulus; diğer tarafında ise ele avuca sığmayan haşarı sermâye var. Bu hareketlenmeler entelektüel olarak “özgürleştirici” gözüktü. O günlere kadar bir şekilde etkili olmuş sermâye aleyhtarlığı bir anda söndü ve inandırıcılığını kaybetti. Ekonomizm ve teknolojizm her türlü eleştiriden muaf bir pozisyona geldi. Düşündürücü olan , kültürel olarak bu sürece neo-paganlığın eşlik etmesidir.

Neo-paganlığın kültürel tematikleri “doğa-çevre”, şenlikli bir “cinsel çeşitlilik” ve melezlenme tutkusu olduğunu düşünüyorum. Hâsılı, süreci daha bütünsel olarak şöyle de görebiliriz: Ekonomizm, teknolojizm bir tür natüralizm ve anti-seksizmle eşlenmiş durumda. Kültürel kavgalarda, avantajlı olan marjinâl ve belirsizliğe oynayan taraftır. Belirli, organik, yerleşik temalar ise bu savaşta sâdece sınırlı bir iç konsolidasyon sağlamaya yarıyor.  Bugün kültürel kavgalarda sermâye devletleri ve ulusları neo-paganlıkla alabildiğine aşındırıyor. Devletler ve uluslar ise bunu organik birikimleri üzerinden karşılamaya çalışıyor. Bakalım hangisi kazanacak? Yaşayıp göreceğiz…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums