Silah ve para

  • 3.01.2016 00:00

 Önümüzdeki bir kaç sene; gelişmeler gösteriyor ki çok; ama çok çetin geçecek. Kapital-dünyânın yapısal ve çevrimsel krizi bunun başat belirleyicisi durumunda. Üretim fetişizmi ve savaş arasındaki târihsel ilişkinin kanıtları mebzûl miktardaki tecrübe ile sâbitlenmiş durumda. Ama bu defa durum biraz daha farklı. Gerilimli ilişkiler finans kapital ile savaş arasında yaşanıyor. Keynes'in “gölge ekonomi” dediği finansal kapital ile reel üretimin karşılığı olan kapital arasındaki açık o kadar büyüdü ki; çevrimi artık imkânsız hâle geldi. Yaşanan ve derinleşen durgunluğu aşmak için küresel ölçekte yaygın bir savaş giderek kaçınılmaz bir zorunluluk olarak yerleşiyor. Meselâ Ortadoğu'daki tabloyu basit olarak bir enerji savaşı olarak okumak eksik ve yüzeysel bir bakışın ürünüdür. Elbette bu yoktur demek istemiyorum. Ama dikkat çekmek istediğim; enerji meselesini “esas mesele” düzeyine yerleştirmektir. Bu karakter oyuncusunu başrol oyuncusu ile karıştırmak gibidir. Esas mesele, küreselleşme dinamikleri içinde merkez kapital dünyâ ile başta Çin ve Hindistan olmak üzere artık hatırı sayılır üretim üssüne dönüşmüş olan yarı-merkez dünyâlar arasındaki karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin sürdürülebilir olmaktan çıkmasıdır. Hegemonik güçler için tek yol, finansal fazlanın emilmesini sağlamaktır. Bu fazlanın emilmesi basit olarak fâiz rejiminde yapılacak basit değişikliklerle sağlanamayacak kadar karmaşıktır. Burada yapılması gereken bu “fazlaya bir karşılık” bulmaktır. Arz ve talebi eş anlı yükseltecek formül ise târihsel olarak çok âşina olduğumuz militarist büyümenin sağlanmasıdır. Bu fazlanın çekilmesi birincil etap, karşılığının bulunması ikinci etap ve nihâyet tüketilmesi de üçüncü etabı oluşturuyor. Adını koymak gerekirse bu savaştır. 


Savaş denilince kafalar biraz karışabiliyor. Bunu giderebilmek için filmi biraz geriye sarmak gerekir. Üretim fetişizmi, durgunluk ve savaş arasındaki ilişkiler 19. Asır itibârıyla mûtaddır. Bunun en ileri evresi II. Genel Savaştı. Nükleer tehlike bu döngüyü kırdı. Dünyânın çekirdek toplumları barışçıl, demokratik, yeniden bölüşümcü dönüşümlerle kendi steril alanlarını oluşturdular. Diğer taraftan iki kamplı dünyâ militarist ekonomiyi merkezden periferiye taşıdı. Bu merkez kaç dönüşüm, merkezi dehşet dengesi içinde göreli bir çatışmazlık iklimine soktu. 1960'larda başlayan “Barış içinde var olmak” ve “Yumuşama” lâkırdıları sâdece lüzumsuz yükselen tansiyonlara müdahale etmek ile ilgiliydi. Değilse zâten Yalta Rûhu merkez dünyâ için çatışmasızlığı kurumsallaştırmıştı. Savaşlar ise çeperlerde bütün şiddeti ile devam ediyordu. 1945'ten 1990'lara kadar süren dönemde büyük bir zihnî tutulmanın yaşandığını görüyoruz. Bu tutulma ideolojik aygıtlarla sağlandı. Ulusal kurtuluş savaşları, sosyalist halk hareketleri, iç savaşlar kendi ideolojik “yanılsamaları ” üzerinden bu büyük senaryoda yerlerini aldılar. 

1990'lardan başlayarak değişen nedir? Bunu bir kaç boyutu olduğunu söyleyebiliyoruz. İlk olarak finansal büyüme ve üretim merkezlerinin merkezden periferiye kayması yarı-merkez dünyâyı güçlendirici bir etki doğurdu. II. Genel Savaştan sonra Almanya ve Japonya'yı içine alan bir süreç derece derece olmak kaydıyla Çin, Hindistan, Güneydoğu Asya, Brezilya ve Türkiye gibi yarı-merkez dünyâya sirâyet etti. Genel dengeler açısından 1970'lerden 1980'lere Almanya'nın, 1980'lerden 1990'lara Japonya'nın fazlaları hayli rahatsız ediciydi. Ama bu sivrilmeler bir şekilde yontuldu. 1990'lardan 2000'lere Çin, Hindistan ve Güney Kore ve Tayvan'ı içine alan başka karşılıklı bağımlılık ilişkileri doğdu. Zâten esas mesele de bağımlılık ilişkilerinde “karşılıklılık” boyutunun doğmasıdır. Bu, hegemonik güçler için yönetilmesi daha zor bir dünyâ anlamına gelmektedir. Kapital dünyânın krizleri buna eklemlendiğinde sıkıntılar büyümektedir. 

Görünen o ki, artık Yalta'nın bir hükmü kalmamıştır. Karşılıklı bağımlılık ilişkileri ve bunun doğurduğu çevrimsel ve yapısal krizleri aşmanın başka bir yolu kalmamış gözüküyor. Militarizmi vesâyetçi savaşlarla başlatmak yeterli olmuyor. Aşama aşama ve ister istemez savaş, kapital dünyâyı da içine alıyor. Târihin en belâlı karadeliklerinden birisine hızla yaklaşıyoruz. Bu tahlillerde yanılmış olmayı diliyorum…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums