HATİCE CEYLAN ÖZCANIN KALEMİNDEN...

HATİCE CEYLAN ÖZCANIN KALEMİNDEN...
6.08.2020 - 14:42
27334

 Sezai Ceylan

HATİCE CEYLAN ÖZCAN

(01.10.1957 – 31.12.2003)

Hatice Ceylan Özcan’ın aramızdan ayrılmasından önce kaleme aldığı, yazıldığı tarih belli olmayan ve bitiremediği kendi hayat hikayesini iletiyorum. Yazılış biçimine dokunmadım. Parantez içindeki düzeltmeler bana aittir. Ayrıca yazılan sayfaların arkasında kısa notlar vardı; onları, ilgili konu arasına, köşeli parantez içinde taşıdım.(SC-20.01.2004)

HATİCE’NİN KALEMİNDEN

1957 Kastamonu, Çatalzeytin, Hamidiye Köyünde doğdum. Ailem, Gürcistan’dan 93 Harbi’nde kaçarak gelmiş ve sahile değil, dağ köyüne yerleşmişti. 5. kuşaktık biz. Köyden önce Karabük, Zonguldak, en son Kdz. Ereğli’ye gelip yerleşmiş. Ailem dindar, Sünni ve tutucu idi.

Kendimi bildim bileli haksızlıklara karşı duyarlı oldum. Sanırım toplumdaki karşıtlıklar ve yoksulluk, adaletsizlik ve haksızlıklar dikkatimi çekiyordu. Ereğli’ye 8 yaşında geldim. Eğitimimi Kdz. Ereğli’de bitirdim. 2 yıllık M.Y.O. (Meslek Yüksek Okulu’nu) bitirdim. Deniz’ler asıldığında orta 3. sınıfta idim. Çok etkilendiğimi ve ağladığımı hatırlıyorum. Kürt bir sınıf arkadaşım vardı. Kürt gruplarından biriyle ilgisi olduğunu seziyordum. Çevrem tutucu ve dindardı. “Devlete karşı gelinmez, onlar anarşist” diyorlardı. Onların acısını yüreğimde duydum. 1977’de Bolu Eğitim Enstitüsü’nü kazandığım halde faşistlerin elinde olduğu için kayıt yaptırmadım. 2 yıl sonra sınava girdim ve Muhasebe Ön Lisans’ı kazandım. “Demokratik Lise” talebiyle yazılama ve afişleme yaparlardı. Ben onlarla birlikte, kimse bana teklif etmezdi. Oysa ben de yazılamaya çıkmak isterdim. Yani anlayacağınız hep yanlarında olduğum halde bana kimse ulaşmadı.

[Bu arada durmadan okuyor, klasikleri ve ülke sorunlarını anlatan her kitabi, yutar gibi okuyordum. Direnme Savaşı, Seni Halk Adına (Ölüme) Mahkum Ediyorum, Ana, Sosyalizmin Alfabesi, Sol Yayınları’nın epeyce bir kısmını okumuştum; ama Kapital’i 12 Eylül’den sonra okuyup tartışma şansım oldu.]

12 Eylül’den sonra MYO’na girince politik çalışmalar içinde olduğunu sezdiğim Sezai, Mehmet, Bahri en iyi arkadaşlarım oldular. Okul bitince iş bulamadım. Aileme emrivaki yaparak çalışmak için İstanbul’a geldim. 1983’tü.

Sezai, Okul’da iken en iyi arkadaşımdı. 1984 (1983 Düzce, Kdz. Ereğli TKP) Operasyonu ile gözaltına alınmıştı. 18 (12) ay tutuklu kaldı. Bu arada ben ona mektuplar yazdım. Ziyarete gitme teşebbüsünde bulundum. Ailesini tanıyor ve seviyordum. İstanbul’da çalışırken ev arkadaşım (Nermin), tutuklamalar nedeniyle ilişkisi kesik olmasına rağmen (yatay ilişki çok zor yürüyordu) bana güvenene kadar renk vermedi ama sonra evimizin en kuytu odasına çekilir, TKP’nin Sesi’ni dinler sonra aramızda yorum yapardık. Müthiş bir sevinç ve gurur duyardık.

[1994’te (1982) Diyarbakır Cezaevi’nde kendini yakan yoldaşların acısını yüreğimizde taşıdık.]

1994 (1984) yılında Bahar Pikniği yaptık. Nermin’le birlikte 4 otobüs Halkalı tarafında Bahar Pikniği düzenleyenlere hala şükran duyuyorum. Çünkü TKP’li yoldaşlar ve sempatizanlar etiyle, kanıyla karşımdaydılar. Hayallerim gerçek olmuştu. Çok güzel bir gün geçirdik. O gün Nermin, benden Dayanışma Aidatı tahsil etmeye başladı.] [Nihayet diyordum! Çünkü TKP, benim için, direnmenin, yiğitliğin, Sosyalizmin tek temsilcisi idi.]

Sonra Nermin, “İleri (Gazetesi)” getirirdi ve okuyup tartışırdık. Bu arada Dayanışma Aidatı ödüyor ve hep aradığım TKP’yi bulduğum duygusu beni çok heyecanlandırıyordu. Şimdi düşünüyorum da benim gibi geç ulaşılan ne çok insan olmuştur kim bilir? Ve ne çok insan bu ezici çarkın içinde kaybolmuştur kim bilir?

Sezai, Cezaevi’nden çıkınca beni buldu ve birbirimiz için olduğumuzu düşünerek ve birbirimizi sevdiğimizi anladık ve 1(2) yıl sonra evlendik. Bu arada Sezai, askere gitti. Gölcük’te Gonca (Konca) tutuklusu TKP’lilerin bir kısmı serbest kaldı. Çıkanlardan biri Bülent ağabeydi. 10 Eylül 1986’da evlendik. 3 gün sonra dava sonuçlandı ve çok sürpriz bir karar çıktı. Ceza almayacağı düşünülen yoldaşların bir kısmı çok ceza aldılar. 12 Eylül adaletinin hikmetinden sual olunamıyordu.

Sezai’nin Gölcük’te yaptığı askerlik bitti ve evlenip İstanbul’da kalmaya ve TKP için, dolayısıyla toplumsal sorumluluk ve esas olarak Sosyalizm için mücadele etmeye karar verdik. Bu arada her anlamda gizlilik koşullarına uyuyorduk.

Evliliğe 1 ay kala Sezai; evlenince Gölcük’te yerleşmemizin daha iyi olacağını kabul edip, etmeyeceğimi sordu. Bunu partinin istediğini anlamıştım. Bunu ona sormadım ama kabul ettim. Yoldaşlar, cezaevinden çıkıyordu ve örgütlenme çalışmalarına yeniden başlanacaktı.

Evlenip Gölcük’e yerleştik. Ve Gölcük-İzmit, benim hayatımın en sevdiğim kentleri oldular.       -kentleri içinde sevdiklerimiz varsa severiz-

Bu arada bizim evde, gizlilik koşullarına azami dikkat edilerek görüşmeler oluyordu ve ben hiç soru sormazdım. Bana hiç anlatılmamıştı ama “ne kadar az bilirsen, o kadar az çözülürsün” her zaman illegalitenin baş kuralıydı. Bence bugün sorulan sorular o gün sorulamazdı. Çünkü illegalite ve konspirasyon kuralları buna izin vermezdi. Politikayı belirleyen tabii ki MK veya üst yöneticilerimiz olur, biz uygulardık. Tartışmalarımız, gelen kararı nasıl uygulayacağımız üzerine olurdu çok kez. Rejimin faşist diktatörlük olarak tanımlanması veya proletarya diktatörlüğü tanımının artık kullanılmaması konusu, Parti üye ve sempatizanlarının adapte olamadığı, sürecin kısa tutulduğu konusunda günler, gecelerce konuştuğumuzu ve hem kendimizi hem ilişkide olduğumuz yoldaşları ikna etmek, Parti bu kararları almışsa bir bildiği vardır düşüncesi bizi özgür düşünmekten alıkoyuyordu. Ama asla Parti’den şüpheye düşmüyorduk ve gerçekten inanarak Demokratik Merkeziyetçilik ilkesinin illegal Partimiz içinde uygulandığı konusunda hiç bir şüphe duymuyorduk.

Hatice Özcan

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums