Masallar ve gerçekler (2)

  • 30.12.2011 00:00

 Bir varmış, bir yokmuş...

Evvel zaman, kalbur saman içinde... Bir okyanusun derinliklerinde bir denizkızı yaşarmış... Denizkızı, günün birinde, bir deniz kazası geçiren Prens’e âşık olmuş. Prens’e kavuşabilmek için de, bir büyücü ile yaptığı anlaşma sonucu, iki bacak uğruna sesini feda etmiş. Ve ailesini, sevdiği ne varsa, herşeyi ve herkesi geride bırakıp, terk ederek, Prensinin yanına gitmiş.

Küçük Denizkızı, ayaklarının toprağa her değişinde, bıçak yaraları gibi acı duyuyordu. Prens ona, “Yanımdan hiç ayrılma!” dedi. Denizkızı’na, Prens’in odasının kapısının dibindeki bir kadife yastık üzerinde uyuma izni verildi...

Ne, nasıl yani?

Hemen her gece oğluma okuduğum masalların bir yerinde muhakkak böyle dehşete düşüyorum. Hans Christian Andersen’in Küçük Denizkızı masalı mesela, rahatlıkla bir “dizi” senaryosuna dönüştürülebilir.

Denizkızı’nın âşık olduğu (biraz kazma) Prens, gidip başka bir Prenses ile evleniyor. Bunu da, kendisini kurtaranın Denizkızı değil de bu Prenses olduğunu sandığı için yapıyor; “Ya, bu beni kurtaran kıza benziyor” diye bir bakar görmez halde... Kek gibi kalan Denizkızı’nın Büyücü ile yaptığı anlaşma gereği, bir köpük olup uçmaması için Prens’i kalbinde bıçaklaması gerekiyor...

Hoppala gibi bir durum... Bir çocuğa bunlar nasıl okunur...

Her neyse, Denizkızımız, tabii ki, acılı Adana bir kişilik olarak, Prens’e melül melül bakıp puf diye uçuyor. Andersen’in diliyle; “Havanın kızı olup, cennete gitmek üzere bulutlara yükseliyor...”

Her hâlükârda, “The end” yani; Prens de, “Aaa, buralarda biri vardı galiba da, artık yok sanırım; hadi ben balayına devam edeyim” havasına giriyor...

Ya Grimm Kardeşler’in Külkedisi/ Sinderella’sı?

Korkunç kız kardeşler, Prens’e kendilerini beğendirip kocaman ayakları, zarif cam ayakkabının içine girsin diye, topukları ve parmaklarından parçalar kesti. Ancak, zalim kız kardeşlerin gözlerini oyan iki güvercin, Prens’i durumdan haberdar etti.

Gene biraz alık bir Prens var karşımızda, durumu kendi başına anlamaktan aciz...

Peki, kız kardeşlere ne oluyor; “kör dilenciler olarak” ömür tüketiyorlar. Sinderella da, partiden partiye koşup Prens’in kolunda, ultra lüks Şato’nun hanımefendisi olarak sosyetik bir yaşam sürüyor.

Gerçekten bunları, “süzgeçten” geçirmeden, bir çocuğa anlatmak mümkün mü?

Zaten, Amerika’da beş yaşından küçük çocuklara masal okunup okunmamasının doğru olup olmadığı yolunda tartışmalar yaşanıyor.


Uyuyan Güzel
, orijinal hikâyede, uyurken başına bir şeyler geliyor ve aslında, Prens’in öpücüğüyle değil; uykusu esnasında doğurduğu ikiz bebeklerin parmağını emerken kızcağızı uyutan iğneyi yutması sonucu uyanıyor.

Bebeklerin iğne yuttuğu bir masal mı; gene nasıl yani!

Şaka bir yana, elbette ki, masalların her kelimesi, her cümlesi, aslında folk kültürünün bir parçası. Mesela, Uyuyan Güzel’deki dikiş diken kadın ve iğne motifleri, birçok diğer hikâye ve efsanede de yer alıyor.

Gene Grimm Kardeşler’in İğne, Yüksük ve İplik masalı, aslında eski bir Alman söylencesi.

Gene ve yine bir Prens, (ki hiçbirinin de işi gücü yok herhalde, etrafta “temas ve görüşmelerde” bulunmak için boş boş geziyorlar) bir gün şöyle niyet ediyor; “Allahım karşıma aynı zamanda en zengin ve en yoksul kızı çıkar da âşık olayım”. Yolunun düştüğü bir köyde, en zengin kızla Prens’i tanıştırıyorlar; pek bir elektrik olmuyor. Ama köyün en yoksul kızı, gece altın renkli ipliğinden bir duble yol yapıyor, evini de bu iplikle sarıp altın bir top gibi parlatıyor. Prens de, iplikten yolu takip edip kızı buluyor.

Bu Alman efsanesi, Antik Yunan mitolojisindeki Aranchne ve Ariadne isimli söylence kahramanının iplik ve dikiş yoluyla “sorun çözmeleri” veya “sorun yumağı içine düşmelerini” anımsatan yönlere sahip. Arachne, eşi benzeri olmayan dokuma yeteneği nedeniyle tanrıçaların hedefi haline geliyor. Sonunda da, Arachne’yi, “buyur böyle doku” diye örümcek yapıyorlar. Hatırlar mısınız bilmem, Cumhuriyet mitinglerinde, AKP’ye karşı “örümcek kafalılığın simgesi olarak” çizgi kahraman, Örümcek Adam da protesto malzemesi olmuştu. Belki, adı bugün Yunancada “örümcek” anlamına gelen Arachne’nin öyküsü bilinse, o da protesto konusu olurdu.

Ariadne ise, Labirentin gizemine karşı iplikle yol bulma fikrinin mucidi... Biraz Alman masalı, Hansel ve Gretel’deki gibi...

Söylenceler, hikâyeler, aslında halkların ortak malı... Fakat, Alman milliyetçiliğinde, folk hikâyeleri, giderek kabaran bir şovenist damardan akan kan olarak kullanılmış. Grimm Kardeşler de, “Romantik Alman milliyetçiliğinin” sembol isimlerinden olmuşlar, yaşadıkları 18. yüzyıldan Nazizm’in yükseldiği 20. yüzyılın ilk çeyreğine değin...

Masallar, kimi zaman gerçekten daha şaşırtıcı...


oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums