Kafkas Düğümü

  • 15.12.2011 00:00

Karadeniz’de barışı tartışan bir toplantıda geçen hafta, Rusya’dan bir katılımcı; “İnguşetya’da geçen yıl, Rusya Ordusu’nun resmî rakamlarına göre toplam 326 kişi öldü. Bu, iç yakan, büyük bir rakamdır” diyordu.

Gerçekten de öyle... Benim kökenlerimin bir kısmının da olduğu Kuzey Kafkaslar, İmparatorlukların ölümü ve ulus-devletlerinin doğumu sürecinin ceremesini cayır cayır çekti. Hâlâ da, çekmeye devam ediyor.

Ölmeye ve öldürmeye yeminli taraflar, birbirleriyle çatışıp duruyor.

Кавказский Узел (http://www.kavkaz-uzel.ru), yani Kafkas Düğümü adlı internet sitesindeki veriler daha da çarpıcı. Kuzey Kafkaslar genelinde, 2011’in ilk 11 ayı boyunca 1205 kişi ölmüş. Dağıstan, bölgenin en çok can kaybı yaşanan yeri ama Rusya tarafından “dize getirilen” Çeçenistan, ölü sayısı bakımından ikinci sırada...

Kafkaslar’daki çatışmaların dinamikleri, özellikle bugün için, Türkiye’dekinden çok farklı. İslami hareketlerin oynadıkları rol, resmî kurumların kimi yerlerde yok olması gibi özellikler, Kürt Sorunu ve “Kafkas Sorunu”nu birbirinden çok farklı kılıyor.

Kafkas Sorunu, 18. yıldan beri sürüyor. Çatışmanın da, Sovyetleştirme, Ruslaştırma çabalarına, adını her ne koyarsanız, “standartlaştırma” çabalarına karşı yerelin kendi kimliğini ortaya koyduğu bir başkaldırı, merkezî otoritenin ise kendi gücünü, kendi kafasındaki kimliği kabul ettirmeye çalışmasından kaynaklanıyor.

Kafkaslarda, yereldeki başkaldırılarda ileri sürülen kimlik, yüzyıllar boyudur içerik değiştiriyor. Aynı şekilde, merkezin kabul ettirmek istediği ‘şablon’ da...

Kürt Sorunu’na “Kafkas gözlükleriyle” bakarsak, konunun bölgeselliğini ve bunun yanısıra, sürüncemede kalmasının konuyu nasıl dallanıp budaklandırdığını, sorunun içinde sürekli yeni cepheler açtığını belki daha iyi görebiliriz.

Bugün Kafkas Sorunu’nun kalbindeki Çeçen Savaşı, unutulmuş bir çatışma. Oysa, içten içe Rusya’yı ahlaken ve madden eriten, epriten temel etken bu savaş.

2003’te, Çeçenistan’da yapılan bir kamuoyu araştırması çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyordu. ValiData adlı Moskova merkezli kamuoyu araştırma kuruluşunun, “Çeçenler, neden Rusları öldürmek istiyor” şeklindeki sorusuna, katılımcıların yüzde 69’u, “Rusya güvenlik güçlerinin şiddetinden kaynaklanan intikam duyguları” diye cevap vermişti. Sadece yüzde 8’lik bir grup soruyu, “Çeçenistan özgürlüğü için” diye yanıtlamıştı.

Aynı araştırmada, “Çeçenler, ayrı bir devlet kurmalı mı” sorusuna da, “Çeçenistan, Rusya’nın bir parçası olmalı” diyenler, yüzde 78’lik ezici bir çoğunluk oluşturuyordu. Araştırmaya katılanların, savaşın travmasıyla bu soruya, asıl vermek isteyecekleri yanıtı vermedikleri, kamuoyu şirketinin Rusya’dan olması nedeniyle, korkuyla hareket ettiklerini düşünmememiz için bir sebep var; Çeçenistan Rusya’nın bir parçası olmalı diyenlerin yüzde 61’i, “ancak daha özerk olmalı” şerhini koyuyor.

Hâl böyle ama, Çeçen Savaşı, Rusya’nın içine saplandığı bir savaş olmaya devam ediyor. Carnegie Düşünce Kuruluşu’nun Moskova merkezinden Dmitri Trenin, 2003’te şöyle yazmıştı; “Çeçen Savaşı’nın ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, yıpratıcı, kemirici, yozlaştırıcı etkisi, Rusya’nın dönüşümünün önündeki en büyük engeldir”.

Türkiye’nin de, gerçekten dönüşebilmesi, olumlu manada değişebilmesi, Kürt Sorunu’nun çözüm yoluna girmesine bağlı.

Başbakan Erdoğan, Kürt Sorunu’nda çözüm için, barıştan yana kararlı bir tavır sergilese, belki de Türkiye’nin Gorbaçov’u olacaktı. Erdoğan, bu yolu seçmedi. Fakat, seçimler eşittir demokrasi olmasa da, bugün Rusya halkı, oy vermek yoluyla, sarsılmaz gibi gözüken Putin’in iktidarında bir gedik açtı. Sorunların çözümsüz bırakılması, eninde sonunda seçmenin affetmediği bir şey.

Kürt Sorunu, çözülmedikçe hızla toplumsallaşıyor. Nadire Mater, toplanan, yasaklanan Mehmedin Kitabı’nın önsözünde, şöyle bir kaba hesap yapıyordu; “Resmî veriler olmadığı için, kaba bir hesapla 1984’ten bu yana bölgede askerlik hizmeti yapan gençlerin sayısı aşağı yukarı 2,5 milyona ulaşıyor. Aileleriyle birlikte 15 milyon, yakın çevresiyle birlikte Türkiye nüfusunun yarısını aşkın insanı kapsayan bir süreç bu”.

1999’da basılmıştı bu kitap... Şimdi, kaçımızın Kürt Sorunu ile “doğrudan teması” oldu?

İnguşetya’da 326 kişinin ölümünden bahsediyoruz “can yakıcı” mesele olarak da, bu yıl daha fazla insan hayatını kaybetti Türkiye’de Kürt Sorunu nedeniyle. Onlarca yıldır çatışmalarda yer almış ordu mensuplarının, zorunlu askerlik hizmetleri nedeniyle savaş içinde yer alanların nasıl etkilendiğini bilmiyoruz. Ordunun içinde de, bir bıkkınlık olduğu kesin. Öte yandan, çatışmaların sürmesinde, özellikle genç nesillerin intikam duyguları ile “kopması” büyük rol oynuyor.

Gene, Kafkas Sorunu’na dönersek, bölge ülkelerinden barış için kafa yoranlar, “Bugün, ‘orta kuşak’ sayılabilecek bizlerin artık nesli tükeniyor. Bizi, Kafkaslar, Karadeniz halkları, Avrasya’nın insanları olarak ortaklaştıran paylaşılmış bir tarihi vardı. Hiçbir şey olmasa, Sovyetler deneyiminin ortaklığı vardı. Şimdi, arkadan gelen nesilleri birleştiren bir tutkal yok. Bu nedenle, onların arasında radikalleşme eğilimi çok daha fazla” diyorlar. Bu durum, Kürt Sorunu için de geçerli.


oneysezin@hotmail.com

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums