Devlet olmak

  • 31.10.2015 00:00

 Seçimlerin sonucu ne olursa olsun, önümüzdeki şu gerçek değişmeyecek: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “devlet adamı”, “devlet” olma mücadelesi sürecek. Erdoğan, “yüzde 52 oyla seçilmiş”, “ilk kez halkın seçtiği” bir cumhurbaşkanı olduğunu ve bu nedenle de “devleti” temsil ettiğini, hattâ devletin ta kendisi olduğunu düşünüyor. 2007’de yapılan referandumla, Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesinin “fiilî” bir sistem değişikliği yarattığına inanıyor. Tüm “hakaret davaları” da, “devlet olarak beni kabul edeceksiniz” mesajı.

Sadece Erdoğan’ın kendisi değil, zaman içinde dönüştüğü hâliyle AKP’nin de bu konuda kafası net; sağın merkezinden aşırısına bir yelpazede gezinen AKP, tipik bir popülist parti. “Halkın”, parti olarak vücut bulmuş şekli olduğu ideolojisi üzerine kurulu. Türkiye’nin kaderini, tarihini değiştirmiş, “halkın iktidarını kurmuş olduğu” için biricik, eşsiz bir parti olduğu iddiasında. Bu ideoloji meşruiyetini, “bizler ve onlar” ayrımından alıyor; eğer bu düşünce çizgisinin kazandırdığı “büyülü, sihirli kalkan” olmasa AKP’den geriye ne kalır? Türkiye tarihinde yitip giden sayısız sağ partiden sadece diğer bir tanesi. Yolsuzluğa, vasatlığa, iç itiş kakışlara saplanıp, diğer sağ rakiplerinden de bir farkı olamadığı için yavaş yavaş çöken ve tarihin çöplüğünde adı bile anımsanmayan bir tane daha siyasi hareket…

Oysa AKP’nin bir koruyucu kalkan olarak kullandığı “bizler ve onlar dünyası” “tılsımıyla” partinin bugüne kadarki badirelerini atlatmasını sağladı.

Gerçeğe” karşı kendi gerçekliğini yaratan bu zihin dünyasını bir seslendirelim:

Bizler’, yani ‘saf, temiz ve iyi halk’; ‘onlar’, yani ‘yoz, kirli ve kötü seçkinler’ tarafından eziliyordu, onlarla savaştık, onları yendik ve halkın yönetimini kurduk. ‘Bizler’, halk olduğumuz için kötü olamayız; yaptığımız her şey de ‘Biz’ yaptığımız için doğrudur- yargılanamaz. Hukukla, kurallarla, denetimle sınırlanamayız; yaptığımız her şeyin bir sebebi var: Halkın ‘Kurtuluş Savaşı’nı vermek. ‘Bizim’, yani ‘halkın’ iktidarını hazmedemeyenler; halkı ezme güçleri elinden alınan ‘ seçkinler’ ve tarihimiz boyu Batılı olmamamız, Müslümanlığımız gibi sebeplerle bizi sömüren ‘dış seçkinler’, sürekli bizi zayıflatmak için komplo üzerine komplo düzenliyor. Onlarla savaşıyoruz; ta kendisi olduğumuz halkı korumak için yapıyoruz her şeyi.

Bu popülist ideolojinin “efsunu” sayesinde AKP, bugüne kadar gelebildi. 2003’te Erdoğan, AKP’nin lideri olarak başbakan olduğunda da, parti bu ideolojiye sahipti; sadece, “sol popülist” ve “ılımlı merkez sağ popülist” eğilimleri de içeriyordu ve söylemi daha az keskin, tavırları dizginliydi.

 

ERDOĞANSIZ AKP OLUR MU?

Erdoğan, Türkiye’nin siyasi kültüründe “olmazsa olmaz”, “karizmatik lider” özelliğini taşıyor ve bu anlamda, “vazgeçilmez”.

Popülist partiler örneklerinde, bireyselliğin ağır bastığı kültürlerde, lider figürü bu kadar önem kazanmıyor. Örneğin, ABD’deki Tea Party, çok yatay örgütlenen bir hareket. Ancak, Türkiye’deki politik dünyaya hükmedecek değil popülist, herhangi bir partinin “karizmatik lidersiz” olması düşünülemez.

Dün ve bugün, “güçlü ve karizmatik lideri” olmayan (karizmanın, hikmeti bakan kişinin gözünden kaynaklanan bir kavram olduğunu unutmayalım) siyasi hareketler, ne yapsa, ne vaat etse, “başarılı” varsayılabiliyor mu? Siyasi tarihimize şekil verenler, her kesim için “güçlü liderler” değil mi?

AKP, Erdoğan veya benzeri bir “karizmatik” lider olmadan yaşayamaz; bir yandan da, AKP içinde, Erdoğan’a rakip olacak bir “karizmatik liderin yeşermesi” de zor. Değil Erdoğan’a doğrudan rakip olacak, söylemiyle biraz ters düşecek siyasetçileri de AKP bünyesinin “bağışık sistemi” yok ediveriyor. Aynı biçimde, “doğal seleksiyon” yönetimiyle, partinin geçmişte “sol popülizm” veya “ılımlı sağ popülizm” söylemini destekleyip de, zaman içinde keskinleşen sağ ve aşırı sağ popülist söylemine uyum sağlamayan, ters düşenler de, AKP bünyesinin dışına atılıveriyor.

Bir yandan, AKP ve Erdoğan güçlerini, “bizler ve onlar” söyleminden alıyor; öte yandan da, bu söylem, “onlar” halkasının giderek genişlemesiyle, onları zorda bırakıyor.

Bu nedenle de, Erdoğan’ın ve dolayısıyla AKP’nin önündeki en önemli sınav, “devletleşmek” ve olmaya da devam edecek. Erdoğan ve AKP, “devlet” olarak kendilerini kabul ettirebilirlerse, tıpkı Vladimir Putin ve partisi Birleşik Rusya’nın olduğu gibi sorgulanamayan bir gücü olacak.

Bu açıdan, 29 Ekim törenlerindeki gövde gösterisi, Erdoğan’ın devletleşme savaşının yeni bir hamlesiydi. Bu savaş sürecek; seçimler de bu savaşta sadece bir teferruat.

oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums