Sebep ve sonuç

  • 30.07.2015 00:00

 7 Haziran’da Türkiye sandık başına gitti, ağustos başına yaklaştığımız şu günlerde ise, bu seçimin Türkiye’deki siyasi güç dengesini hiçbir biçimde değiştirmediğini görüyoruz.

Neden?

Seçim öncesi, Türkiye’de ciddi bir “korku ve kaygı atmosferi” hâkimdi. 7 Haziran sonrasında pek çok kişi, artık yeni bir dönemim başlayabileceği umudunu hissetti ve toplumun önemli bir kesimine büyük bir iyimserlik duygusu hâkim oldu. Ancak yaklaşık iki aylık süreçte, korku ve kaygı atmosferinin geri döndüğüne şahit oluyoruz.

Neden?

Özellikle, seçim kampanyaları başlamadan önce, medya genelinde, siyasi açıdan “tek renklilik”, hükümeti gücendirmeme eğiliminin ağırlığı sözkonusuydu. Bu tavır, seçim döneminde epey kırılmış, farklı sesler, özellikle merkez medyada kendilerini duyurabilmişti. Ancak şimdi bu “teklik” eğilimi de yeniden kendini baskın kılıyor.

Neden?

Geçen yıl bu dönemler, ülkesine Batı ambargosu başladığı haberlerini alan Rusyalı bir siyaset bilimci ile konuşuyorduk; bana, “ben ne yapabilirim, ülkem savaşta” demişti.

Devlet Başkanı Putin’e olan destek, Ukrayna Savaşı başlamadan önce yüzde 60’larla, “tarihî dip noktasındayken”, çatışmaların başlaması ile yüzde 90’larla, “tarihî zirvelere” yükselmişti.

Savaşta olma” psikolojisi, bir ülkede, bir toplumda çok şeyi değiştiren bir algı, bir ruh hâli.

Savaşan ülkelerde, hükümete muhalefet her zaman zordur. “Düşmanla ortaklık yapıldığı, düşmana destek olduğu” zannıyla, aykırı sesler, farklı düşünceler çok daha kolay ve sertçe bastırılır.

Türkiye’de zaten aykırı ve farklı düşünceye çok meraklı ve hoşgörülü olduğumuz söylemez.

Çözüm Süreci’nin en başında, sürecin yanlış yürüdüğü, toplumsallaşması, lider ve belirleyici güç olarak AKP’nin insafına bağlı biçimde yürümemesi gerektiğini savunduğum için bazılarınca “barış düşmanı” diye damgalandım. Bu damgayı yapıştırmaya çalışanlardan biri, bir eski “gazeteci”, şimdi AKP milletvekili.

Eğer ki, o günlerde, tüm Meclis –en azından büyük kısmı–, sivil toplumun geniş kesimleri, sürecin içine çekilerek, bir diğer deyişle taraflar çoklaştırılıp çoğullaştırılarak Çözüm Süreci “sigortalansaydı”, bugünlere gelmezdik.

O dönem, algılar, CHP ve MHP’nin “istemediğine” kurgulandı; oysa, CHP konuya destek olmaya yatkındı, “barış” fikrinin manevi ve ahlaki baskısıyla daha da hazır hâle getirilebilirdi. MHP’nin direnci ise, Meclis çoğunluğunun bir kere olsun “hayırlı bir amaçla” kullanılması ve toplumdaki barış arzusunun vurgulanmasıyla –belki de– kırılabilirdi.

Aradan geçen zamanda, Âkil İnsanlar Projesi’nin “halkla ilişkiler ve göz boyama faaliyeti” olarak gerçekleşmesi, süreçteki çok ciddi aksamalar gibi hatalara yönelik yapıcı eleştirilerin, süreci kösteklemek olarak çerçevelenmesi sonucu, “farklı sesler” hep bastırıldı.

Seçim sonrası da, AKP’siz hükümet olamayacağı fikri pompalandı yoğun biçimde. Oysa “oy kaybettiği” gerçeği, AKP’de samimi bir özeleştiri süreci başlatmak için tek başına yeterli değildi.

Seçim sonrası, CHP, MHP ve HDP ise, tüm farklarına rağmen, “iç güvenlik yasası”, “yolsuzluklar” gibi konularda AKP dışı bir siyaset çizgisi oluşturulabileceğini göstermek zorundaydılar.

Bunları söyleyen benim gibiler, “siyasi gerçeklerden habersiz olmakla” suçlandı.

Şimdi, tüm Türkiye’nin karşısında bir “siyasi gerçeklik cehennemi” var.

Ve bugünler aslında, günlerdir, aylardır, yıllardır “geliyorum” diyor.

AKP, çok güçlü bir koalisyonun temellerini atıyor. Bu koalisyon, başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, güvenlik güçleri ve devlet kurumları ile kuruluyor.

Ortak düşman algısı, ortak biçimde saldırı altında olma psikolojisi, bu koalisyonun “varlık sebebi”.

Üniformalı” can kayıpları ve sivil kurbanlar sözkonusuyken; çatışmasızlık zamanında çok net ve kesin duruş sergilemeyen siyasi partilerin, birden evrim geçirip, tüm siyaset sahnesini dönüştüren politik hamleler yapması beklenemez.

Çatışma ortamları, seçmenleri, tabanları da radikalleştirir. Bir yandan kamuoyu radikalleşip, zıt kutuplara savrulurken, bir yandan da, “merkez siyasete” yönelik toplumsal bir güven krizi yaşanması, Türkiye’de zaten sancılar içindeki “merkez politikayı” yok etme tehdidini beraber getiriyor –asıl ve nihai tehlike de bu.

oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums