- 31.08.2013 00:00
28 Ağustos, ABD’nin tarihini, birçok insanın kaderini değiştiren hak ve özgürlükler savunucusu,Martin Luther King Jr.’ın “Bir hayalim var” konuşmasını gerçekleştirmesinin 50. yıldönümüydü.
Belli ki, Türkiye’deki iktidarın da, Başbakan Erdoğan’ın da “bir hayali” var.
Ancak, King’in hayali ve diğer bazı başka hayaller arasında, ince bir çizgi, bir uçurum var.
King, “bazılarının daha fazla eşitliği”, yani “üstünlüğü” için mücadele vermiyordu.
Onun, hayalinde, koşulsuz şartsız eşitlik vardı.
Meşhur konuşmasında King şöyle demişti; “Bir gün bu ulus ayakları üzerinde yükselecek ve şu sözleri, gerçek manasıyla yaşayacak; ‘Açıkça ortada ki, tüm insanlar eşit yaratılmıştır’”.
“Bazılarının diğerlerinden daha fazla eşit olduğu bir düzen” hayali de, King’in insanlık için olan hayalinden biraz farklı.
Sadece Türkiye’de değil, dünyada da, “büyük hayalleri” olan liderler var.
Mesela, Macaristan’da anayasal çoğunluğa sahip muhafazakâr sağ partisi Fidesz’in lideri Viktor Orbán’ın da “halkı için hayalleri” var.
Orbán doğduğu köye, devasa bir futbol stadyumu yaptırıyor mesela.
Macaristan, benim bu ülkede yaşadığım yaklaşık 10 yıl boyunca, yani 2000’lerden bu yana, zaten sürekli ekonomik kriz yaşayan bir ülkeydi.
Bugün de, yüzde 10’u aşan işsizliği, her yıl daha da küçülen ekonomisiyle, mütemadiyen ekonomik darboğaz yaşamaya devam ediyor.
Gelgelelim Orbán, futbolu çok seviyor ve köyüne böyle bir “anıt” yaptırmak istiyor.
Kurucusu olduğu vakfın kasasına, ünlü Macar futbolcudan alan Ferenc Puskás Futbol Akademisi’ne, parlamentodan “hop” diye geçirilen bir kanunla, devlet bütçesinden üç milyar forinte (20 milyon euro) yakın bir para aktarılıyor. Ve “hayaldi gerçek oldu” şeklinde, bir köyde kimin ne işine yarayacağı belli olmayan stadyumun inşası başlıyor.
Budapeşte’nin yaklaşık 50 kilometre ötesindeki Felcsút ve çevresinde daha başka şeyler de oluyor.
Alcsútdoboz adlı, hemen yakındaki başka bir köy çevresindeki devlet arazileri, çok çok düşük meblağlarla, başbakana yakın iş çevreleri ve de Orbán’ın babası ve eşine kiraya veriliyor.
Bunlar, sadece Orbán’ın köyüne ilişkin “hayaller”.
Tüm Macarlara, hatta bugün Romanya’nın bir parçası olan Transilvanya’da yaşayan Macarlara ilişkin de, birçok hayali var Orbán’ın.
Macaristan’ın kendisi ise, toplumsal olarak, siyaseten kutuplaşmış, birbiriyle kavga içinde bir ülkeye dönüşüyor giderek.
Orbán’ın başka bir hayali de, Budapeşte’nin merkezindeki en anıtsal, görkemli binalardan biri olan parlamentoyu çevreleyen alanı, “geçmişte olduğu gibi” düzenlemek.
Orbán’ın bahsettiği geçmiş, 1930’ların sonu.
Bu dönemde, faşist Ok ve Haç Partisi yükselişteydi. Parlamentonun, inşaat alanına dönen çevresi de, o dönemin Nazilerle işbirliğine giden faşist diktatörü Amiral Miklos Horthy zamanında, “aynen olduğu gibi” yeniden yaratılıyor.
Okullarda müfredata, 1930’ların faşizm övgüleri savuran yazarlarının eserleri, özenle serpiştiriliyor.
Nobel ödüllü, Macaristan’ın önde gelen entelektüellerinden Yahudi yazar Imre Kertész’e ise, Fidesz çevreleri tarafından sadece “Macar kökenli yazar” diye hitap ediliyor. Bu hitap şekliyle, Kertész’inYahudiliği nedeniyle, “Macaristan vatandaşı” sayılamayacağı iddiası “nazikçe” gündeme getirilmiş oluyor.
Yahudilerin fişlenmesi ve Romanların ülkeden “temizlenmesi” gibi önermeleri bulunan aşırı sağ parti Jobbik’in ülkenin üçüncü büyük partisi hâline gelmiş olması, Fidesz’in bu tarz yaklaşımlarının bile “sütten çıkmış ak kaşık” varsayılmasına neden oluyor.
Ne de olsa Orbán’ın “halkı için hayalleri var”; bu hayaller de, diğer bazı hayallerden daha “üstün” ve Fidesz, halk desteğine sahip olduğuna göre, hayallerinin “doğruluğunu” tartışmaya da gerek yok.
oneysezin@hotmail.com
Yorum Yap