Rekabetçi otoriterlerin ‘adil oyun’ sorunu

  • 17.08.2013 00:00

 Türkiye’de sanki mozaiğin sadece minicik bir parçasına odaklanıyor ve ortadaki siyasi tablonun tamamını kaçırıyoruz.

İlkeler sabit olunca, Mısır, Rojava veya dünyanın herhangi bir yerindeki katliama farklı bakmak sözkonusu olmuyor; ama Türkiye’de “egemen” tutum bu değil.

Ateş düştüğü, “ilgilendirdiği” yeri yakmakla kalıyor.

Toplum genelinde herkesi kapsamı altına alan ve herkesin kapsama alanındaki temel insan hakları ilkelerinin, değerlerinin yokluğu ve bunun yol açtığı yozlaşma, Türkiye’deki siyasi çatışmaların, anlaşmazlıkların, sağırlıkların asıl nedeni.

“Neyse ki, yalnız değiliz” diye sevinelim mi?

Geçen yazıda, “rekabetçi otoriterlik” kavramından bahsetmiştim. Harvard ve Toronto Üniversitelerinden, Steven Levitsky ve Lucan Way’in üzerine yazdığı “rekabetçi otoriterlik”, seçimlerin düzenli olarak “meşru iktidarlar” ortaya çıkardığı ancak, demokrasinin sözkonusu olmadığı yönetim biçimleri.

Demokrasi değiller; “diktatörlük” veya “katıksız otoriter rejimler” de.

Rusya başta olmak üzere, bu sistemin dünya genelinde düzinelerce örneği var.

Bana kalırsa; bu sistemlerin bukalemun yapıları; yani tam olarak “dikta” veya “demokrasi” olarak niteleyemeyeceğimiz “melez” yapıları, daha doğrusu ortama göre renk değiştiren “yanardöner” hâlleri, bizim gibi siyaset üzerine yorum yapanlara çok malzeme veriyor.

“Demokrasi”, “Değil”, “Nereden nereye geldik” tartışarak, didişerek yıllar geçiyor; ama asıl sorunları teşhis edemiyoruz.

Güney Amerika uzmanı Levitsky ve Avrasya (özellikle Rusya) üzerine yoğunlaşan Way, “rekabetçi otoriterlik” tezlerine yönelik olarak 35 ülke üzerinde çalışmış; Afrika, Asya, Avrupa’dan onlarca ülkenin arasında Türkiye yok. Ancak, “Gezi sonrası” herhâlde, Türkiye kesinlikle “ıskalanmayacak vakalardan” biri olacak.

Bu kavramsal çizgiden ilk örnek; “liberal olmayan demokrasiler” fikri öncelikle, popüler medya kişiliği- gazeteci- yazar Fareed Zakaria tarafından ortaya atılmıştı.

“Gayrı liberal demokrasi” (illiberal democracy) kavramından sonra da, zaten “boş/ kof demokrasi”den tutun “sözde demokrasi”ye, hatta “düşük yoğunluklu demokrasi”ye sayısız tanımlama ileri sürüldü. Farklı detaylarla üç aşağı beş yukarı aynı şeyi tanımlayan bu kavramların ortak özelliği Zakaria’nın 1997’de bahsettiğiydi; yani, dünya genelinde, temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olmadığı, “sandık demokrasileri”.

Levitsky’nin, 2000’lerin başında mesele ettiğiyse, Zakaria’nın (ve diğer bu konuda yazıp çizenlerin) bu sistemleri, tüm eksikliklerine rağmen “bir tür demokrasi” olarak nitelemesiydi. “Rekabetçi otoriterlik” kavramı ise, bardağın boş tarafına, yani olması gerektiği şekliyle demokrasinin yokluğuna odaklanılmasının önemine vurgu yapıyordu.

Çünkü... Rekabetçi otoriter sistemlerde, modern demokrasilerin en kilit unsuru olan, “hükümet ve muhalefet arasındaki eşitlikçi, eşit ilişki” sözkonusu olmuyor. Sandık gücüyle iktidara gelen hükümetler, muhalefetle kendilerini “aynı seviyede”, “aynı gemide” görmüyor, muhalif düşünce ve muhalefet siyasetini, yoldan çıkarmak, oyundan atmak için her yola mubah gözüyle bakıyor.

“Her yol”, tam teşekkül otoriter rejimlerde olduğu gibi, çetelerin giriştiği ağır işkence, faili meçhul cinayetler değil belki ama iktidar sahipleri, devletin “meşru olarak kullanabildiği” tüm yollarla, kendi güçlerine tehdit gördüklerini törpülüyor, bastırıyor.

Gezi ve Roboski gibi vakalara baktığımızda, Türkiye’de “faili meçhuller” döneminin tam manasıyla tarihe karıştığını söyleyebilmek bir yana, iktidar ve muhalif düşünce/ muhalefet arasında “adil bir oyun düzeni” olduğunu öne sürmek mümkün mü?

oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums