No Pasarán- ¡No pasarán!- On ne passe pas!- They shall not pass!

  • 28.02.2013 00:00

 “Geçemezler” anlamına gelen bu slogan, ilk kez, Birinci Dünya Savaşı’nda, Fransız güçleri tarafından kullanılmıştı.

Birinci Dünya Savaşı, aynı zamanda müthiş bir propaganda savaşıydı; bu slogan da, Fransız güçlerinin moralini arttırmak için, posterlerde en çok kullanılan “moral depolarındandı”.


“On ne passe pas”
 sözleri, Fransız ve Alman güçleri arasında dokuz ay süren Verdun Savaşıesnasında kimbilir kaç askerin yaşam umudu olmuştu. Yaklaşık bir milyon insanın öldüğü bu savaş, müthiş kanlı, can yakıcı bir çatışma olmuştu. Fransa tarihi uzmanı İngiliz Alistair Horne’un aktardığına göre, bir Fransız teğmen, bu savaşa ilişkin tanıklığını şöyle dile getirmişti: “İnsanlık deli. Gördüklerimi sadece böyle açıklayabiliyorum. Nasıl bir katliam! Nasıl bir dehşet ve vahşet tablosu? Tanıklıklarımı anlatacak söz bulamıyorum aslında. Cehennem bu denli korkunç olamaz. İnsanlar deli!”

Fransa’nın kuzeydoğusundaki Verdun kentini çevreleyen ormanda gerçekleşen savaş esnasında neredeyse sürekli yağan yağmur, toprak, kan, cesetlerden oluşan bir cehennem çamuru oluşturmuştu. Askerler de, günlerini, aylarını, bu çamura gömülü, ölümle burun buruna geçiriyordu.


Savaş kentinden “barış” kentine

Bugün, Verdun kenti, kendini “barış” anafikri üzerine kurgulamış bir şehir. Savaş karşıtı ve çatışmalara barışçı çözüm üzerine çalışan birçok sivil toplum kuruluşuna ev sahipliği yapıyor Verdun. Almanya ve Fransa devletleri de, geçmişte yaşanan acıların üzerine kurulan “dostluklarının” sembolü olarak bu kenti gösteriyor.

Kuzey İrlanda’nın da, tıpkı Verdun gibi, onyıllar süren kanlı çatışmaların ardından bir “barış merkezi” olarak küllerinden yeniden doğması sözkonusu. Gerçi, son dönemlerde, bir zamanlar Kuzey İrlanda’nın birçok yerini neredeyse savaş alanına döndüren gerginlikler, yeniden su yüzüne çıkmaya başladı. Ancak, gene de, yıllarca dünyanın dört bir yanından, “çatışma çözümü” üzerine barış dersleri alan Kuzey İrlanda’dan siyasetçiler, akademisyenler, sivil toplum aktivistleri, şimdi kendi deneyimlerini, dünyaya aktarıyor.

Kuzey İrlanda’nın kendisi de, çatışma çözümü konusunda bir şeyler öğrenmek isteyen veya kendi dertlerine deva arayanların uğrak yeri hâline geldi. Belfast’ın, neredeyse, politik içerikli bir “barış turizmi” mekânına dönüştüğünü söylemek mümkün.

Acaba, savaş nedeniyle büyük acılar çeken, çekmeye devam eden Irak ve Suriye’nin şehirleri de, günü gelip, Verdun gibi “barış” merkezleri olacak mı?

Türkiye’de, çatışmaların yaşandığı coğrafyalar, 1990’lardan bu yana, “bölgede” büyük sıkıntılar yaşayan insanlar, Kuzey İrlandalılar gibi, dünyaya barış dersleri verebilecekler mi bir gün?


Türkiye dünyaya ne dersi verecek?

Başbakan Erdoğan’ın, dün Viyana’da Medeniyetler İttifakı projesi çerçevesinde yaptığı konuşmayı dinlerken, açıkçası, Türkiye’nin dünyaya ne “dersi” verebileceği konusunda çok da emin olamadım. Erdoğan, çok haklı biçimde şöyle diyordu; “Avrupa’da yükselen ırkçılığın da ciddi bir sorun olduğunu belirtmek zorundayım. Ülkeleri dışında yaşayan Müslümanlara yönelik rencide edici tavırlar, vicdanları yaralamaya devam ediyor... Tıpkı Faşizm gibi, İslamofobinin de bir insanlık suçu olarak görülmesi kaçınılmaz bir hâl almıştır”.

Erdoğan, Avrupa’da yükselen aşırı sağı eleştirirken, çok doğru bir noktaya parmak basıyor. Bizim de parçası olduğumuz bir coğrafyanın tümünde, eğer ki aşırı sağ hareketler, ikinci veya üçüncü büyük siyasi hareket konumuna yükselmişlerse, bu çok ama çok ciddi bir durumdur. Türkiye de, bu konuyu, fena hâlde mesele etmelidir.

Ancak, Avrupa’nın aşırı sağ meselesini, içinden sadece bir konu başlığını ele alarak eleştirmek de son derece yanlış.

İslamofobi, aşırı sağın yarattığı, istismar ettiği, beslediği karabasanlardan sadece bir tanesi.

Göçmenler, Romanlar, Yahudiler, eşcinseller; her türlü farklı kimlikteki insan, sol görüştekiler...

Ya onların, aşırı sağ tarafından hedef alınması meselesi ne olacak?

Bugünlerde, Yunanistan’ın büyük çıkış yapan sol partisi SYRZİA“No Pasaran” başlığıyla, bir “anti-faşizm” manifestosuna, Avrupa genelinde imza topluyor.

SYRZİA’nın manifestosu şöyle bitiyor:


“Hiç olmadığı kadar, başka bir Avrupa’yı savunma ve desteklemeye ihtiyacımız var; coğrafyasında yaşayan bizler için, özgür, yaratıcı ve gerçekten demokratik bir Avrupa.


Tarih, bu sefer tekerrür etmemeli!”

Keşke de, Türkiye de, hem kendi içindeki aşırı sağ eğilimlere, hem de parçası olduğu Avrupa’dakilere,“¡No pasarán!” diyebilseydi, tepeden bakan eleştiriler getirmek yerine.

Meraklısına; Manifesto’nun sitesi; “http://antifascismeuropa.org/nos/en


oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums