Hak ettiği gibi yaşamak

  • 4.10.2012 00:00

 “20. yüzyılı tamamen ardımızda bıraktık, ancak hâlâ 21. yüzyılda yaşamayı öğrenemedik; en azından hak ettiği gibi.”

Günümüz dünyasını, tek cümlede anlatan en güçlü yorum belki de bu bence.

Yazarı, Eric John Ernest Hobsbawm.

Tarihçi ve düşünür Hobsbawm, yaklaşık bir yüzyıllık yaşamında, 20. yüzyıla neredeyse baştan sona tanık oldu.

 İletişimin hiç olmadığı kadar geliştiği, bilginin muazzam bir çağlayan gibi aktığı, “sonsuz imkânların asrı” varsayabileceğimiz 21. yüzyıla da, belki de “dünyayı değiştirebilmek için” bitip tükenmez merak ve hevesiyle, zaten çok önceden geçmiş olanlardandı.

 94 yaşında, son kitabı How to Change the World - Tales of Marx and Marxism 2011 (Dünya Nasıl Değiştirilebilir: Marks ve Marksizm Hikâyeleri 2011) yazmıştı dersem, bu heyecan daha iyi anlaşılır herhalde.

Cambridge’de tarih okurken, arkadaşlarının; “Hobsbawm’ın bilmediği bir şey var mı” diye şakalaştığı söylenir.

İskenderiye doğumlu, çocukluğu Viyana ve Berlin’de geçen Hobsbawm, 1936’dan itibaren 1989 yokoluşuna kadar Britanya Komünist Partisi’nin üyesiydi. Akademisyenliğiyle beraber açıkça dışa vurduğu partizanlığı, dünya görüşünün en temel belirleyicisi olan Marksistliği, tartışmalı bir isim olmasına neden oldu.

1956’da Macaristan’da “güler yüzlü sosyalizm” yaratmak için yapılan ayaklanma ve 1968’deki Prag Baharı’nın Sovyetlerce ezip geçilmesi, Hobsbawm’ı derinden sarsan olaylardı. Komünizme inanmayı terk etmedi, Sovyetler’i de, “yanlış gitmiş, gitmeye mahkûm bir deney” olarak eleştirdi.

Komünist Parti’yi, tüm hayal kırıklıklarına rağmen terk etmemesini de, 1932-33 yıllarını, Berlin’de, Hitler’in yükselişinin dehşete bağlıyordu. Hem bir Yahudi, hem de siyaseten “katli vacip” olması, bu bir yılın çok ürkütücü geçmesine neden olmuştu.

Hobsbawm’ı, Marksizm’le hiç alakası olmayanlar, hatta eleştirenlerce bile hatırı sayılan bir tarihçi, hatta tarihsel analizleriyle “düşünür” kılan, yazılarının her şeyin ötesinde, ufuk açıcı, eleştirel bir ışığa sahip olmasıydı.

Kapitalizmi, “akıllara seza” bir dinamizm, enerji ve yaratıcılığa sahip olarak tanımlıyordu Hobsbawm. Krizlerin de sistemin hatalı noktalarını yıkıp yeniden inşa etmesine sebep olarak, kapitalizmi desteklediğini düşünüyordu.

Son krize değin.


Son krizle, kapitalizmin gelmiş geçmiş en büyük sarsıntısı olduğunu ve serbest piyasa ekonomisinin bildiğimiz hâliyle bittiğini söylüyordu.


Çevre sorunlarını da hesaba katınca, dünyanın gidişatının pek parlak olmadığını, acilen “ne sosyalizm, ne kapitalizm” olan yeni bir dünya düzenine gitmemiz gerektiğini de. “Devletin müdahilliği, kontrolü ve özgürlüklerin farklı bir bileşimi mümkün olabilir” diyordu.


Dünyayı değiştirmekle ilgili de, yakın geleceğin insanların fena hâlde ezildiği, çatıştığı bir sürece gebe olduğuna işaret ederek, “Zaman bizim tarafımızda değil” demişti. Bu konu da, çok da haklı.

 


Meryem’in hakkı

Geçtiğimiz günlerde, Harvard Üniversitesi’nin Hıristiyanlık tarihi uzmanı profesörü Karen King, İsa’nın yaşamına dair ilginç bir iddiayı yeniden gündeme getiren belgeyi, Roma’da medyanın karşısına çıkardı.

İsa, bir kadınla beraber miydi? Bu konu, çok satan roman Da Vinci’nin Şifresi ile çok konuşuldu ama, aslında çok zamandır, tarihçiler, din bilimciler, din insanları, dindarlar arasında tartışma yaratıyor.

İsa’nın eşi olduğu söylenen Magdalı Meryem, birçok dinî ve tarihî kaynağa göre, günahkar, fahişe, “yedi şeytanı” içinde barındıran düşkün varlık. Öte yandan, Markos ve Yuhanna İncilleri, İsa’nın ölüm ânında, havarilerle beraber onun da olay yerinde olduğunu söylüyor. Birçok dinî belgede de, Diriliş’ten sonra, İsa’nın ilk ona gözüktüğü yazılıyor.

Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde yazılan bazı İnciller’de ve dinî yorumlarda, Magdalı Meryem ileHavariler arasında şöyle konuşmalar geçtiği öne sürülüyor; “Seni, diğer insanlardan daha çok sevdiğini biliyoruz. Sana, bizim bilmediğimiz, duymadığımız ne söyledi?” Meryem de, “Sizden gizli olan sırrı dile getireceğim” diyor ve anlatmaya başlıyor. Ancak, bu kısımlar hep kayıp.

Havariler, yazılanlara göre, hep sorguluyor; “Neden, gizliden gizliye bir kadınla konuştu; neden bizi seçmedi? Neden onu, bize tercih etti?”

Başka belgelerde de, “Onu, herkesten çok sevdi” diye yazılıyor. Bu kıskançlıkla, “dünyayı kurtaracak” İsa’nın âşık olmasına duyulan hınçla, Magdalı Meryem “şeytanlaştırıldı” ve hatta, tarihten silindi mi?

Bunu, hiç bilemeyeceğiz; dinler ve dinler tarihi ile ilgili birçok şeyi bilemeyeceğimiz gibi.

Ancak, King’in medya önüne çıkardığı, Mısır kaynaklı, Kıptice, 4. yüzyıldan kalma, “yeni” belgenin yarattığı tartışma ve belgenin Vatikan kadar bazı akademisyenler tarafından da, öfkeyle karşılanması asıl düşündürücü olan.

İsa’ya “insanlığın” yakıştırılamaması kadar, yüzlerce yıldır katmerlenen kadın düşmanlığının derin kökleri de afallatıcı.

Dünya Değerler Araştırması’nın sonuçlarıyla ilgili, bu araştırmaların yerel ayağını Türkiye’de yıllardır yürüyen sevgili hocam Yılmaz Esmer’in, önceki gün Habertürk’te yaptığı, “Türkiye’de kadınların da, eşitsizliği müthiş biçimde içselleştirdiği”, bu şekilde de eşitsizliği teşvik ettiği yorumu iç burkuyor fena hâlde. Araştırmaya göre, Türkiye’nin kadın-erkek eşitliği açısından, Avrupa’nın (aslında karşılaştırılamayacak ölçüde) en geride kalan ülkesi olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı?


oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums