Duvara karşı

  • 30.08.2012 00:00

 Kuzey İrlanda’da IRA, İspanya’da ETA’nın silahsızlanma süreci, Türkiye’nin Kürt Sorunu’na çözüm için uzun süre örnek olarak gösterildi durdu.

Artık, bu iki örneğin de Kürt Sorunu’nu tartışmakta, fazla bir geçerliliği yok.

Avrupa Birliği üyeliği vesaire ötesinde, “Avrupa” denen coğrafyaya ait olduğunuzu bu denli inkâr ederseniz, özellikle Kürt Sorunu gibi yakıcı bir sorun sözkonusu olduğunda, Avrupa örneklerinin de yol gösterici manada fazla bir anlamı kalmaz.

Çünkü, her şeyden önce, “Avrupa”, bir coğrafyada aynı sohbetin parçası olmak, bir diyalog içinde olmak demek.

ETA’nın , Ekim 2011’de silah bırakma kararını açıklamasının ardından, Kuzey İrlanda’da bir zamanlar IRA’nın siyasi kanadı olan Sinn Féin’in lideri Gerry Adams şöyle yazmıştı;

“Ben ve Sinn Féin’in diğer liderleri, Bask Ülkesi’ni düzenli biçimde ziyaret edip, İspanya Devleti yetkilileri ve diğer tarafların temsilcileri ile görüştük. Açıkça gözlediğimiz, Bask Ülkesi’ndekilerin barış için kararlılıkları ve Kuzey İrlanda deneyiminden ders çıkarmak konusundaki bilinçli yaklaşımlarıydı.”

Türkiye’de, son dönemde, sadece Kürt Sorunu değil, devletin birçok politikasında, bir yandan Avrupa’ya burun kıvrılırken, bir yandan da, tartışmalı bir uygulama kamuoyuna pazarlanırken“Avrupa örneğini izliyoruz” deniyor.

Mesela, polisin uyguladığı şiddet ile ilgili bu kadar ciddi sorunlar varken, bir de üzerine “65 cm. uzunluğunda demir coplar” mı ithal edilecek; “AB ülkelerinde de bunlar kullanılıyor” diye yalan yanlış bir bilgi illaki araya sıkıştırılıyor. Medyada da, bu “detay” hiç de sorgulanmadan aynen yer alıyor.

ETA’nın silah bırakma kararına giden sürecin bir benzerinin yaşanması, “teröre olan sivil desteğin kesilmesi” için gerçekleştirildiği öne sürülen KCK tutuklamaları, Türkiye’de sorunu tam manasıyla kangrenleştirdi.

Adams’ın geçen yıl bu zamanlar yazdıklarına geri dönelim.

“(2011’de) Uluslararası bir grup lider, Kofi Annan (Birleşmiş Milletler eski genel sekreteri),Jonathan Powell (Britanyalı diplomat), Bertie Ahern (İrlandalı politikacı), Pierre Joxe (Fransız siyasetçi), Gro Harland Bruntland (Norveç eski başbakanı) ve ben, Bask Ülkesinde gerçekleşen bir konferansta, barış sürecinde ne yapılması gerektiği konusunda görüşlerimizi dile getirdik. Benim aktardığım görüş, şiddetin çoğunlukla, insanların başvurulacak başka bir seçenek olmadığını düşündükleri zamanda bir yöntem olarak kullanıldığı idi. Bir çatışmayı, barışla noktalama sürecinde dönüştürmek, bir alternatif yaratmayı gerektiriyor. Bu da, elbette hiç de kolay bir şey değil. Karşınızdakini, neyin motive ettiğini, ona neyin ilham verdiğini, neyin onu şiddete yönelttiğini anlamaya çalışmanız lazım.

Her çatışma, birbirinden farklıdır ama biz kendi Kuzey İrlanda deneyimimizden, eğer layıkıyla uygulanırsa sonuç verebilecek, bazı ‘barış dersleri’ çıkartabildiğimizi düşünüyoruz.

Bu dersler de; diyalogun tesisi, çatışmanın kalbinde yatan sorunların çözümünün ele alınmasının, taraflar arasında bir güven ve uzlaşma atmosferi sağlanmaya çalışılmasının, tarafların tümünün eşit varsayıldığı, kapsayıcı bir müzakere ortamı yaratılmasının gerekliliği.

Tüm konular tartışmaya açık olmalı; hiçbir ön şart ileri sürülmemeli, ‘olmazsa olmaz’ denmemeli, sonuç en baştan ‘çözüm budur’ diye öngörülmemeli, hiçbir çerçeve konmadan açık fikirle herşey tartışılmalı.

Adams’a göre, barış sürecinde, saatler de kurulu olmamalı; yani, “şu zamanda süreç sonuçlanacak” gibi bir takvimi ortaya koyarak müzakereleri germemeli.

Adams’a göre, “kararlılık ve risk almaya hazır olma”, “güven ortamı yaratma” barış için gerekli yegâne önkoşullar.

Herhangi bir şekilde barış yolunda en ufak bir adım atılacaksa da, “diyalogsuz mümkün değil”.

Diyalog, bir yandan ülke içindeki taraflarla yürütülen bir muhataplık süreci.

Türkiye’de, iktidarla muhatap olmak, duvara karşı durmak gibi bir şey.

Diyalog, öte yandan da, dünya örneklerini kendini eleştirmek, eksiklerini fazlalarını görmek için bir karşılaştırma yöntemi olarak kullanabilecek bir süreç.

Hele ki, uluslararası tek diyalog yöntemi olarak, kendini beğenme, “merhamet göstererek ezme”, büyüklenme, böbürlenmenin anlaşıldığı şu dönemde, Avrupa ile Kürt Sorunu’nun çözümü için “nereden ne ders çıkarabiliriz” gibi bir görüş alışverişine girilebilir mi resmî olarak?

Şimdi, Cemil Çiçek’in, Meclis Başkanı sıfatını bir köşeye koyup, biraz da mahcup bir tavırla, şiddeti dışlayan bir toplumsal mutabakat metni sunmasının, mesela 1988’de Bask Ülkesi’nde şiddeti dışlamak ve siyaseti ön plana çıkarmak için gerçekleştirilen “Ajuria-Enea Anlaşması” ile benzerliği var diyebilir miyiz?

12 Ocak 1988’de, ETA’nın üst üste eylemleri nedeniyle 32 kişinin hayatını kaybetmesi ertesi, Bask Parlamentosu’nda yer alan tüm yerel ve ulusal partiler biraraya gelerek, Euskadi’nin yani Bask Ülkesi’nin “normalleştirilmesi” için bir mutabakat metnine onay vermişti.

Bir “anlaşma” olarak nitelenen bu belge, üç temel öge içeriyordu.

Müzakereler sadece, halkın meşru iradesini temsil eden, yani elinde silah olmayanlar tarafından gerçekleştirilebilirdi.

Özerklik müzakereleri ve çatışma sürecinin sona erdirilmesi birbirine paralel ilerleyecek süreçler olacaktı.

“Diyalog”, şiddetin sona erdirilmesinin kilidi olacaktı. Silahını bırakan herkese meclis kapısı açıktı.

İşe gelince, “Biz, bize benzeriz”; işe gelince de, “Avrupa’da olduğu gibi yapıyoruz”.

Bu çifte standartla, işlerin sarpa sarıp durmasına şaşmamalı.

oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums