Abdullah Gül: Şimdi değilse ne zaman?

  • 6.02.2016 00:00

 Bundan tam iki yıl önce, “Abdullah Gül ve Bülent Arınç'tan beklenen” başlıklı bir yazı kaleme aldım.

Yazı şöyle bitiyordu: “İkisi de Başbakan'ın kendisi gibi düşünmeyen hemen herkesi vatan haini ilan eden; toplumu çok tehlikeli bir şekilde kutuplaştıran; yolsuzlukları örtbas etmek için hukuk devletini tahrip eden; kısaca akıl, izan ve mantıkla bağdaşmaz bir çizgi izlediğini görmüyor olamazlar. Başbakan'ın götürdüğü yerin, ülkeye büyük zarar vereceği ayan beyan ortada. Toplumun çoğunluğu, bu iki önde gelen siyaset adamının ülke çıkarlarına sadakatlerinin, Başbakan'a duyduklarından çok daha güçlü olduğuna inanıyor; onlardan ülkeye de partiye de büyük zarar verecek olan bu gidişe dur demelerini bekliyor.” (13 Şubat 2014)

Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın aradan geçen iki yılda ülkeyi nereye getirdiği ortada. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra anayasanın “bekleme odasına” alındığını, kendisinin “fiilen başkan” olduğunu ilan etti. “Çözüm süreci”ne son verdi. Kürt sorununda sonuç vermesi imkânsız askeri çözüme, öldürerek çözüme yöneldi. PKK içeride giderek daha çok yandaş, dışarıda giderek daha çok dost kazanıyor. Bölgeye lider olma iddiasına dayalı politika, sonunda Türkiye'yi bölgede tamamen etkisiz hale getirdi. Ülke içte ve dışta büyük tehlikelerle karşı karşıya iken, Cumhurbaşkanı Erdoğan bütün yetkiler zaten kendi elinde değilmiş, ülkeyi keyfince yönetemiyormuş, başka hiçbir sorun kalmamış gibi, kutuplaşmayı körükleyerek “Türk biçimi” başkanlık rejimi peşinde koşuyor.

Ne yazık ki muhalefet ülkeyi bu girdiği çıkmaz yoldan kurtarma yolunda umut vermiyor. CHP, inanılması güç bir şekilde, “Atatürk resmini kim indirdi” tartışmasıyla meşgul. AKP ile PKK arasına sıkıştırılan HDP, barajın altına düşme tehlikesiyle baş başa. En azından 7 Haziran'dan bu yana AKP'nin yedek gücü rolünü üstlenmiş olan MHP de aynı durumda. MHP'nin baraj altına düşme tehlikesi, Parlamento'da Erdoğan'a “Türk biçimi”, yani kuvvetler ayrılığına yer vermeyen anayasayı referanduma götürmek için gerekli oyları sağlayabilir. Erdoğan'ın “Ya ben, ya kaos” diyerek o anayasayı seçmene kabul ettirmeye çalışacağı ise besbelli.

Bülent Arınç, nihayet sesini yükseltmeye başladı: Silahla olmaz, çözüm sürecine dönülmeli; HDP ile Dolmabahçe mutabakatından Erdoğan'ın elbette haberi vardı, dedi. MİT TIR'ları davasında ne tutuklama ne de ceza kararı verilebilir, dedi. ‘Paralel yapı'yla mücadele adı altında öyle davalar açılıyor ki, yeniden avukatlığa soyunmak istiyorum, dedi. “Trollerin ve troliçelerin” linç kampanyasına aldırmadı, sözlerimin arkasındayım dedi. Evet, “Çok geç, çok az” konuştu, ama “Geç olsun, güç olmasın…” dedirtti. Eski bakanlar Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin, Suat Kılıç kendisine destek verdi. Başkalarının da vereceği anlaşılıyor.

Ya 11. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül? Ne içte ne de dıştaki gidişattan hiç memnun olmadığı belli olduğu halde, önce “Çankaya noteri” gibi davranarak özgürlükleri ve hukuk devletini tepeleyen bütün yasaları imzaladı; sonra da belki parti çıkarlarını her şeyin üstünde tutarak, belki “ihtiyaç varsa partim beni göreve çağırır…” diyerek, belki “şartların olgunlaşması” beklentisiyle hiç sesini çıkarmadı. Oysa kötü gidişe itiraz etme cesaret ve dirayetini göstermesi halinde Gül, hem halka, hem partisine ülkeyi yeniden ayağa kaldırmak için öncülük edebilir. Başka hiçbir şey değilse, Cumhurbaşkanlığı sırasında halkın büyük bölümünden gördüğü saygı onu bu cesaret ve dirayeti göstermeye teşvik etmeli.

Düşünüyorum: Abdullah Gül, ülkenin içeride ve dışarıda kargaşaya doğru gidişine karşı şimdi değil de ne zaman “Yeter!” deyip sesini yükseltecek?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums