Büyük Ortadoğu Projesi'nin dersleri

  •  

 11 Eylül 2001 İslamcı terör saldırıları karşısında ABD Başkanı George W. Bush'un 2002'de Afganistan'ı, ardından 2003'te Irak'ı işgal ederken güttüğü temel amaç şuydu:

Amerikan demokrasi modelini Arap – İslam dünyasına ihraç etmek, böylelikle İslamcı terörizmin yeşerdiği zemini ortadan kaldırmak ve bölge sınırlarını ABD'nin (ve tabii İsrail'in) jeopolitik çıkarları doğrultusunda yeniden çizmek. Denebilir ki, Bush yönetiminin tasarladığı “Büyük Ortadoğu İnisiyatifi ya da Projesi”nin özü buydu.

Ortadoğu'nun bugünkü haline baktığımda, büyük bilim felsefecisi Karl Popper'in komplo teorilerini çürütürken ileri sürdüğü tezi anmadan geçemiyorum: Tarihte olan bitenler çok güçlü aktörlerin ya da tarih yasalarının ürünü değil, pekçok aktörün amaçlanmış ya da tasarlanmış eylemlerinin tasarlanmamış sonuçlarıdır; sosyal bilimlerin konusu da bunların analizinden ibarettir.

Aradan geçen 12 yıldan fazla sürede, 2011'de patlak veren “Arap Baharı”yla Arap halklarının otokratik tek - adam yönetimlerine karşı isyanlarına rağmen, Bush yönetiminin Afganistan ve Irak'a askeri müdahaleyle tasarladıklarından hiç biri gerçekleşmedi. Obama, Amerikan askerlerini Irak'tan çekmek zorunda kaldı, Afganistan'dan çekilme sürecinde. Tunus hariç tutulabilirse, Ortadoğu'nun hiçbir yerinde özgürlük ve demokrasiden söz etmek mümkün değil. Eski otokratların yerini yenileri aldı. İslamcı radikalizm ve terörizm beklenenin aksine gerilemedi, büyüdü.

Yaşananlardan çıkarılacak derslerin başlıcalarını şöyle sıralamak mümkün: ABD dünyanın her bakımdan en güçlü devleti, aktörü olabilir; ancak öncelikleri doğrultusunda dünyaya şekil verme yeteneğine sahip olduğu bir efsaneden ibaret. Özgürlük ve demokrasinin herhangi bir topluma, dışarıdan askeri müdahale yoluyla ihracı mümkün değil. Dışarıdan dayatmalar ters etki yapmakta ve amaçlananın, tasarlananın tam tersi sonuçlar vermekte.

Afganistan'da Taliban adım adım geri geliyor. Irak'ta kurulan yeni düzende yönetimden dışlanan Sünni Araplar, Saddam Hüseyin'in generalleri öncülüğünde İslam devletini örgütlediler ve Irak ve Suriye'nin Sünni Araplarla meskun bölgeleri üzerinde hunhar bir İslamcı diktatörlük kurdular. Suriye'de Beşar Esad diktatörlüğünün özgürlük talebiyle ayaklanan Suriye halkını kan ve ateşle bastırma yolunu seçmesi sonucunda, bugüne kadar en az 250 bin kişi can verdi; 25 milyon Suriyelinin en 4 milyonu ülkelerini terk etmek zorunda kaldı; 7 milyonu da kendi ülkeleri içinde mülteci durumuna düştü. Suriye, bölge ve bölge dışı devletlerin ve devlet dışı aktörlerin mücadele alanı haline geldi.

Obama yönetimi (ve onu izleyen Avrupa'nın büyük devletleri) Suriyeli sığınmacılar kapılarına dayanıncaya kadar Bush müdahalelerinin doğrudan veya dolaylı sonuçlarını tamir için hemen hiçbir şey yapmama, ahlaki yükümlülüklerden kaçınma yolunu tuttu.  Yüzbinlerle sığınmacı kapılarına dayanınca Batı Avrupa ülkeleri, Suriye hakkında bir şeyler yapmak gereğini duyuyor. Putin, kurulacak Esad sonrası düzende söz sahibi olmak için, İslam Devleti'ne savaş açtı, ama esas olarak Esad muhaliflerini bombalıyor.

Bölgede çıkarları olan Batılı devletlerin Irak ve Suriye'de yaşanan insanlık dramına son verme konusunda yükümlülükleri artık sadece ahlaki olmaktan ibaret değil. Bu yükümlülüğü yerine getirebilirler mi? Düne nazaran bugün daha büyük bir umut olduğu söylenebilir mi? Kimse bunun cevabını bilmiyor. Tecrübeler ışığında söylenebilecek tek şey, çözümün silahla değil ancak diyalog ve diplomasiyle mümkün olabileceği. Suriye krizinde gelinen noktanın Ankara'ya yüklediği sorumluluklar başka bir yazının konusu.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums