Sosyolojik gerçeklerin karşısında durulamaz

  • 30.07.2015 00:00

 Putin gibi bir başkan olup, ülkeyi şirket gibi yönetmek ihtirasından vazgeçmediği anlaşılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Kürt sorunu yoktur... Müzakere yoktur... Mutabakat yoktur...” diyerek, başlattığı “çözüm süreci”ne son verdi.

Niyetinin PKK ile çatışmaları canlandırarak, kendisine 7 Haziran yenilgisini tattıran HDP yöneticilerine “bedelini ödeterek” ülkeyi 1990'lara döndürerek inisiyatifi yeniden ele geçirmek olduğu görülüyor. PKK da yardımcı olmak için elinden geleni yapıyor.

Bildiğimiz, inandığımız gerçekleri bıkmadan usanmadan tekrarlamak zorundayız: “Yasak, baskı, şiddet çözüm değildir. Sorunlar, öldürmekle çözülemez; konuşarak, uzlaşarak çözülebilir. Şiddet, şiddeti doğurur. Bu, sadece hükümet - devlet için değil, PKK için de geçerlidir.” Bu uyarıları en az 30 yıldır yapıyoruz. Netice alır gibi olduk, ama ne yazık ki yeniden başa dönüyoruz. Uyarıları yapmaktan bıkmayacak, usanmayacağız ve sonunda Türkiye'ye kalıcı barış gelecek. Neden?

Çünkü sosyolojik gerçeklerin karşısında durulamaz. Türkiye halkının en az yüzde 15'i ülkenin her köşesinde yaşayan Kürtlerden oluşuyor. Türk – Kürt karma evliliklerinden doğan milyonlarca yurttaş var. Nasıl Türklere Kürtlüğü kabul ettiremezseniz, Kürtlere de Türklüğü kabul ettiremezsiniz. Kemalistler bunu on yıllarca süren yasak, baskı ve şiddetle denediler, başaramadılar. Bundan sonra hiç başarılamaz. Türkiye Kürtlerinin, ortak talepleri var: Bize Türk demekten vazgeçin, anadilimizde eğitimi özgür bırakın, ülkenin bütün bölgeleri gibi bizim bölgemiz de yerinden yönetilsin... Türkiye bu demokratik talepleri karşılamadan, Kürt yurttaşlarının saygısını ve bağlılığını kazanmadan ne bütünlüğünü koruyabilir ne de huzur ve istikrar bulabilir. Eğer demokrasi olacaksa bu talepler pazarlık, al - ver konusu yapılamaz.

Türkiye Kürtlerinin İran'da, Irak'ta, Suriye'de yaşayan milyonlarca soydaşı var. Türkiye'yi emperyalist Batılı devletlerin kurduğu Irak ve Suriye'den ayıran sınırlar Kürtleri ailelere varıncaya kadar bölüyor. Türkiye'nin güvenliği açısından içeride Kürtlerin bağlılığını kazanmak kadar, dışarıda Kürtlerin saygısını ve dostluğunu kazanmak da stratejik bir zorunluluktur. Suriye Kürtleri de Irak Kürtleri kadar dostluk ve dayanışma görmelidir. PYD, PKK değildir.

PKK da, kurulduğu günlerdeki PKK değildir. Dört ülkedeki Kürtleri şiddet yoluyla Marxist – Leninist bir bayrak altında birleştirmek iddiasıyla yola çıktı. Önce bütün Kürtler için konuşmayı bıraktı, sonra Marxizm – Leninizm'i, sonra ayrılıkçılığı terk etti ve nihayet Kürtlerin temel taleplerinin karşılanması ve meşru siyasi çalışma hakkının tanınması karşılığında silahları terk etmeyi vaad etti. PKK'nın 16 yıldır İmralı'da hükümlü lideri Abdullah Öcalan, 2013 Nevruz'unda silahlı mücadele döneminin kapandığını ilan etti ve hükümetle görüşerek, silahların susup terk edileceği bir süreci başlattı. Önce bu sürece destek veren, sonra yokuşa süren, nihayet bitiren tarafın Erdoğan'ın başında olduğu AKP iktidarı olduğu çok açık ve net.

Evet HDP, Kürt siyasi hareketi içinden çıkmıştır, fakat PKK değildir. Silah kullanmaz, silahların ve şiddetin karşısındadır. Sadece Kürtlerin değil, ortak vatan bildiği Türkiye'nin partisidir. HDP lideri Demirtaş, bir ay önce, KCK, yani PKK'ya şöyle seslendi: “Demokratik siyasetin güçlenmesine destek vermeleri lazım. Vesayet altına almak değil, güçlenmesini engellemek değil, güçlenmesine destek vermeleri lazım. 2,5-3 yıl boyunca hep destek verdiler. Ben daha fazla güç vermeleri, destek vermeleri gerektiğini söylüyorum. Yani silahlar Türkiye'de kesinlikle gündemden çıkmalıdır. Türkiye'de artık silahların patlamayacağı kalıcı bir barışa ulaşmamız gerekir... Yüzde 13 oy almış bir HDP'nin önü açıktır. KCK yöneticileri akıllı insanlardır. HDP'yi zayıflatacak her adımın Türkiye'deki çözümü ve demokrasiyi zayıflatacağını görürler, bilirler.” (Bugün TV, 26.06.2015)

Demirtaş, Kandil ile ilişkisi konusunda şunları söylüyor: “Her konuda aynı düşünmüyoruz... Zorunda da değiliz. Ben HDP'nin eş genel başkanıyım, onlar KCK'nin eş genel başkanları. Biz ne bütün siyasi tartışmalarda örtüşmek zorundayız ne de her konuda yüzde yüz anlaşmak zorundayız... Biz ayrı bir örgütüz, PKK ayrı bir örgüt. Bizim PKK ile ne ast üst ilişkimiz vardır ne de ortak hareket etme gibi bir ilişkimiz vardır... Türkiye toplumu HDP'ye büyük bir şans verdi. Ve bu şans ile ne yapacağımız, HDP'nin daralmasına mı büyümesine mi yol açacak, onu belirleyecek. O nedenle HDP'nin süreci tamamlanmamıştır, potansiyeli bunun çok ötesindedir. İktidar partisi olabilecek ruha sahiptir...” (Radikal, 28.07.2015) HDP ile PKK-KCK arasındaki ilişkiyi ve “çözüm süreci”nin nasıl bitirildiğini anlamak için, Demirtaş'ın Ezgi Başaran'a verdiği uzun mülakatı okumayı herkese tavsiye ederim.

 HDP'yi PKK'nın uzantısı göstererek, HDP'yi kapatarak ya da yöneticilerini hapse tıkarak, ülkede barışın hakim olmasını isteyen yurttaşların HDP'ye sırt çevirmesini sağlayabileceklerini umanlar yanılıyor. Türkiye'nin bütünlüğünün korunması, silahların gündemden çıkması, barışın kalıcı olması için HDP'yi cezalandırmak değil, cesaretlendirmek gerekir. Yönetenler bunu yapmıyorsa Türkiye halkı yapacaktır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums