Taştekin: Türkiyenin sınırdan atışları ABD ile karşı karşıya gelme riskini artırıyor

Taştekin: Türkiyenin sınırdan atışları ABD ile karşı karşıya gelme riskini artırıyor
18.12.2018 - 06:33
1328

 Türk-Amerikan ilişkileri için çok gergin bir hafta yaşandı. Trump’ın özel yetkili temsilcisi Büyükelçi Jefrrey’in ziyaretinin ardından Erdoğan, Fırat’ın doğusuna bir kaç güne kadar harekât başlatılacağını açıkladı. Bu açıklamaya önce ABD Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı sözcülerinden yazılı açıklama geldi: “Kabul edilemez...” Açıklamalarda Suriye Demokratik Güçleri’ne “Güvenilir müttefik” vurgulaması yapılması dikkat çekti. Ardından Başkan Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aradı.

Wall Street Journal’ın Beyaz Saray kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, Trump aynı uyarıyı tekrarladı.

Amerika’nın bununla yetinmediği ve Ankara’nın Kürtlere karşı kullanmayı planladığı Özgür Suriye Ordusu’na çok sert bir ültimatom verdiği ortaya çıktı. Kürt güçler ve ABD askerlerine saldıran 300’den fazla paralı Rus askerinin Amerikan hava saldırıları sonucu öldürüldüğü düşünüldüğünde, bu ültimatomun ÖSO üzerinde çok etkili olacağını görmek için kâhin olmaya gerek yok. Bu tablo karşısında Fehim Taştekin’in yorumlarını aldık.

Türkiye, Cumhurbaşkanı’nın ağzından “Birkaç güne harekât başlatacağını” açıklayıp geri adım atmak zorunda kalan bir ülke durumuna mı düştü?

Harekât planlarının hükümetin kontrolündeki medya üzerinden tüm dünya ile paylaşıldığını düşünürsek evet bu bir geri adımdır. Normalde insana ‘Artık her halde dönüşü yoktur’ dedirten ama iktidarın hiç istifini bozmadan ‘U’ dönüşe yaptığı çok durum gördük.

Tabii hükümet açısından tevili mümkün bir durum da var. Kara harekâtı değil sınırı geçmeden obüs topları ya da uçaklarla atış yapmak suretiyle operasyonlar gerçekleştirildi. Bu da hükümete “Dediğimizi yaptık” diye manevra yapma imkânı veriyor.

Peki, madem ABD’den yeşil ışık almadan yapılan bu hamlenin sürdürülemeyeceği belliydi o halde Erdoğan neden operasyonun birkaç güne başlayacağını ilan etti? Bu hamleden ne bekleniyordu? Ne elde edildi?

Birkaç olasılık üzerinde durulabiliriz. Temelde Türkiye Afrin’de olduğu gibi fırsatını bulduğu takdirde kesinlikle Fırat’ın doğusuna girip Kürtlerin liderliğinde şekillenmekte olan fiili özerk yapıyı dağıtmak istiyor. Bu son MGK toplantısından çıkan bildiride de açıkça görülüyor. Ama sahayı tutan iki güçten yeşil ışık almadan bu çok zor. Yani Rusya’nın savunma kalkanını kapatması, ABD’nin de izin vermesi gerekiyor.

Bu olmadan düzenlenecek harekât iki büyük gücün karşı karşıya gelmesi demektir. Rusya esnek ama ABD operasyona karşı tutumunda kararlı. Buna rağmen operasyon seçeneğini gündemde tutarak birkaç şey hedefliyor olabilirler. Birincisi ABD Menbic’te Türkiye’nin istediğini vermiş değil. Erdoğan üzerinde uzlaşılan yol haritasının Menbic’te kontrolün Türkiye’ye devri gibi bir sonuç vermesini bekliyor. Bu yol haritasında böyle bir netlik yok tabii.

Erdoğan, Fırat’ın doğusunu göstererek ABD’yi Menbic’te tavize zorlamak istiyor. İkincisi şimdi olmasa bile IŞİD ile mücadele biter bitmez YPG’ye desteğin kesilmesi konusunda bir sınır çizmeye çalışıyor. Trump, IŞİD’in işinin bir ayda biteceğini söyledi. Erdoğan da bunu bir ay sonra desteğin kesilmesi yönünde bir taahhüde bağlamaya çalışıyor. Burada Rusya’ya da göndermeler olabilir.

Rusya, Kürtleri çözümün parçası yapma konusundaki görüşünü muhafaza ediyor. Erdoğan ise Kürtleri oyuna sokan hiçbir seçeneğe hayat hakkı tanımamak için operasyon tehdidini canlı tutuyor. Yani Ruslara “Cenevre sürecine katmak ya da Şam’la doğrudan müzakere masasına oturmak gibi Kürtleri siyasi arenada himaye etmeye kalkışma, senin işlerini de zora sokarım” demeye getiriyor. Aynı mesaj Şam için de geçerli: “Diyalogla Kürtlere statü vermeye kalkışma, yukarıda ben varım.”

Haliyle saha şekillenirken Türkiye’nin operasyon tehdidini eksik etmeyeceği anlaşılıyor. Bir başka şey iç siyasetle ilgili. Sınır ötesi harekât kullanışlı bir gündem. Erdoğan kendi tabanını bu şekilde konsolide ediyor ve müttefiki MHP’yi de yanında tutuyor. Temmuz 2015’ten beri çatışma, siyasetin ana girdisi haline getirildi.

Maalesef askeri maceralar iktidarı sürdürmenin ve muhalefeti baskılamanın bir aracına dönüştürüldü. Şimdi yerel seçimler yaklaşıyor; Menbic’te küçük bir zafer ya da Tel Abyad’da ufak bir alanın çevrilmesi, bunlar olmazsa bile sınırdan nokta atışları Erdoğan’ın bel bağladığı milliyetçi-mukaddesatçı-fetihçi köpürmeyi sağlar.

Kanaatimce Fırat’ın doğusuna odaklı bu baskı sadece Suriye gündemiyle sınırlı değil. Erdoğan, Amerikan Kongresi’nin gündeminde olan dosyaların yanı sıra New York’ta görülen Halkbank davasıyla ilgili ABD’yi baskı altında tutmaya çalışıyor. Suriye’de artan tazyik Trump yönetimini başka konularda taviz vermeye zorluyor.

Kürtlerin, Ankara tehdidine karşı güvenli bir koruma sağladığı söylenebilir mi, bu durum kalıcı olur mu?

Trump-Erdoğan görüşmesinden sonra iki ülkenin ‘etkili koordinasyon’ moduna geçmesi fırtınanın şimdilik geçtiği anlamına geliyor. Ama dediğim gibi Fırat’ın doğusuna operasyon seçeneği bir baskı mekanizması olarak devrede kalacaktır. ABD bu süreçte sınırın ötesinden nokta atışlarını da çok dert etmeyebilir. Koruma uzun vadeli bir garanti olmayabilir. Türkiye bu işin peşine bırakmayacağa benziyor.

ABD, IŞİD’le savaş biterse ya da bitirmek isterlerse bir tercih yapmak durumunda kalabilir. Şimdiye kadar Fırat’ın doğusuna yapılan yatırımdan çıkan sonuç ABD’nin bölgeye dizayn vermek için burada uzun vadeli kalacağı yönündeydi. İran ve İran’la bağlantılı milis güçleri Suriye’den çıkarmak ilan edilen hedeflerin başında geliyor.

Bu süreçte Kürtlerle ortaklık Amerika için kıymet arz ediyordu. Bu durum esasen değişmiş değil. Ama Ankara’nın baskısı karşısında seçim yapmak zorunda kalabilir. O yüzden Kürtler için mutlak bir garantiden söz edilemez. Kürtler çok zorda kalır ya da Amerikan kalkanı geçerliliğini yitirirse Türkiye’nin girmesini önlemek için sınırları Suriye ordusuna da bırakabilir. Bu seçenek Afrin’de de gündeme gelmişti ama Ruslar Türkiye’ye yeşil ışık yaktıktan sonra geldiği için işe yaramadı.  

Türk-Amerikan ilişkileri bu gerilimin ardından onarılmaz bir yara almıştır denilebilir mi?

Yara aldığı doğru ama onarılamaz olduğu tartışılır. İki ülke ilişkileri karambolde olası kazalara açık bir tünelde ilerliyor. Türkiye-Yunanistan ilişkilerindeki türbülanslar bir kenara NATO içinde bu denli sıra dışı bir ortaklık hali sanırım yaşanmamıştır. Türkiye’nin sınırdan atışları iki ülkenin karşı karşıya gelmesi riskini artıyor. Sonuçta ABD, sınır hattında Türkiye’nin hedef olarak tanımladığı alanlarda gözlem noktaları kuruyor. Olası bir askeri kayıp, gerilimi onarılması güç bir yere taşıyabilir. Bu çok riskli bir oyun.

Amerika’nın Suriye’de kalıcı olması, kaçınılmaz olarak bir Kürt siyasi yapılanması ve federatif bir Suriye yapısı doğurur mu?

Bunun garantisi yok. Esasen ABD şimdiye kadar Suriyeli Kürtlerin özerklik uygulamalarıyla çok da ilgilenmedi. Her ne kadar BM Güvenlik Konseyi’nin siyasi geçiş 2254 sayılı kararı çerçevesinde çözüm bulununcaya kadar Suriye’de kalacağını söylese de Kürtlerin odağında olduğu bir özerklik yapılanması ilan edilmiş bir gündem değil.

Suriye’nin ABD’nin bölge dizaynında istediği yere gelmesi Amerika için birincil öncelik. Esad’lı Esad’sız geçiş tartışmalarını geride bırakmış gözükseler de öncelik hiç değişmedi. Suriye’nin uluslararası sistemdeki yeri Amerika ve bölgedeki ortakları için temel problem. Fırat’ın doğusundaki Amerikan askeri varlığı Suriye’nin geleceğini şekillendiren süreçte ABD’nin elindeki en büyük koz. O yüzden Türkiye’ye “Sizinle gündemimiz aynı, merak etmeyin” mesajı vermeye başladılar.

Elbette ABD ölçeğinde bir ülke, sahaya giderken çantasında alternatif senaryolar taşıyor olmalı. Fırat Nehri şu an fiili olarak nüfuz hattı işlevi görüyor. Unutmayalım ki ABD’nin daha büyük öncelikleri var. Bölgenin genel dizaynı ile ilgilenirken Fırat’ın doğusunda ilerleyen bir sürece eşlik ediyor.

Elbette ABD uzun vadede burada kalır ve bu arada Suriye’de istediği çözümü göremezse fiili bölünme kalıcı kalıcı hale gelebilir. Burada Türkiye faktörüne bir kez daha dönmemiz lazım. Türkiye’nin caydırıcı ve bozucu bir güç olarak devrede kalması Amerikan planlarını etkileyebilir.

Türkiye, bu tablo karşısında Suriye’de ne gibi hamleler yapabilir?

Eğer ABD, Kürtlerle ortaklığı bitirmezse Türkiye, Rusya’ya daha fazla yanaşıp Rusların yardımıyla Şam’la 2011 öncesi duruma dönebilir. Bu seçeneğin ısıtılmakta olduğunu düşünüyorum. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun birden bire "Demokratik seçimleri kazanması halinde Esad ile çalışmayı düşünebiliriz" demesi boşuna değildir. Erdoğan’ın “Katil Esad” çıkışlarını sürdürmesi bu seçeneğin dışlandığı anlamına gelmez. Sadece koşullar henüz bunun için olgunlaşmadı. Biraz daha zaman alacağa benzer.

https://ahvalnews-com.cdn.ampproject.org/c/s/ahvalnews.com/tr/kuzey-suriye/tastekin-turkiyenin-sinirdan-atislari-abd-ile-karsi-karsiya-gelme-riskini-artiriyor?amp

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums